Haber Detayı
TikTok’ta namazla alay akımı! Sosyal medyadaki akım genleri nasıl zehirliyor?
İzlenme uğruna her türlü değerin çiğnendiği TikTok’ta son dönemde ’akım’ adı altında yayınlanan videolara bir yenisi daha eklendi. Namaz taklidi yapılan ve namazla dalga geçilip dini hassasiyetin hiçe sayıldığı videolar tepki çekiyor. Peki, ’bu akımlar çocukları nasıl etkiliyor, aileler ne yapmalı?’ Detayları A Haber muhabiri Aslı Bilger Kutludağ yayın konuğu ile aktardı.
Sosyal medya platformlarında her geçen gün yeni bir rezillik daha gün yüzüne çıkmaya devam ediyor.
Eşcinselliğin özendirildiği, aile mahremiyetinin yok edildiği, para için soyunmanın ve dans etmenin normalleştiği dini değerlerin ayaklar altına alındığı lağım çukuru TikTok'ta gençler arasında yapılan akım büyük tepki çekti.
İzlenme uğruna her türlü değerin çiğnendiği TikTok'ta son dönemde 'akım' adı altında yayınlanan videolara bir yenisi daha eklendi.
Namaz taklidi yapılan ve namazla dalga geçilip dini hassasiyetin hiçe sayıldığı videolar tepki çekiyor.
Peki, 'bu akımlar çocukları nasıl etkiliyor, aileler ne yapmalı?' Detayları A Haber muhabiri Aslı Bilger Kutludağ yayın konuğu Sosyolog İsmail Öz ile aktardı.
Öz'ün açıklamaları şöyle: 'Bir kere şunu söyleyelim en hafif tarafıyla çok ciddi bir şuursuzluk, bir idrak sorunu meselesi.
Ben hep bu ifadeyi söylerim, bu biraz bizim inancımızın içerisinde de çok olan ve Kur'an açısından da son derece kıymetli bulduğum bir şeydi. 'İnsan dünyaya üç tane boş tasla geliyor: Beyin tası, yürek tası, bir de mide tası.
Geri kalanı Mevlana'nın dediği gibi et ve kemik.' Yani biz aslında buraya geldiğimizde bu tasları doldurup geriye gitmek üzere buradayız.
Bu tasları kim nasıl dolduruyor?
Bu taslar nasıl doluyor ki bu taslardan 'ne doğrarsan aşına o gelir kaşığına' durumuna mesele dönüşmüş oluyor?
Çok üzülerek tabii bunları ifade ediyorum. 'NESİLDEN NESİLE BU İLİM, ÖRF, BU GELENEK BÖYLE DEVAM EDİP GELDİ' İnançlarımız düşünün İslam alimleri, fukahalar, müfessirler 1400 yıllık bir serüvende bu ibadet biçimlerini milimetrik sapmalar bile ortaya çıkmasın diye ömürlerini verdiler.
Ve nesilden nesile bu ilim, örf, bu gelenek böyle devam edip geldi. 'MİLİMETRİK SAPMA DAHA SONRA SONSUZ BİR SAPMAYA DÖNÜŞÜR' Aslında toplumlar inançlarında, örflerinde katılaştırdıkları şeylere tutunurlar.
Katılaştırarak oralara biz tutunuruz.
Onlar katı kalmalıdır.
Ama eğer onlar sıvılaşırsa, sıvı hale gelirse hani depremden mülhem depremciler hep öyle söylüyor ya, benim alanım değil ama 'zemin sıvılaştı mı bina çöker' diyor ya; kültürel yapılarımız da, inanç yapılarımız da böyle bizim.
Biz onları en yüksek seviyede tahkimatlarla tahkim ederek, ilim süzgeçlerinden geçirerek, denetleyerek, deneyerek ve onların hiçbir ibadet normu olarak buraya gelebilmesi için milimetrik sapmanın bile olmaması lazım.
Çünkü oradaki milimetrik sapma daha sonra sonsuz bir sapmaya dönüşür.'