Haber Detayı
Gönüllülükten doğan KSS projeleri iş stratejilerinin temeline yerleşti
Kurumsal sosyal sorumluluk (KSS) artık gönüllülükten stratejik iş modeline dönüşüyor; şirketler sürdürülebilirlik, döngüsel ekonomi, dijital şeffaflık ve toplumsal etkiyi işletme kararlarının merkezine yerleştiriyor. Türkiye’de ve global arenada KSS uygulamaları çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) kriterlerine entegre edilirken, Z kuşağı bu dönüşümün katalizörü olarak öne çıkıyor. Genç iş gücü değerlerine uygun, şeffaf, etik ve toplumsal fayda odaklı şirketleri talep ediyor ve bu beklenti markaların rekabet avantajını belirleyen kritik bir faktör haline geliyor.
MÜBERRA TAŞÇI GÜREŞ Şirketleri de diğer tüm canlılar gibi nefes alıp veren, beslenmeye ihtiyaç duyan, organları olan, hisler taşıyan organizmalar gibi düşünmüşümdür.
Doğarlar, büyürler, gelişirler, yaş alırlar, kimilerinin aileleri, çocukları olur.
Diğer canlılardan bir farkları, ömür süreleri belli değildir.
Çok uzun süreli yaşayanlarının yanı sıra, kısa ömürlü olanları da çoktur.
Yaşamsal gıdaları farklıdır şirketlerin.
Besin kaynaklarının başında tabi ki işin gerektirdiği nizama uymak gelir.
İhtiyaç listesinin başına sorumluluk bilincini de koymak gerekir.
Uzun ve sağlıklı yaşam için kurallara riayet, günün şartlarına uygun davranış ve doğru yönetim beklenir.
Günümüzde sorumluluk duygularını üst seviyede yaşayan şirketlerin, bu hissi birden fazla alanda gösterdiklerine sıklıkla şahitlik ediyoruz.
Gıdasını tek başına kar üzerine odaklayan şirketlerin sayılarının azaldığını, birden fazla gerekçeden ötürü toplumsal değer yaratma üzerine çaba gösterenlerin çoğaldığını gözlemliyoruz.
Bu duygu da bir nevi beslenme biçimi şirketler için. ‘Neden faaliyet yürütüyoruz’, sorusunu yanıtlarken, kar etmenin dışında, toplumsal fayda yaratma yaklaşımını da dahil edenlerin sayısının artması, sağlıklı beslenme yöntemi çoğunluğuna göre.
Şirketler doğdukları topraklara sorumluluk hissediyor İşte kurumsal sosyal sorumluluk olgusu da bu duygunun bir ürünü olarak karşımızda duruyor.
Toplumsal sorumluluk duygusu.
Örnekleri çok.
Faaliyet alanını on yıllar önce fermantasyon üzerine belirleyen ve bu konuda üstün çalışmalar gerçekleştiren global bir şirketin yönetim kurulu, Eskişehir’de bir arkeolojik kazıda rastlanan dünyanın ilk mayalı ekmeği bilgisini duyunca, hepimizden fazla ve farklı şekilde heyecan duyabiliyor.
Sorumluluk bilinciyle uzmanlık alanının ta derinlerine inmek istiyor ve ilgili kazıya uzun süreli desteklerini esirgemiyor.
Kimi şirketlerin yönetimleri doğdukları topraklara sorumluluk hissediyor, çevresel bir proje geliştirerek, aldıklarının karşılığını vermeye çaba gösterme adına.
Deprem acısı yaşayan illere uzanan, bir gencin hayallerine ortak olan, bir kadının girişimine odaklanan, bir engelli insana dokunan şirketlerin sayısını giderek artıyor ve bu durum da toplumun bir parçası olarak hepimizi mutlu ediyor.
KSS, şirketlerin iş yapma biçimini yeniden tanımladı Kurumsal Sosyal Sorumluluk (KSS), uzun yıllar boyunca şirketlerin topluma katkı sağlamak amacıyla yürüttüğü gönüllü faaliyetler olarak algılandı.
Eğitim bağışları, sosyal projeler, sponsorluklar ve yardım kampanyaları bu yaklaşımın temel unsurlarıydı.
Ancak küresel ölçekte yaşanan iklim krizi, gelir adaletsizliği, tedarik zinciri kırılmaları ve toplumsal beklentilerin değişmesiyle birlikte KSS, klasik tanımının çok ötesine geçerek şirketlerin iş yapma biçimini yeniden tanımlayan stratejik bir alana dönüştü.
Bugün KSS, şirketlerin yalnızca ne kadar kâr ettiğiyle değil; nasıl kâr ettiğiyle daha çok ilgili.
Bu yönüyle KSS, artık yalnızca iletişim veya halkla ilişkiler faaliyeti değil, doğrudan ekonomik sürdürülebilirliğin bir parçası olarak değerlendiriliyor.
Modern KSS yaklaşımı, büyük ölçüde ESG (Çevresel, Sosyal ve Yönetişim) kriterleri etrafında şekilleniyor.
Şirketler bu üç alanda hedefler belirliyor, performanslarını ölçüyor ve kamuoyu ile paylaşıyor.
Çevresel boyutta; karbon ayak izi azaltımı, enerji ve su verimliliği, döngüsel ekonomi ve atık yönetimi öne çıkıyor.
Sosyal boyutta; çalışan hakları, iş sağlığı ve güvenliği, toplumsal eşitlik, yerel kalkınma ve tedarik zinciri sorumluluğu önem kazanıyor.
Yönetişim boyutunda ise şeffaflık, etik kurallar, yönetim yapısı ve risk yönetimi ön plana çıkıyor.
Özellikle Avrupa Yeşil Mutabakatı, sürdürülebilir finans kriterleri ve uluslararası yatırım fonlarının ESG beklentileri, KSS’yi gönüllü olmaktan çıkararak zorunlu bir rekabet koşuluna dönüştürüyor.
Türkiye’de KSS’nin gelişimi: Hangi şirketler, hangi alanlarda?
Türkiye’de KSS uygulamaları ağırlıklı olarak büyük ölçekli şirketler ve holdingler öncülüğünde gelişti.
Ancak son yıllarda KOBİ’lerin ve ihracatçı firmaların da bu alana daha sistematik şekilde yöneldiği görülüyor.
Holdingler, KSS’nin en kurumsal örneklerini sunuyor.
Koç, Sabancı, Eczacıbaşı ve Borusan gibi gruplar; eğitim, toplumsal cinsiyet eşitliği, kültür-sanat ve çevre alanlarında uzun soluklu programlar yürütüyor.
Bankacılık ve finans sektörü, KSS’yi sürdürülebilir finansman araçları üzerinden ele alıyor.
Yeşil krediler, kadın girişimcilere özel finansman programları ve sosyal etki yatırımları bu alanda öne çıkıyor.
Gıda ve perakende sektörü, gıda israfının azaltılması, yerel üreticiyle çalışma, sürdürülebilir tarım ve tedarik zinciri şeffaflığına odaklanıyor.
Enerji ve sanayi şirketleri karbon emisyonlarını azaltmaya, teknoloji şirketleri ise dijital kapsayıcılık ve eğitime yöneliyor.
Son yıllarda KSS alanında 3 temel trend dikkat çekiyor Ölçülebilirlik ve raporlama: Şirketler artık “ne yaptık” değil, “hangi etkiyi yarattık” sorusuna yanıt vermek zorunda.
Tedarik zinciri sorumluluğu sürecin parçası haline geliyor ve sosyal etki doğrudan iş modeline entegre ediliyor.
Greenwashing riskinin artması: Gerçek dönüşüm yerine iletişim odaklı KSS projeleri, şirketler için ciddi bir itibar riski yaratıyor.
Dijitalleşme: Karbon, su ve sosyal etki verileri dijital sistemlerle izleniyor ve raporlanıyor.
Tarım ve gıdada sosyal sorumluluk stratejik güce dönüşüyor Türkiye’de özellikle tarım ve gıda sektöründe Kurumsal Sosyal Sorumluluk (KSS) son yıllarda belirgin biçimde dönüşüyor.
Geleneksel olarak bağış ve destek odaklı yürütülen faaliyetler, bugün yerini sürdürülebilir tarım, çiftçi eğitimi, izlenebilir üretim, kadın ve genç istihdamı ile gıda güvenliği ekseninde daha yapısal modellere bırakıyor.
Özellikle büyük gıda ve tarım şirketleri, KSS’yi üretimin en başından itibaren ele alan projeler geliştiriyor.
Sürdürülebilir tarım teknikleri, su ve enerji verimliliği, toprak sağlığının korunması ve karbon ayak izinin azaltılması gibi başlıklar KSS gündeminin merkezinde yer alıyor.
Gıda perakendesi tarafında ise KSS daha çok yerel üreticiyi destekleme ve gıda israfını azaltma ekseninde ilerliyor.
Önümüzdeki dönemde KSS’yi üretim süreçlerine entegre eden şirketlerin sektörde daha güçlü bir konum elde etmesi bekleniyor.