Haber Detayı
“201 milyar liradan vazgeçmek işçiyi de işvereni de rahatlatır”
TEPAV Direktörü Prof. Dr. Hakkı Hakan Yılmaz’ın yaptığı hesaplamaya göre, iki çocuklu, eşi çalışmayan bir asgari ücretliye yüzde 30 zam yapıldığı ve teşvik uygulandığı; işverene yüzde 5 prim desteği verildiği senaryoda, toplam bütçe maliyeti 200,9 milyar TL olacak. Bu durumda net asgari ücret artışı yüzde 43’e ulaşıyor.
MEHMET KAYA / ANKARA Asgari ücrette son dönemece girildi.
Karar haftası yaklaşıyor.
Diğer yandan Prof.
Dr.
Hakkı Hakan Yılmaz, önerdiği “negatif vergi destekli” modelinin bütçeye olası yükünü hesapladı.
Buna göre, GSYH’nin yüzde 0,25’i kadar bir destekle, yani 193,1 milyar TL bir yıllık yükle, üstelik işverene prim desteği verildiği bir senaryoda dahi asgari ücrete yüzde 37,5 zam yapmak mümkün.
Bu modelde, işveren prim desteği ile işverenin yükü sadece yüzde 19,7 artacak.
TEPAV Direktörü Hakkı Hakan Yılmaz, “negatif vergi” olarak adlandırılan, dar gelirli kesimlere gelir vergisi üzerinden destek anlamına gelen uygulamanın asgari ücretliler için devreye alınmasını önerdi.
Sayıştay Üyesi Mehmet Ali Özyer ile birlikte yaptığı çalışmayı EKONOMİ’ye değerlendiren Yılmaz, bu yolla işverenin yükü artırılmadan, asgari ücrette yüzde 37,5 oranında zammın mümkün olduğunu, buna karşılık, prim desteğinin düşürülmesinden vazgeçilerek, işverenin de desteklenmesiyle işverene maliyetin sadece yüzde 19,7 oranında artışla bunun yapılabileceğini kaydetti.
İlk akla gelen soru olan bu negatif verginin, vergi gelirlerine etkisini de hesaplayan Hakkı Hakan Yılmaz, iki çocuklu, eş çalışmayan bir asgari ücretlinin ücretine yüzde 30 zam yapıldığı ve teşvik uygulandığı; işverene yüzde 5 prim desteği verildiği senaryoda dahi toplam bütçe maliyetinin 200,9 milyar TL olacağını hesapladı.
Bu durumda net ücret artışının yüzde 43’lere ulaştığını belirten Yılmaz, “Bu tutar, GSYH’nin sadece yüzde 0,26’sı. 2025’te Kurumlar Vergisi kaybının 449 milyar TL olduğunu düşünün.
Diğer yanda çalışanların Gelir Vergisi olarak nitelenebilecek, Gelir Vergisi tevkifat tutarının 1.3 trilyon TL olduğunu hesap edin.
Sadece GSYH’ye oranı değil, bu tutarlar yanında dahi 200 milyar gayet karşılanabilir bir tutar” dedi.
Yılmaz, Negatif Vergi uygulamasını kalıcı değil, geçici bir önlem olarak önerdiğinin altını çizdi.
Neden önemli?
TEPAV tarafından da yayınlanan değerlendirme notunda, çalışanların yüzde 40-45’inin asgari ücret aldığına işaret edildi.
Bu geniş kitlenin aynı zamanda yoksullukla ilişkili olduğu vurgulanan çalışmada, yoksullukla ilişkili kesimlerin dış yardımlara çok yüksek oranda bağımlı halde yaşadığı vurgulanarak, “Hanelere yüzde 10’luk gelir grupları olarak baktığımızda, en yoksul %10 hanenin emekli aylığı dahil sosyal yardımlara bağımlılığı yüzde 65 oranında çıkmaktadır.
İlk üç gelir grubunun ortalaması yüzde 49,5’tir.
Ücret geliri elde eden hanelerde ücret ve ücret dışı gelir dağılımına bakıldığında ise yoksul hanelerde ücret dışı gelirlerin payının yüzde 47,9; ilk üç gelir diliminin ortalamasında ise bu oranın yüzde 30,5 olduğu görülmektedir” bilgisi verildi.
Değerlendirme notunda, farklı ülkelerde uygulanan “Negatif Gelir Vergisi” modelinin temel gayesinin, yoksul kesimlerin belirli bir gelir seviyesinin garanti edilmesi amacıyla, yoksulluk sınırına kadar kademe kademe hane odaklı olarak, mevcut gelirleriyle yoksulluk sınırı arasındaki farkı kapatacak kadar avantaj sağlanması-destek verilmesi olduğu hatırlatıldı.
Türkiye için önerilen modelde, asgari ücretliler için geçici bir süre, gelir vergisi ile ilişkilendirilerek bu farkın ödenmesi önerildi.
Sistemin çeşitli gelir düzeyi ve haneye göre özelleştirilmesinin de mümkün olduğunun altı çizilirken, geçici bir süre uygulanabilir bir model olarak ortaya konuldu.
Örnek hesaplama Hakkı Hakan Yılmaz ve Mehmet Ali Özyer çalışmasında, 2 çocuklu, eşin çalışmadığı bir haneye yüzde 11 negatif vergi, işveren priminde 2 puanlık destek, işsizlik sigortası desteği ile işveren prim teşvikinin 5 puan olarak devamı modelleri oluşturuldu.
Bu modellere göre asgari ücrete yüzde 25 ve 30 zam yapılması halinde, gelirlerinin nasıl değişeceği hesaplandı.
Asgari ücrete yüzde 25 oranında zam yapıldığı durumda, birinci modele göre asgari ücretlinin geliri yüzde 37,5 artarken, işverenin maliyeti yüzde 28,2 oranında arttı.
Vergi teşviki olmadan da asgari ücrete yüzde 25 artış yapılsa, işverene maliyet aynı oranda artıyor.
Buna karşılık ücretlinin geliri ancak yüzde 25 ile sınırlı kalıyor.
Yine yüzde 25 zam senaryosunda, daha yüksek işveren prim desteği uygulandığı durumda, işçinin eline geçen ücret yüzde 40,4’e ulaşırken, işverene toplam maliyet ancak yüzde 19,7 oranında artıyor.
Her iki durumda ele geçen net ücret işçi için sırasıyla 30 bin 394 TL ve 31 bin 44 TL oluyor.
Asgari ücrete yüzde 30 artış yapılan senaryoda ise birinci modelde işçinin eline geçen net ücret yüzde 43 artışla 31 bin 610 TL’ye ulaşırken, işverene maliyet yüzde 31,1 ile 40 bin 484 TL’ye ulaşıyor.
İkinci modelde ise daha yüksek prim teşvikiyle işverene maliyet yüzde 24,5 artışla 38 bin 456 TL’ye gerilerken, işçinin eline geçen ücret yüzde 55,7 ile 34 bin 412 TL’ye ulaşıyor.