Haber Detayı
Dik bir yokuş: Liderlikte kadınlar-3 Engeller: sosyalizasyon-yetiştirilme biçimi
Dik bir yokuş: Liderlikte kadınlar-3 Engeller: sosyalizasyon-yetiştirilme biçimi
Geçen haftalarda kadınlar için üst düzey liderliğin çok dik bir yokuş olduğunu işlemeye başladım.
Tarihten, geçmişten sayılarla örnekler verdim, kadınların liderlik ve yöneticilik konularında ne kadar az sayıda olduğuna değindim.
Peki neden?
Neydi engeller?
Geçen hafta “Gizli Kültür Egemelikleri”ne değindim ve özellikle de erkek kültürünün egemenliğine.
Egemenliğin birinci şartı olan kuvvet binyıllar içinde kültürümüze nasıl girmiş, anlatmaya çalıştım.
Fizik kuvvetin, kas, boy ve posun önemli olduğu bin yıllar, yüzyıllar önce insanların, ailelerin, ülkelerin egemenliğinin fizik güce bağlı olduğu zamanlarda liderler doğal olarak erkekler arasından çıkmış.
ERKEK KÜLTÜR HEGEMONYASI Onların sesi daha gür, (mikrofon yokken) kılıcı daha ağır, yumruğu daha sertmiş ve bu önemliymiş.
Lider ve yönetici olan erkek kadınları da geri planda tutup, bu alanda kendi kültür hegemonyasını kurmuş.
Alışkanlıklar kolay geçmiyor, erkek halefini de erkekler arasından seçmeye alışmış, gözü önce onu görmüş, yetkiyi hemcinslerine vermiş ve binyıllar içinde bir erkek kültürü hegemonyası oluşmuş.
Bu kültür hegemonyası ikinci adımda toplumsal sosyalizasyonu da yönetmiş.
Kadınlara ne serbest ne yasak, kız çocukları nasıl yetişirse toplumda kabul görür, erkek süzgecinden geçmiş.
Böylece, örneğin iffet, evlilik dışı çocuk dünyaya getiren kadına da doğan çocuğa da iyi bakmamış toplum.
Erkek o çocuğu yapmış ama mirasından menetmiş.
Sesi gür çıkan, kendini öne çıkaran, lider kişilikli kadınları da toplum pek kabul etmemiş.
Biz akademide buna “Kadınların Sosyalizasyon Teorisi” diyoruz.
KADINLARIN SOSYALİZASYON TEORİSİ Bu teori eşitsizliğin nedenini kadınların sosyalizasyonu olarak açıklamaktadır.
Diğer bir deyişle hem Batı hem de Doğu toplumlarında kız ve erkek çocuklarının yetiştirilme biçimlerinin bu eşitsizliğe neden olduğu öne sürülmektedir.
Kadınların yaşamlarının erken dönemlerinde cinsiyete bağlı rollerle ilgili öğretinin oluştuğu belli, bilinen bir durumdur.
Kız çocuklara bebek alınırken erkek çocuklara maç kazanması için top alınması gibi.
Bu öğreti daha sonra belirli tutumlara ve bakış açılarına yol açmakta ve bu tutumlarla bakış açıları iş yaşamında sıkıntılara neden olabilmektedir.
Öncelikle kadınlar ‘düşük beklenti’ tuzağına yakalanırlar.
Top peşinde koşmamış kadınlar kendi becerilerinin gereken işi yapmaya yeterli olmadığı inancına kapılabilirler.
BAŞARI KAZANMAKTAN KORKMAK Bu duygu ve inançta olan birinin başarma oranı da düşer.
İkinci olarak hem kadınlar hem de erkekler cinsleriyle tam uyuşmayan işlerde başarı kazanmaktan korkmayı öğrenirler.
Örneğin erkeklerin çoğu anaokulu öğretmenliğini, kadınların çoğu da yöneticilik kadar gemi kaptanlığını da yeğlemez.
Böylece birçok kadın ve erkek kendi cinsiyetlerine uygun görmedikleri işlerde başarılı olmaktan kaçıp sosyal olarak kabul gören biçimde davranmaya çalışır.
Horner’a göre birçok kişi sosyal açıdan kabul edilir görülmek için başarıdan ya da başarılı görünmekten kaçar.
Bu başarıdan korkmak duygusu yine başarıyı engeller.
EMPATİK, ŞEFKATLİ YÖNETİCİ DAHA BAŞARILI Üçüncü olarak top peşinde koşmayan kadınlar girişken, saldırgan, güç veya kontrol peşinde koşan kişiler olmamakla sosyalizasyondan geçmişlerdir.
Oysa McClelland’a göre başarılı erkek yöneticilerin çoğu girişken ve güç sahibi olmaktan hoşlanan kişilerdir.
Bu açıdan kadınlar küçük yaşlardan itibaren bir dezavantaja sahiptir.
Ancak son yıllarda ortaya çıkan başarılı yönetici paradigmaları girişken, saldırgan, güç ve kontrol peşinde koşmaktan çok empatik, şefkatli, düşünceli yönetici paradigmalarının daha başarılı olduğunu göstermiştir.
Bu açıdan McClelland’ın düşüncesi sorgulanabilir.
Yani, binyıllar önceki erkek yöntemleri işe yarasa bile bu yöntemler günümüze uymamakta, günümüzde yumuşak kadın yöntemleri yöneticilikte daha başarılıdır.
BAĞIMLI OLMAYA YÜREKLENDİRİLMEK Bu da son yıllardaki kadın yöneticilerin arkasındaki başarıyı açıklar.
Dördüncü olarak kadınlar sosyalizasyon sürecinde erkeklere bağımlı olmaya yüreklendirilmiş, kadınlardan böyle bir davranış beklenmiştir.
Bu sosyalizasyon, toplumsallaştırma onları kendilerine daha az güvenir ve diğerlerinden daha etkilenir yapmıştır.
Laboratuvar deneyleri kadınların erkeklerden daha kolay ikna olduğunu göstermiştir.
Yine deneyler kadınların diğerlerinden yardım almaya daha açık ve kendi kendilerine yetmeye daha kapalı olduğunu göstermiştir.
Kültür yönlendirmesi kadınlara erkeklere oranla başarıya daha az yönlendirilmiş, daha bağımlı roller verir.
Yönetici kadınların sayısı arttıkça yönetim paradigmaları daha da değişecek, daha paylaşımcı, şefkatli yönetim biçimleri otoriter yönetim biçimlerinin yerini alacaktır.
KADINLAR ERKEK DÜNYASINA MI UYUM SAĞLAMALILAR?
Ancak, kadın yöneticilerin sayısının az olduğu günümüzde kadınlar bir dezavantaj yaşamaktadırlar.
Başarılı olmak için erkeklerin kullandığı yöntemlere başvurmaktan başka şu anda çareleri olmadığı görülmektedir.
Araştırmalar kadınların eğitimciliğe çocuklara hizmet etmek ve aile bütçesine ek katkı yapmak için, erkeklerin ise para kazanmak ve meslekte ilerlemek için başladığını göstermiştir.
Böylece kadınların üst düzey yönetici konumuna gelememelerine gösterilen nedenlerden birisi sosyalizasyonlarıdır.
Bu alandaki başarısızlıklarının nedeninin kendileri olduğu savunulmaktadır.
Çaresinin tekrar sosyalizasyondan geçmekle bulunacağı ve erkek dünyasına uyum sağlamaları gerektiği söylenmektedir.
KADINLAR YANLIŞ MI DEĞERLENDİRİLİYOR?
Oysa bir kadının yönetimde ancak erkek yönetim yöntemlerini kullanarak başarılı olacağı sanısı Valerie Hall tarafından yanıtlanmıştır.
Valerie Hall katılımcı ve demokratik kadın yönetim yöntemlerinin çağımızda daha değerli yönetim yöntemleri olduğunu saptamıştır.
Hall, yönetim teorilerinin geleneksel olarak daha çok erkeksi özellikler ile belirlendiğini ve kadınların bu şablona göre değerlendirildiğine ancak bunun yanlış olduğuna işaret etmektedir.
Yeni yönetim teorileri, dizideki bir önceki kitap olan ‘Vizyoner Liderlik ve Etkin Yöneticilik’te açıklandığı gibi empatik, paylaşımcı, demokratik yaklaşımların daha başarılı olduğunu açıklar.
Bu özellikler erkek yöneticilerden çok kadın yöneticilerde bulunur.
Sosyalizasyon teorisi basit olmakla eleştirilmiştir.
KADINLAR NORM’UN (NORMALİN) DEVİASYONU MU?
Bu teorinin kurumların yapısı ve kişilerin güdülenmesi arasındaki karmaşık ilişkiyi hesaba katmadığı düşünülmektedir.
Schmuck, liderlik ve yöneticilik konumlarına gelen kadınların normalin dışında, istisna oldukları düşüncesine şunları eklemiştir: ‘Normal’ erkeklerin tanımladığı bir normdur ve kadınlar normun bir deviasyonu olarak algılanır.
Lider, üst düzey yönetici konumuna gelen Merkel, Thatcher gibi kadınlar hala “istisna” olarak görülmektedir ve “norm”u taklit ederek, yani erkeksi giyinerek, davranarak o seviyeye gelmişlerdir.
Yönetici kadınların erkek yöneticilere oranla yaşları daha büyük, daha deneyimli, çoğu bekar, çocuksuz, ya da erkek meslektaşlarına göre çocuklarının daha büyük yaşta olduğu görülmüştür.
Üstelik, bu yöneticilerin davranışlarında büyük bir farklılık da saptanmamıştır.(Schmuck) ÜST DÜZEY YÖNETİCİ KADINLAR İSTİSNA Schmuck bu yaklaşımı şöyle eleştirir: ‘Eğer bir kadın yönetici olmak istiyorsa, erkek deneyimlerinin çerçevelediği reçetelere uymak zorundadır.’ Wild ise ‘Kadınların başarısızlıklarının nedeninin uygun erkek becerilerinin olmaması ve bu becerileri eğitim ile almak zorunda olmaları anlamsızdır’ diye ekler. (Wild) Yönetici olmak isteyen kadınlar bir ikilem yaşamaktadır.
Toplumda kabul gören birbirinden iki ayrı norma uymak zorundadırlar. ‘Tipik kadın’ ve ‘Tipik yönetici’ rollerinden ikisine de tam uyamamaktadırlar.
Birçok kadın bu kültürel ikilem içinde kalınca yönetici olmamayı yeğlemektedir.
Norma göre kadınlar yönetici olmadıklarından, yönetici olan kadınlar sitigmatize olurlar. (Damgalanırlar.) ÜST SEVİYE YÖNETİCİ KADINLAR STİGMATİZE OLUR Tipik feminen rol yönlendirmesi baş eğen, dostça, sıcak ve duygusal iletişim kurandır.
Diğer yanda yöneticilerin daha maskülen olan güçlü, odaklanmış, iş bitirici imajı vardır.
Böylece kadın ve yönetici olmak arasında bir ikilem doğar.
Bu da birçok kadına itici gelir.
Yönetici olan kadınların ilk başta daha maskülen olan teknikler kullandığı, bunun daha etkin ve verimli olduğu görülür.
Ancak bunun geçici olduğu ve kendilerini kabul ettirdikten sonra feminen tekniklere geri döndükleri de görülmüştür.
Kadınların sosyalizasyonu sürecinde edindikleri bazı değer, tutum ve davranışları özetle; otorite, bağlılık, onaylanma, kesinlik, sorumluluk duygusu, sempatik olma, ulaşılabilirliktir.
Haftaya sosyalizasyon yani toplumsallaşmamızla devam edip bu başlıkları açacağım.