Haber Detayı
Türkiye ve Sudan: geleceği birlikte yazmalı-IV
Türkiye ve Sudan: geleceği birlikte yazmalı-IV
2019 Sudan’ında, emperyalizmin hazırladığı koşulların halkı sürüklemesi neticesinde, el-Beşir Hükûmeti’nin askerî darbe ile devrildiğini, demokrasiye geçiş sürecinin ise emperyalizmin telkinleri ile kurgulandığını geçen hafta yazmıştım.
Sudan’ın sivil vitrinli geçici askerî yönetimi, “Yasama Konseyi”nin kuruluşunu erteleyince, adalet ve reform talep eden halk hareketleri 2020’ye damgasını vurdu.
Halk hareketleri ve ekonomik sıkıntılarla boğuşan Sudan Geçici Yönetimi, 31 Ağustos 2020’de Darfur, Güney Kordofan ve Mavi Nil’deki isyancılarla Juba Barış Antlaşması’nı imzaladı; Darfur soruşturmasında Uluslararası Ceza Mahkemesi ile işbirliğini kabul etti; hatta, Ekim 2020’de “din ve devlet işlerini birbirinden ayırma niyeti”ni açıkladı.
Tüm bunlar, emperyalist Batı’da Sudan’daki iç çatışmaları sona erdirecek olumlu gelişmeler olarak yorumlandı.
Dahası, Sudan Geçici Yönetimi, İbrahim Anlaşmaları’nı imzalayacağını ve İsrail’i tanıyacağını da açıklayınca ABD, Ekim 2020’de -aklınca ödüllendirdiği- Sudan’ı, terörü destekleyen devletler listesinden çıkardı. 2020 JUBA BARIŞ ANTLAŞMASI’NIN KERAMETİ 2020 Juba Barış Antlaşması, bir milis ordu olan Hızlı Müdahale Kuvvetleri (RSF) dâhil, tüm milis askerlerin Sudan Silahlı Kuvvetleri’ne (SAF) entegre edilmesini esasa bağlamıştı.
İç ve dış güçlere para karşılığı silahlı hizmet sunan, başına buyruk bir “savaş ağalığı” görünümündeki RSF’nin, bu işlevini kendiliğinden terk etmesi akla uygun değildi.
Aralarında gizlice anlaşan RSF ve SAF’ın asıl niyeti, birlikte yeni bir darbe yapmak idi; bunun için ise sivil siyasi kanadın Juba Antlaşması ile, bir süreliğine uyutulması gerekiyordu.
Diğer taraftan, 200 bin mevcudu olan SAF ile 70 ila 150 bin arasında değişken mevcudu bulunan RSF arasında da henüz belirginleşmemiş bir rekabet vardı ve ülke, silahlı güçlerin hasım olacağı bir iç savaşa doğru yürüyordu.
Rekabetin altında yatan asıl mesele; siyasi elitlerin, SAF generallerinin ve RSF liderlerinin doğrudan kontrol ettikleri ekonomik kaynakların paylaşımında çatışma yaşanıyor olmasıydı.
İlk aşamada, SAF ve RSF, siyasi elitlerin kontrolündeki ekonomik kaynaklara el koyma konusunda uzlaşmıştı, ama doğru zamanı bekliyorlardı. 2020’de tüm dünyaya yayılan KOVİD-19 pandemisi, Sudan’ın ekonomik zorluklarını artırdı.
Dahası, 2021’de Etiyopya’nın Tigray bölgesinden yaşanan çatışmalar, Sudan’a sığınmacı akınına yol açınca, Sudan ile Etiyopya, gerilim yaşadı.
Bu durum, SAF ve RSF’nin siyasi kanadın ekonomik varlıklarına el koymak için yapacakları askerî darbenin ertelenmesine yol açtı. 2021’de Sudan’ın ekonomisi epey bozulmuş ve kişi başı reel gayri safi yurt içi hasılası (GSYİH), 3 bin 700 dolara (dünya 190’ıncılığına) geriledi. 15-24 yaş arası genç işsizlik oranı ise yüzde 36’yı buldu.
Bu durum, geçici yönetimin sivil kanadını devirmek için iyi bir bahaneydi.
Neticede, 25 Ekim 2021’de, İslamcı kesimin desteğini alan askerî kanat (SAF ve RSF), Sudan Geçici Yönetimi’nin sivil kanadını devirdi.
Bu darbe ile, RSF’nin, 2020 Juba Antlaşması’nı uygulamaya niyetinin olmadığı anlaşıldığından; Darfur, Kordofan ve Mavi Nil’e yeniden toplumlar arası şiddet hâkim oldu.
Özellikle Darfur’da, katliamlar yaşandı.
Sudan’da demokrasiye geçiş süreci, 25 Ekim 2021 darbesi ile askıya alınınca sivil halk hareketleri yeniden başladı.
Sivil halka, sert müdahalede bulunulmasını bahane eden ABD, Mart 2022’den itibaren Sudan’a yeniden ekonomik yaptırım uygulamaya başladı.
SUDAN’DA SİLAHLI GÜÇLERİN EKONOMİK KAYNAKLARI PAYLAŞIM SAVAŞI Sudan’da siyasilerin, yönetime ve ekonomik kaynaklara erişimlerini ortak darbe ile kısıtlayan SAF (Ordu) ile RSF (milis paralı ordu), aralarında yapacakları, son paylaşım mücadelesi için, sessizce hazırlık yaptı.
Nihayet, SAF’ın komutası altına girmesi, yani millî orduya entegre olması çağrısını reddeden RSF, 15 Nisan 2023’te, Hartum’da kanlı bir iç savaşı başlattı.
Emperyalizme hayır diyemeyen bir generalin komutasındaki SAF ile emperyalizmin fiilen kullandığı bir savaş ağasının komutasındaki RSF’nin ortak askerî yönetiminden kurtulmak için yıllardır meydanlarda barışçı gösteriler yapmış olan sivil “Özgürlük ve Demokrasi Hareketi” ise âdeta çökmüştü. 15 Nisan 2023’ten sonra siviller, SAF’ın ve RSF’nin çapraz ateşi arasında kalınca; meydanlar boşaldı ve bir daha dolmadı.
Sudan İç Savaşı, kısa zamanda Hartum’un batısına ve güneyindeki şehirlere yayıldı.
Birer harabeye ve yağma alanına dönüşen bu şehirler, hastanelerine varıncaya kadar bombalandı.
Ele geçiremiyorsa rakibinin kontrolündeki ekonomik alanları ve altyapıyı gözünü kırpmadan yok eden RSF ve SAF, ateş güçlerini asker-sivil ayrımı yapmadan kullandı.
On binlerce sivil öldü.
İç savaş bölgesinde, etnik temizlik, katliamlar, cinsel şiddet, çocuk askerler, işkence ve uzun süre keyfi gözaltı uygulamaları olağanlaştı.
Cephe hattı, doğu-batı veya kuzey-güney yönlerinde değiştikçe, insanlık dramlarına yenileri eklendi.
Toplamı 50 milyon olan Sudanlı’dan 8 milyonu Sudan’ın kuzey kesimlerine, 4 milyonu ise Çad, Güney Sudan, Mısır ve Orta Afrika Cumhuriyeti’ne göç etti.
Başta başkent Hartum olmak üzere, çoğu Sudan şehrindeki sağlık, eğitim, sanayi, ulaştırma ve iletişim altyapısı tümüyle yok oldu.
Sudan’da 3 binden fazla okul, göç eden Sudanlılara barınak olarak tahsis edildiğinden; Sudan eğitim sistem felç oldu ve 17 milyondan fazla çocuk okulsuz kaldı. 2023’te felaketler, Sudanlılara yağmur gibi yağıyordu: “İç savaş”, “yıkım” ve “kitlesel göç”e, “kıtlık” ve “kitlesel açlık” da ilave olmuştu.
Sudan’da reel GSYİH, 2018’den beri yıllık yüzde 1-4 oranlarında daralıyorken, 2023’te yüzde 12, 2024’te ise yüzde 18 oranında daraldı.
Halk, 2018’deki yüzde 70’lik enflasyondan şikâyet ederek el-Beşir Hükûmeti’ni devirmişti.
Enflasyon; 2020’de yüzde 160, 2021’de yüzde 390, 2022’de yüzde 130, 2023’te yüzde 245, 2024 ise yüzde 260 seviyesinde gerçekleşti.
El-Beşir dönemini arar hâle gelen Sudan’da, 24,6 milyon kişi, kendini akut ve acil gıda güvensizliğiyle karşı karşıya buldu.
Felaketler bitmiyordu: Ağustos-Ekim 2024 aylarında Sudan’ın altı eyaletinde yaşanan sel felaketinden bir milyon kişi etkilendi ve 350 bin Sudanlı daha göç etmek zorunda kaldı. 2025’te Sudan’ın yaşadığı kolera salgınında rapor edilen 84 bin kolera vakasından 2 bin 100’ü ölümle sonuçlandı.
SUDAN’DA İÇ SAVAŞIN SÜREĞENLEŞTİRDİĞİ YAĞMA Prensipte süreğenleşen kitlesel travmaların dehşeti, SAF’ı ve RSF’yi barışa motive etmesi gerekirken; pratikte tam tersi oldu.
Sudan’ın askerî araç, silah ve mühimmat üretim tesisleri, iç savaşın ilk bombalanan hedefleri olduğundan SAF ve RSF, savaşın lojistik ihtiyaçlarını ülke dışından karşılamaya mecbur kaldı.
Savaşın tarafları, savaş yeteneklerini korumak için, kayıplarının yerine yenilerini koymak ve bakım-onarım yeteneklerini canlı tutmak zorundaydılar.
Kum, toz ve çöl sıcağı gibi silah ve araçların daha yoğun bakım görmesini gerektiren ortam, tarafların yedek parça ihtiyaçlarını artırdı.
Acil ve yoğun gereksinim ise, savaş malzemelerinin fiyatlarını artırdı.
Bu da, devam etmekte olan iç savaşla paralel olarak güçlünün zayıfın elindekini zorla alma, yani yağma savaşlarını tetikledi.
Süreğen yağma ortamında ne yapacağını bilmez hâle oradan oraya sürüklenen Sudanlıların hayatta kalma önceliği, SAF generallerine, siyasi ortamı yeniden şekillendirme fırsatı sundu. 23 Şubat 2025’te değiştirilen Anayasa Belgesi, demokrasiye geçiş dönemini 39 ay uzattığı gibi; Sudan yöneticilerinin neredeyse tamamını SAF generalleri veya yüksek rütbeli askerlerinden oluşturdu.
Bu haftanın sonucuna gelirsek… Hem kaynakları hem de jeopolitik konumu ile seçkin bir güç merkezi olabilme potansiyelini emperyalizm karşısında “uyuyarak heba eden” Sudan; emperyalizm tarafından düşürüldüğü bu durumdan kurtulmak için; emperyalizmin her dediğine “daha fazla evet” demeye zorlanacaktır.
Potansiyeli olduğu hâlde, jeopolitik güç merkezi olmayı beceremeyen ve kendi gücü yerine emperyalizmin gücüne dayanan her devleti bekleyen son, “Sudan”ınkiyle aynı olacaktır.
Jeopolitik güç merkezi olarak yeniden doğan Türkiye, Batı Asya Denizleri’ndeki diğer potansiyel jeopolitik güç merkezlerinin doğumlarına yardımcı olmalıdır ki, Türkiye’nin emperyalizm ile mücadele yeteneği artsın… Haftaya bu konuda yazacağım son yazıda; yolunacak kaz olarak gördükleri SAF ve RSF’ye destek sağlayan, ama Sudan’daki iç savaşın karmaşıklaşmasına ve uzamasına yol açan dış destekçiler incelenip Türkiye’ye ve Batı Asya’ya çözüm yolları önerilecektir.