Haber Detayı
Bir elma kütüphanesi ve kaybolan tatlar çağı
Market raflarında parlayan tek tip elmalar, binlerce yıllık bir tat hafızasını sessizce siliyor. Oysa dünyanın bir yerinde, elmalar yalnızca yenmiyor; korunuyor, anlatılıyor ve hatırlanıyor.
Bugün herhangi bir markete girin.
Elma reyonunda sizi karşılayan manzara neredeyse her ülkede aynıdır; parlak kabuklar, kusursuz yuvarlaklar, tekdüze tatlar.
Elma bol görünür ama aslında son derece sınırlıdır.
Tatlı mı ekşi mi sorusu bile çoğu zaman anlamsızdır; çünkü seçeneğiniz üç–dört ticari çeşitle sınırlıdır.Oysa elma, insanlık tarihinin en eski yol arkadaşlarından biridir.
Mitolojide yasak meyve, Orta Çağ’da şifa kaynağı, köy mutfaklarında kışın sigortasıdır.
Ve bir zamanlar, binlerce farklı tadı vardı.BİR BAHÇE, BİR ARŞİV, BİR HAFIZA MEKANIİngiltere’nin Kent bölgesinde yer alan Brogdale Ulusal Meyve Koleksiyonu, bu hafızanın hala nefes aldığı nadir yerlerden biri.
Burada yalnızca elma değil; armut, erik, kiraz ve daha yüzlerce meyve türü yetiştiriliyor.
Ancak koleksiyonun kalbi elmalar.Brogdale bir bahçe değil, adeta canlı bir kütüphane.
Her ağaç bir kitap, her meyve bir hikâye.Black Gilliflower, Ribston Pippin, Ashmead’s Kernel… Bu isimler birer ürün değil, kayıp tatların kimlik kartları.ELMANIN KİMLİĞİ NASIL SİLİNDİ?Sorunun cevabı lezzette değil, lojistikte yatıyor.
Modern gıda sistemi; uzun raf ömrü, darbelere dayanıklılık, parlak görünüm ister.Tat ise çoğu zaman listenin en altındadır.Böylece binlerce yerel elma çeşidi, küresel ticarete uyum sağlayamadığı için yavaş yavaş üretimden çekildi.
Yerlerini klonlanmış, aynı genetik profile sahip, her ülkede aynı tadı veren elmalar aldı.Bugün dünyada ticari olarak dolaşımda olan elma çeşitlerinin büyük kısmı birkaç ana genetik hattan geliyor.Çeşitlilik arttı sanıyoruz, ama aslında daraldı.ANADOLU’DA DA AYNI HİKAYE YAZILDIBu hikaye yalnızca İngiltere’ye ya da Avrupa’ya ait değil.
Anadolu’nun elma hafızası da benzer biçimde siliniyor.Bir zamanlar “elma” denince akla ilk gelen Amasya, bugün artık çoğu zaman sadece bir marka adı.
Oysa Anadolu; ekşi, buruk, aroması yüksek, kabuğu çatlak ama karakteri güçlü elmalarla doluydu.Köy bahçelerinde hala rastlanan bu ağaçlar yaşlanıyor.
Genç kuşaklar ise onları tanımıyor.ELMAYI KORUMAK NEYİ KORUMAK DEMEK?Bir elma ağacını korumak, yalnızca bir meyveyi korumak değildir.
Bu aynı zamanda yerel tarım bilgisini, iklime uyumlu üretimi, mutfak kültürünü, hatta bölgesel kimliği korumak demektir.Çünkü her elma, yetiştiği toprağın iklimini, suyunu ve insanını taşır.
Standartlaştırıldığında ise yalnızca “ürün”e dönüşür.Brogdale gibi koleksiyonlar bize şunu hatırlatıyor; gıda geleceği yalnızca teknolojiyle değil, hafızayla de şekillenir.Soru basit ama sert; "Eğer İngiltere bir elma arşivi kurabiliyorsa, Anadolu neden kuramasın?Belki de mesele, neyi “ilerleme” saydığımızla ilgilidir.
Daha parlak mı, daha dayanıklı mı, yoksa daha anlamlı mı?
Bir elmayı ısırdığınızda aldığınız tat, aslında bir geçmişin yankısıdır.
O yankı kaybolduğunda, sofrada yalnızca meyve değil; hikaye de eksilir.Belki de yeni olanı aramadan önce, eskiyi hatırlamak gerekir.Odatv.com