Haber Detayı

Cezaevinden mektubumuz var... 19 yılın kısa öyküsü ve yeni yıl dileklerimiz
şule perinçek aydinlik.com.tr
21/12/2025 00:00 (1 hafta önce)

Cezaevinden mektubumuz var... 19 yılın kısa öyküsü ve yeni yıl dileklerimiz

Cezaevinden mektubumuz var... 19 yılın kısa öyküsü ve yeni yıl dileklerimiz

Cezaevlerinin parmaklıklarının iki yanını da biliriz.

Mektup da yazdık, yıllarca mektup yolu da gözledik.

Mektuplar ne kıymetlidir.

İşte bu hafta sizinle bir mektup paylaşacağım.

Bir cezaevinden geldi. 19 yıldır o parmaklıkların ardında.

Çok genç yaşlarında girmiş.

Şimdi orta yaşlı.

Ailesiyle tanıştık bir süre önce.

Birbirine sevgiyle bağlı çok özel bir aile.

Adı bende saklı kardeşimiz en küçükleri.

Elbette anacığının en kıymetlisi.

Neyse ben aradan çıkayım.

Kendisi zaten öyküsünü bir belgesel gibi anlatmış… Söz ve şiir onun: “Merhaba Şule Abla, Umarım sağlığınız iyidir.

Ben gayet iyiyim.

Dışarıda sağanak halinde yağmur yağıyor.

Saat şu an 22.30’a geliyor.

Çay demledim.

Size ve Sayın Başkan’a ikram edeyim.

Helal-i hoş olsun.

Ben çayı şekersiz içiyorum.

Bizim (…)’da genellikle “kıtlama” içilir.

Şeker çok sert olurdu, özel kerpetenle kesilirdi.

Anamlar şekerin küçük kısmını ağızlarına atarlardı ve o şekilde birkaç bardak çayı içerlerdi.

Sevgili Ablam, bir süredir yazmayı düşünüyordum.

Artık daha fazla uzatmadan sohbete geleyim istedim.

Öncelikle son dönem yaptığınız yardım, dayanışma için çok teşekkür ediyorum.

Sağolasınız… 19 yıldır hapisanedeyim.

İlk tutuklandığımda Bayrampaşa Özel Tip’e (o zaman kapanmamıştı) götürülmüştüm.

Kısa süre sonra Edirne F Tipi’ne sevk edildim.

Orada uzun zaman kaldım.

Ve Tekirdağ F Tipi, Burhaniye F Tipi, hapishanelerinden sonra Sincan Yüksek Güvenlikli hapishaneye sevkim yapıldı.

Oraya dair yaşananları biliyorsunuzdur.

Ve şimdi buradayım.

Malum anam 80 yaşına geldi ve artık uzak yerlere gitmekte epeyce zorlanıyordu.

Bulunduğum hapishane evimize yakın olduğu için daha sık geliyor.

Fiziken de eskisi gibi yorgun-hasta düşmüyor.

Tekrardan sağolasınız.

Her geldiğinde sizi minnet ile anıyor.

Aslında ben, sizi ve Başkanı iki defa görmüştüm. (…) Abim, Almanya’ya gitmeden önce bizi getiriyordu.

Tabii ben o zaman çocuk yaşlardaydım.

Ama hatırlıyorum.

Bir defa Kartal İlçe Teşkilatı’na ailece gelmiştik.

Bir panel -toplantı vardı.

Siz, eşiniz ve oğlunuz Mehmet Abi vardı.

Konuşma yapmıştınız.

Hatta kafamı okşamıştınız.

Fakat panelin konusu neydi hatırlayamadım.

Yine Kadıköy İskele Meydanı’ndaki mitinge gelmiştik.

Otobüsün üzerindeydiniz.

Hatta Fenerbahçeli eski futbolcu Kemalettin de bir konuşma yapmıştı. 96 1 Mayıs’ına da ailece, hatta akrabalarla gelmiştik.

Tam Boğa Heykeli’nin oraya varmıştık ki, ne olduğunu anlayamadan bulunduğumuz korteje taşlar yağmaya başlamıştı.

Anamın kafasına da taş isabet etmişti, kanamıştı. (…) Abim Almanya’dan tatil için gelmişti.

Biz o zaman Tuzla’da oturuyorduk.

Avrupa yakasına gezmeye götürmüştü.

Topkapı Sarayı, Mısır Çarşısı, Yerebatan Sarnıcı derken Beyoğlu tarafına geçmiştik.

Yanlış hatırlamıyorsam merkez bina oradaydı.

Gazete, Kaynak Yayınları kurumlarına gidip çay içmiştik.

Ferit İlsever’le sohbet etmiştik.

Ben o zaman sanırım 15 yaşındaydım.

Oradan ayrıldıktan sonra Abim beni sinemaya götürmüştü.

Hayatımda ilk defa film (sinemada) izlemiştim.

İşin garip yanı, bir Japon filmiydi ve daha başlarında sıkılmıştık.

Çok az diyalog ve sürekli müzik vardı.

İnanır mısınız, 37 yıl sonra hapishanede kanalları gezerken o filme denk geldim.

Tabii ilk başta o film olduğunu anlamadım.

Ne zaman ki müzik başladı, işte o zaman hatırladım.

Ve bu defa dikkatlice izleyince güzel film olduğu fikrine vardım.

Şimdi aklıma geldi.

Topluca Adalar’a pikniğe gitmiştik.

Fevzi Kurtuluş şarkılar söylemişti.

Kıymetli Ablam, hapishanede bol bol okuyorum, yazıyorum.

Dünya klasikleri, ülkemiz romanlarının neredeyse hepsini okumuşumdur.

Sabahattin Âli’nin öykülerini, hemşerimiz Enver Gökçe’nin şiirlerini ayrıca beğeniyorum.

Ben de roman, öykü, şiirler yazdım.

Şu an Abimler bir şiir kitabı çalışması üzerinde yoğunlaştılar.

Yakında (bir aksilik olmazsa) şiir kitabım basılacak.

Daha önce yazdığım şiirler, yazılar vs. çok ajitatif olmuştu.

Yıllar geçince tekrardan okuyunca o durum daha rahat görülüyor sanırım.

Ben de kendimce bir dil-üslup tutturmaya çalıştım.

İki tanesini sizinle paylaşayım.

DUYGU YOĞUNLUĞU Bir demet çiçek yaptır Karışık olmasın Başın döner Ya kendiliğinden yetişen menekşe Ya da sevinç dağıtan nergis Mimozadan uzak dur Elit bir çiçektir Nazı çekilmez… Bir demet çiçek yaptır Gül olmasın Dikeninden değil Aldatıcı olduğundan Uzan boylu boyunca çimene Papatyayı kokla Ya da direnç yüklü berfini Karanfili özenle sula Tüm duyguları içinde barındırır… KUMRUYLA BAKIŞMA Esen rüzgârı yararak Duvarın köşesine sindi Yamru yumru kumrucuk Gözleri açıp kapanıyor Sevimli başı Dönüyor kendi ekseninde Kaçmıştır belki atmacadan Oysa geçici bir sığınaktır Tel üzerindeki tüneyişi Ben ise Esintili bir nevruz günü Yüreğime düşen baharla Demir korkuluğun ardında Çöken akşamı izliyorum Her ikimiz de Barınağımıza yabancıyız… Gündemi takip etmeye çalışıyorum.

Şu an tek kalıyorum.

Uzun süredir hapisanede olduğum için belirli bir yaşam disiplinim oluştu.

Her gün saat yedide kalkıyorum.

Temizlik-kahvaltı derken sekiz oluyor.

Havalandırma kapısı açılınca spora başlıyorum.

Öğle yemeği, kitap okuma, yazma… İçeride bağlama öğrendim.

Şimdi ise kaval ile uğraşıyorum.

Birkaç ezgi çalmaya başladım.

Tabii pes etmeden devam etmem lazım… Günlerimi verimli şekilde değerlendirmeye çalışıyorum.

Televizyonda bazen Sayın Başkanı görüyorum, dinliyorum.

Eskiden gördüğüm gibi.

Anladığım kadarıyla yaşına göre genç görünüyor.

Bir kez daha çok selamımı iletiyorum.

Teşekkür ediyorum.

Ben yavaş yavaş satırlarımı sonlandırayım.

Kendinize iyi bakın… Sağlıklı bir yaşam diliyorum… Görüşmek dileğiyle… BU MEKTUP BENİM YILBAŞI ARMAĞANIMDIR Bilirsiniz her bayramda, yılbaşlarında sizlere küçük bir armağanım olur… mendil içinde lokum getiremediğim için şiir… türkü…mâni… artık ne denk gelirse… Bu mektubu da yılbaşı armağanı diye saklamıştım. 10 gün oldu, elime geçeli.

Ama daha dayanamadım.

Bir dahaki yılbaşına birlikte fotoğrafımızı göndeririz belki, belli mi olur… Benim de dileğim budur.

Daha aydınlık, özgür, birlik ve dirlik içinde ama hepsinden önce başı dik bir Türkiye’miz umuduyla ve mücadele yeminimle herkese selam eder sevgilerimi yollarım.… Not: Kendisinden izin alamadığım için, adını yazamadım.

Eğer iletmemi istediğiniz olursa lütfen bana gönderin. suleperincek@aydinlik.com.tr

İlgili Sitenin Haberleri