Haber Detayı

Bak Postacı Geliyor’dan kalan: Gerçeğin büyüsü ve sadeliğin çarpıcılığı
Gözen esmer aydinlik.com.tr
20/12/2025 22:11 (6 gün önce)

Bak Postacı Geliyor’dan kalan: Gerçeğin büyüsü ve sadeliğin çarpıcılığı

Bak Postacı Geliyor’dan kalan: Gerçeğin büyüsü ve sadeliğin çarpıcılığı

Son dönemde sinema hikâye ve anlatı üzerinden tartışılıyor.

Artık günümüzde biçimden çok öze önem verilmeye başlandı denebilir belki de.

Büyük prodüksiyon, görkemli mekânlar, dev bütçeler ve teknik yeniliklerden ziyade ne anlatıldığına ve duyguya odaklanıyor seyirci.

Elbetteki bu durum Türk sinemasında ve hatta edebiyatında yeni bir şey değil.

Ancak son dönemde anlatı, duygu ve mesaj daha büyük bir önem kazandı.

Yaşam savaşının çetinleşmesi, Hollywood’un tükenişi, varoluşçuluğun hiçbir şey vadetmediğinin ortaya çıkması sanatta pek çok şeyi değiştiriyor.

İçinde yaşadığımız çağın adına her ne kadar post truth yani hakikat ötesi adı verilse de durum pek de öyle değil.

Yalın gerçek bütün büyüsüyle duruyor karşımızda.

Usta yönetmen Yüksel Aksu’nun anne ve babasının âşk hikâyesini anlattığı “Bak Postacı Geliyor” filmi gerçeğin büyüsünü ve sadeliğin çarpıcılığını bir kez daha hatırlattı.

Ozan Akbaba ile Deniz Barut’un başrollerini paylaştığı filmde Ahmet Mekin, Fikret Kuşkan gibi usta isimler yer alıyor.

Keza Ege dizi ve filmlerinde sıkça gördüğümüz bir yüz olan Yasin Çam da berber rolüne hayat vermiş filmde.

Film için yapılan gala gecesinde usta yönetmen Yüksel Aksu, “Ben yemeyeceğim yemeği servis etmem.

Ben kendim filmi beğendim.

Umarım siz de beğenirsiniz.” ifadelerini kullanmıştı.

Gerçekten de haklıymış.

Film postacı Osman Aksu ile dönemin Demokrat Parti İlçe Başkanı’nın kızı Gülizar arasındaki aşk hikâyesini konu ediniyor. 1960’lar Türkiyesi’ni gördüğümüz filmde kısa dalgadan Nâzım ustanın sesini de duyuyoruz elbette.

Aşk rakipsiz olmuyor.

Osman Aksu’nun rakibi ise epey dişli.

Gülizar’ı isteyen bir diğer karakter ise jandarma komutanı oluyor.

Filmde Osman, âşıklar için hisli ve içli mektuplar da yazıyor.

Öyle ki berber bu işin tarifesini bile hazırlıyor.

Konu her ne kadar “klişe” gibi görünse de Türkiye’nin yakın tarihine, taşrada yaşanan çelişkilere ışık tutmayı başarıyor.

Bu anlamda usta yönetmenin toplumu çok iyi gözlemlediğini söylemek mümkün.

Oyunculuğa ise zaten söylenecek bir şey yok.

Ozan Akbaba, seyirciyi Osman Aksu olduğuna ikna etmeyi başardı.

Ancak filmin biraz yavaş aktığını söylesek yanlış olmaz.

Özellikle ilk bölümünde olayların yavaş ilerlemesi insanı biraz filmden uzaklaştırıyor.

Belki bu anlamda daha kısa ya da daha hareketli bir film olabilirdi.

Bak Postacı Geliyor gerçeğin büyüsünün yedi katmanlı metaforların bile önünde olduğunu bir kez daha hatırlattı.

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil, bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte yani yürekte.

İlgili Sitenin Haberleri