Haber Detayı
‘Huysuz ve Tatlı Kadın’ bu hazin hikâyeden çıktı... Kokainin yok ettiği karı - koca
Ekranlarda narkotik haberlerini sunanlar, uyuşturucudan gözaltına alındı, tutuklandı. Türkiye’de ünlülerin kokainle imtihanının 80 yıldan fazla bir geçmişi var... O geçmişteki iki hikâyenin sonu oldukça hüzünlü… Selahattin Pınar’ın ‘Huysuz ve Tatlı Kadın’ eseri de bu hüzün içinde yazıldı.
Haber bültenlerinde her hafta benzer son dakikalar geçiyor… Ünlülere uyuşturucu operasyonları, Oyunculara gözaltı, spikerlere tutuklama, iş insanlarına ev hapsi vb. başlıklar ekranlardan düşmüyor.Peki Türk ünlülerin kokainle imtihanının uzun bir geçmişi var.
Osmanlı dönemine bakılacak olunursa, bir tür uyuşturucu olan enfiye, serbestti.
Esrar içilen kahvehaneler vardı.
Ama kokain bilinmezdi.
Kokaini Türklere, Bolşevik Devrimi’nden kaçan Beyaz Rusların alıştırdığı iddia ediliyor.Anlatacağımız iki hikaye, sizi bu sürecin ilk başlarına götürüyor… Hikayelerde yer alan isimler, sanatçılar Ferdi Tayfur ile eşi Melek, Afife Jale ile eşi Selahattin Pınar…Tarih: 1930’larMelek, devrin ünlü bestekarı Muhlis Sabahattin’in kızı.
Muhlis Sabahattin, o yıllarda sadece operetlere değil, Muhsin Ertuğrul’un yönettiği filmlere de müzik yapmaya başlamıştı.
Melek’i, Muhsin Ertuğrul’un yönettiği ve Nazım Hikmet’in senaryosunu yazdığı "Söz Bir Allah Bir" filminin kadrosuna aldırdı.
Melek, oyunculuğu ve güzelliğiyle dikkat çekti hemen.
Sinemaya parıltı getirmişti.
İlk filminde başarılı olan Melek’e aynı yıl yine sinema oyunculuğu teklifi geldi.
Filmin adı "Milyon Avcıları" idi.
Ve bu film, Melek’in hayatını değiştirdi.
Filmin kadrosunda bulunan ve Valentino’ya benzeyen Ferdi Tayfur’a aşık oldu.Aynı yıl evlendiler.Çok mutluydular.
Birbirlerinden hiç kopmuyorlardı.
Gösterişli bir hayatları vardı.O dönem Nazım Hikmet çeşitli meslekten kişileri dublaj sanatçısı yaptı.
Bunlardan ikisi de Ferdi Tayfur ve eşi Melek’ti.
Evde hep dublajdan söz ediyorlardı.
İlginç ses tonu ve kendine özgü vurgularıyla Ferdi Tayfur kısa sürede "dublaj kralı" oldu.Melek’in ilk dublaj yaptığı film, "Doktor Moro’nun Adası"ydı.Ama...
Bazen...
Ferdi Tayfur çok enerjik oluyordu.
Uyumuyordu.
Yemek yemiyordu.
İçki içiyor ama sarhoş olmuyordu.
Bir süre sonra aynı durumlar Melek’te de görülmeye başladı.Mesele anlaşıldı: Ferdi Tayfur evlenmeden önce Beyaz Rus bir dansöz kadın sayesinde kokainle tanışmıştı.
Ve zamanla eşi Melek’i de bu yalancı dünyaya çekmişti.
Karı koca kokainmandılar!Melek ve Ferdi Tayfur çok çalışıyorlardı.
Işıksız loş odalarda, sabah dokuzda başlayıp akşam saatlerine kadar süren dublaj onları çok yoruyordu.
Canlılığı ve neşeyi sadece kokainde buluyorlardı.
Kokainin dozajı her geçen gün artıyordu.
Bazen iş yapamaz hale geliyorlardı.Tayfur’un kardeşi Adalet Cimcoz, bu işe el koydu.
Ama ne yaparsa yapsın ikisini de kurtaramadı.
Öyle ki, bazen kendisine gelsin diye ağabeyini arkadaşlarıyla Tophane’ye gönderiyordu.
Buradaki izbe yerlerde, bakır kaplara konmuş kokainin bir nefesi 25 kuruştu!Sadece köhnemiş yerlerde değil, Beyoğlu’nun Petrograd Pastanesi’nin üst katının küçük iki odasında kokain alemleri yapılıyordu.
Kokain İstanbul’a yayılıyordu...Kokaine para yetmiyordu.Aşık çiftin arasına uyuşturucu parası girdi.Melek, sonra, Darülbedayi kadrosuna alındı. 20 Mart 1937’de sahnede, "Kral Lear"ın kızı "Regan" rolünü oynarken ağzından kan geldi.
Veremdi.
Uyuşturucu vücudunu yok etmişti; 6 Aralık 1939’ta hayata gözlerini kapattı."Lorel-Hardy"yi tek başına özgün sesiyle seslendiren Ferdi Tayfur, zamanla eroine de bulaştı.
Onun da ömrü uzun olmadı.
Uyuşturucu tedavisi gördüğü Bakırköy’de, 21 Mart 1958’de yaşama veda etti.Bakırköy’de uyuşturucudan ölen tek sanatçı Ferdi Tayfur değildi...’NEREDEN SEVDİM O ZALİM KADINI’İkinci hikaye: Eroin bağımlılığıyla yok olan Afife Jale-Selahattin Pınar’ın evliliği…Afife, İstanbul Kız Sanayi Mektebi’nde okuyordu.
Osmanlı’da Türk ve Müslüman kadınların sahneye çıkması yasaktı.
O, yine de 1918 yılında "Jale" adıyla Darülbedayi’ye başvurdu.
Kabul edildi.
Ailesi bunu duyunca sert tepki gösterdi.
Babası kızına "Fahişe mi olacaksın" diye bağırınca evi terk etti.
Afife Jale, Darülbedayi’de stajyer oyuncu kadrosuna alındı.1919’da Hüseyin Suat’ın "Yamalar" adlı oyununda, "Emel" rolünü oynayacak Eliza Binemeciyan’ın Paris’e gitmesiyle şans ona güldü.Böylelikle Afife Jale, Kadıköy’deki Apollon Sineması’nda sahneye çıkan ilk Müslüman Türk kadını oldu.
Ancak bir Türk kızının sahneye çıkması ortalığı ayağa kaldırdı.
Afife Jale hep direndi.
Ama Darülbedayi yöneticileri onu tiyatronun kadrosundan çıkarmak zorunda kaldılar.
UYUŞTURUCUYA BAŞLIYORTiyatrosuz kalması Afife Jale’yi sarstı.
Kaçışı haplarda ve uyuşturucuda aramaya başladı.
Hap, esrar, zamanla yerini eroine bıraktı.
Bu arada sahneye çıkmak için elinden gelen çabayı gösterdi.1923’ten sonra Türk kadınları Atatürk’ün emriyle sahneye çıkmaya başladı.
Afife Jale mutluydu.
Artık kötü günlerin geride kaldığını düşünüyordu.Afife Jale, "Türk müziğinin aristokratı" Selahattin Pınar’ın naifliğinden, kibarlığından, temiz giyiminden, güzel ve esprili konuşmasından etkilendi.
Duyguları karşılıksız değildi.Evlendiler. 27 yaşındaydılar ama çocuk gibiydiler.
Evde saklambaç oynuyorlardı.
Ut, tambur tınısı, şarkılar, şiirler evlerinden hiç eksik olmuyordu.Fakat, mutluluk kısa sürdü.Çünkü...
Afife Jale bazen odasına kapanıyor, saatlerce çıkmıyordu.Selahattin Pınar, bir gün kapının anahtar deliğinden içeriye baktı.Afife Jale koluna eroin şırınga ediyordu!Selahattin Pınar karısına aşıktı.
Her tutkulu insan gibi kendini aldattı.
Afife Jale’yi kurtarmak isterken uyuşturucu bataklığına saplandı.Afife Jale, eşinin daha kötü bir hale gelmemesi için ona yalvardı: "Ne olur boşa beni, terk et beni."Selahattin Pınar hiç yanaşmadı ayrılığa.
Afife Jale hep zorladı.Ve 1935’te boşandılar.Selahattin Pınar aşkını hiç unutamadı.
Karşılıksız aşkı ve ayrılık acısını anlatan unutulmaz bestelerini bu dönemde yaptı: "Nereden sevdim o zalim kadını"; "anladım sevmeyeceksin beni sen nazlı çiçek"; "huysuz ve tatlı kadın"...
VE ÖLÜMKorkusuz kadın Afife Jale, sokaklarda beş parasız intihar etmek ister gibi yaşadı.Darülbedayi’deki dostlarının yardımıyla, Bakırköy Akıl Hastanesi’ne yatırıldı. 1941 yılının 24 Temmuz günü öldü.Cenazesinde dört kişi vardı; onlar da tabutu taşımak için gelmişlerdi.
Zamanla mezar yeri bile kayboldu.
Odatv.com