Haber Detayı
Perinçek’ten Saygı Öztürk’e çağrı: Öcalan’ın talepleriyle ilgili dinamitleri size kim verdi açıklayın
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Sözcü gazetesinde yayımlanan ‘Apo, petrol ve elektrik gelirinden pay istiyor’ başlıklı haberin sürece zarar verdiğini söyledi. Öztürk ile İmralı Heyeti’ndeki MHP’li Feti Yıldız ve AK Partili Hüseyin Yayman’ın kamuoyuna açıklama yapması gerektiğini vurguladı
Vatan Partisi Genel Başkanı Dr.
Doğu Perinçek, gazeteci Saygı Öztürk’ün “Apo, petrol ve elektrik gelirinden pay istiyor” başlıklı yazısıyla ilgili çağrıda bulundu.
Perinçek, “Saygı Öztürk’ün bu haberiyle ilgili kamuoyunu aydınlatması lazım.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Yayman ve MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız’a da öneride bulunuyorum.
Saygı Öztürk’ün yazdıkları doğru mu?
Siz, böyle bir bilgi verdiniz mi?
Yayman ve Yıldız’ın da bunu açıklama sorumluluğu var.” dedi.
Perinçek, Ulusal Kanal’da Genel Yayın Yönetmeni Nadir Temeloğlu ve Aydınlık Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Özlem Konur Usta’nın sorularını yanıtladı.
İlk soru, Saygı Öztürk’ün 13 Aralık’ta yayımlanan yazısıyla ilgili oldu.
Öztürk, Öcalan’ın TBMM Komisyonu’nda yer alan üç milletvekiliyle yaptığı görüşmede şu talepleri dile getirdiğini yazdı: “Bazı bölgelerde etnik ve mezhep durumuna uygun şekilde ana dilde eğitim yapılması, ileri aşamada resmi dilin Kürtçe olması, SDG’nin asker olmasa bile polis olarak varlığının devamı, Türk ve Kürt halklarının adının Anayasa’da yer alması, Anayasa’nın 66.
Maddesi’nin değiştirilmesi, Avrupa Yerel Yönetimler şartının yerine getirilmesi ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, Kürdistan’dan çıkan petrol gelirinden yerel yönetime pay verilmesi.” ‘BÜTÜNLEŞME ÇAĞRISIYLA ZIT’ Perinçek’e Abdullah Öcalan’ın “toplum ve devletle bütünleşme” çağrısı hatırlatıldı ve “Öcalan değişiyor mu?” diye soruldu.
Perinçek şöyle yanıtladı: “Saygı Öztürk değerli bir gazetecimizdir.
Namuslu, dürüstlüğüyle tanınan bir insandır.
Ama ona kim bu bilgileri verdi onu bilmiyoruz.
Abdullah Öcalan’ın bunları söylemesine hiçbir ihtimal vermiyorum.
Çünkü Öcalan’ın 27 Şubat’ta açıklanan çağrısıyla bu talepler arasında tam bir zıtlık var.
Bu talepler, süreci dinamitlemek ve kesinlikle süreçten vazgeçmek anlamını taşıyor.
PKK’nın silah bırakması ve PKK’nın kendini feshetmesi, Türkiye’nin bütünleşmesi, hatta terörsüz Türkiye hedefine bu iddialarla gidilmez.
Bu bir dinamit.
Abdullah Öcalan da böyle akılsız iddialarda bulunmaz.
Öcalan, ‘PKK Kongresi toplansın, toplumla ve devletle bütünleşme amacıyla örgütü fethetsin ve silahları bıraksın.’ diyordu.
O çağrıda, federe devletmiş, bağımsız Kürdistanmış, ayrı milli devletmiş, idari özerklikmiş, hatta kültüralist çözümlere bile bunların tarihsel zemini yoktur diyordu.
Şubattan bu yana ne değişti?
Nasıl vazgeçildi?
Bu, ‘Silahlar kuşanılsın ve tekrar eskiye dönelim.’ demektir.
Bunu Öcalan yapmaz.
Burada bir sabotaj var.
Sürece bir yerden dinamit konuyor.
MİLLİYETÇİ MASKELİLER “Bunu zaten Bese Hozat’ın ‘Biz af falan istemiyoruz.’ beyanatında görüyoruz.
Türkiye’de de parti tabanlarına sözüm yok ama İYİ Parti’nin tepesindekiler, Zafer Partisi’nin tepesindeki birkaç kişi, Anahtar Parti de… Süreci Türk milliyetçiliği maskesi takarak sabote ediyorlar.
Bunları zaten geçmişte Gladyo görevlerinde görüyoruz.
PKK’nın içindeki ABD-İsrail güdümlüler ile MHP’nin içinden koparılan İYİ Parti ve Zafer Partisi aynı cephede buluştular.
MHP de ABD emperyalizmine direnen bir mevzide ısrarlı olduğu için ABD-İsrail tarafından parçalandı.
Şimdi ise Türkiye’de yaşayan insanların Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde ve Türk Milleti’nde buluşması sürecini torpillemede, dinamitlemede, altına mayın döşemede buluştular.
Öcalan’ın buraya dahil olması için hiçbir sebep yok. ‘ANA DİL TALEBİ YOK’ “Üstelik Öcalan ‘kültüralist çözümler yok’ diyordu.
O deklarasyonda ana dilde eğitimle ilgili hiçbir şey yoktu.
Ana dil, anamızın memesinden emdiğimiz dil değildir.
Ana dil, hepimizin en iyi konuştuğu, kendimizi en iyi ifade ettiğimiz, birbirimizle en iyi anlaştığımız dildir.
Diyarbakırlı Kürt’le, Ağrılı Kürt birbiriyle Türkçe konuşuyor.
Diyarbakır’ın içinde Kürt birbiriyle Türkçe konuşuyor.
Futbolu Türkçe oynuyor.
Maçları Türkçe seyrediyor.
Çarşıda Türkçe ile anlaşıyor.
Doktorluğu Kürtçe öğrenebilir misin?
Kürtçe felsefe profesörü olabilir misin?
Mahkemede Kürtçe hakimlik yapabilir misin?
Kanunları Türkçeye çevirebilir misin?
Yapamazsın, çünkü bunun için Kürtçenin geçmişinde bir mahkeme, bir yargılama olması gerek.
Adam Smith’in, Dostoyevski’nin, Marx’ın kitapları, Arap, İslam edebiyatının kitaplarının falan Kürtçeye geçmişte çevrilmiş olması gerekiyor.
Çünkü bir dil, o çeviriler ve o kültürel gayretler içinde gelişir.
Kürtçe devlet yönetilmiş olması lazım.
Bir devleti yönetmezseniz, o dille kanun yazmazsanız, hukuk yazmazsanız, meclis kurmazsanız, o meclislerde, o dille tartışmalar yapmazsanız, üniversiteleriniz vesaire olmazsa Kürtçe nasıl gelişecek de eğitim dili olacak?
Bugünkü Kürtçeyle tıp eğitimi yapamazsın.
Bunun sebeplerini konuşmuyoruz.
Tarihsel sebepler var.
Abdullah Öcalan, ‘Rüyalarımı bile Türkçe görüyorum.’ diyor.” ‘AYRI DEVLET SEVDALARINI BIRAKIN’ Perinçek SDG’nin polis rolüyle silahlı kuvvet olarak kalması hakkında da şu değerlendirmeyi yaptı: “Polis adıyla silahlı olacak derken sen Suriye’yi bölüyorsun.
Bunu hangi güçle yapacaksın?
ABD-İsrail’i arkana aldın.
Suriye’yi bölebileceğini mi sanıyorsun?
Bölemeyeceksin.
Amerika’nın kendisi, Avrupa’nın kendisi çöküş halinde.
SDG’nin imdadına yetişemez.
Rusya sizin orada bir ayrı devlet kurmanıza karşı.
Araplar karşı.
Kürtler de karşı.
Bu sevdaları bırakın.” ‘ANAYASA’YI ANCAK KANLA DEĞİŞTİRİRSİNİZ’ Anayasa’nın 66.
Maddesi’nin değiştirilmesine yönelik taleple ilgili de Perinçek, “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın maddeleri mürekkeple yazılmadı.
İstiklal Savaşı’yla, silahla yazdı, kanla yazıldı.
Silahınız varsa gelin Anayasa’yı yeniden yazın, yazamazsınız.
Polisimizin en başta Türk Silahlı Kuvvetlerinin mücadeleleri sonucunda PKK, artık bu bölücü terör hareketini sürdüremediği için bu bütünleşme sürecine girildi.
PKK’nın tekrar silaha sarılarak elde edeceği bir şey yok.” dedi. ‘EMPERYALİST ÇÖZÜMLER GERİDE KALDI’ Avrupa Yerel Yönetimler Şartı’na yönelik düzenlemenin özerkliğe götüreceğini söyleyen Perinçek, sözlerine şöyle devam etti: “Öcalan, idari özerklik falan bunların tarihsel zemini yok diyordu. 6-7 ay içinde ne oldu?
Federal devletin şartları mı doğdu?
Böyle bir şey yok.
Öcalan’ın Gabar Dağı’nın petrolü yerel yönetime verilsin diyeceğini de zannetmiyorum.
Gabar Dağı’nın petrolü gibi Türkiye’nin milli gelirleriyle güneydoğu, doğu imar ediliyor, yolları yapılıyor, trenler için raylar döşeniyor, hizmetler veriliyor.
Gelirin yerel yönetimlere bırakılması, Birleşmiş Milletler’in meşhur ikiz yasalarındaki, federal devletler olacak, halklar yerel kaynakları kendi kullanacak gibi emperyalistlerin dayatmalarıdır.
Öcalan emperyalistlerin çözümlerine geldiyse zaten o yazdığı 25-27 Şubat deklarasyonunu çöpe atmalı.
Bunlar olacak şeyler değil.
ÜÇ İSME DAVETİ “Saygı Öztürk’e bu dinamitleri kim verdi?
Saygı Öztürk’ün de burada bir namus borcu var.
Saygı Öztürk’ler, önüne getirilen her bilgiyi haber yapmaz, onun doğruluğunu araştırır. ‘Bana söylediler, ben yazdım.’ diye bir şey olmaz gazetecilikte.
Söylenenler doğru mu?
Bütün bu Türkiye’nin geleceğini ilgilendiren, çok önemli ve başarılı giden bir sürece mayın döşüyorsun.
Onun için Saygı Öztürk bu bilgileri kimden aldığını açıklayacak. ‘Ben gazeteciyim, bilginin kaynağını söylemem.’ diyorsa da kamuoyuna güven verecek bir açıklama yapması gerekiyor.
Feti Yıldız ve Hüseyin Yayman’ın da bu tür bilgiler vereceğine ihtimal vermiyorum.
Feti Yıldız ve Hüseyin Yayman’a da öneride bulunuyorum.
Saygı Öztürk’ün yazdıkları doğru mu?
Onların da bunu açıklama sorumluluğu var.” CHP’ye uyarı ‘PKK’yla program birliği yapanın yeri siyasi mezarlıktır’ CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in “SDG, Suriye Ordusu’ndan daha güçlü, kim kime katılıyor?” sözlerinin sorulması üzerine Perinçek, “Burada Türkiye’ye ihanet var.
Sen Türkiye’nin büyük bir partisinin liderisin.
Türkiye’nin bölünmesi yönünde mücadele eden bir yuvalanmayı, silahlı bir güç inşasını destekliyorsun.
O zaman Türkiye’de sana iktidar yok.
İktidara gelemez, oy da alamaz.” dedi.
DEM Parti’ye yakın İlke TV’de yayınlanan röportajında Özel’in söylediği, “Biz DEM ve CHP olarak bölgenin iki seküler güçlü partisiyiz.
Artık İhvan’dır, Müslüman Kardeşler’dir, bunlara talep yok.
Etnik ve mezhepsel grupların tanımlandığı demokratik bir anayasa olmalı.
DEM ve CHP de bunu desteklemeli.” sözlerinin sorulması üzerine Perinçek şu değerlendirmeyi yaptı: “Özgür Özel’in hayalleri ile DEM Parti’nin programı birleşiyor.
O zaman Özgür Özel, kendini feshetmiş ve silah bırakmış PKK’nın kaderini paylaşır.
PKK ile program birliği yapanların mekanı mezardır.
İktidar olma şansı sıfır.
CHP’nin yöneticilerini, üyelerini uyarıyoruz.” ‘Özgür Özel Anglosakson efendilerine selam gönderiyor’ Özgür Özel’in DEM Parti ve CHP’yi “seküler” diye nitelemesi hakkında da Perinçek şöyle konuştu: “Dilde bile Amerikancı.
Seküler lafını dünyada Anglosaksonlar kullanıyor.
Laikliğin vatanı Fransa’dır.
Ruhban sınıfını tasfiye eden Fransız laik devrimciliği var.
Bir de kralla ve kiliseyle anlaşan İngiliz sekülerizmi var.
Türkiye’nin geleneği, Atatürk geleneği, devrimci laikliktir.
Zaten Altı Ok’un içinde laiklik ve devrimcilik yan yana duruyor.
Türkiye’de sekülerizm değil, devrimci laiklik geleneği var.
Sekülerizm derken bile Amerika ve Anglosakson efendilerine selam göndermiş oluyor.”