Haber Detayı
Terörle yapamadığını demokrasi ve hukuku kullanarak yapamazsın
CUMHURBAŞKANI Erdoğan, 8 Ocak 2025 günü Terörsüz Türkiye girişiminden beklenen sonucu Diyarbakır’da şöyle açıklamıştı:
“Son dönemde gerçekleşen çalışmaların tek bir amacı vardır; terör örgütünün kendini feshetmesi, silahların kayıtsız şartsız teslim edilmesi.
Örgütün siyaset üzerindeki vesayetinin tamamen kaldırılması, bölücü örgütün baskısı dolayısıyla bir Türkiye partisi olma vasfını kazanamayan siyasi yapıya bu yönde kendini geliştirme fırsatı verilmesi, bölgemizde artan çatışmalar karşısında iç cephemizin güçlendirilmesi...”1 Ekim 2024 günü MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin DEM Partililerin elini sıkmasıyla başlayan süreçte artık sona gelindi ve TBMM’de konuyla ilgili kurulan komisyon rapor yazma aşamasına geldi.
Bu arada DEM Parti’nin hazırladığı rapor basında yer aldı.ANAYASA TALEPLERİDEM Parti’nin raporuna şimdi bu gözle bakalım ve neler talep ettiklerini görelim.
Öncelikle en başta komisyonun Anayasa değişikliklerini kapsamadığı açıklanmasına rağmen DEM Parti, eskiden olduğu gibi “Anayasal vatandaşlık” tanımına vurgu yaparken, Anayasa’nın başlangıç bölümünün yeniden yazılması, daha da ileri giderek Anayasa’nın 66’ncı maddesindeki “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür” ifadesinin değiştirilmesi talebinde bulunuyor.Anayasa’nın 42’nci maddesindeki “Türkçe’den başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına anadilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez” talebiyle de resmi dil Türkçe dışında eğitim dilinin değiştirilmesini istedi.Bu da yetmemiş gibi Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na konulan tüm çekincelerin kaldırılmasını isterken, yine Anayasa’nın 127’nci maddesindeki “Merkezi idare, mahalli idareler üzerinde mahalli hizmetlerin idarenin bütünlüğü ilkesine uygun şekilde yürütülmesi, kamu görevlerinde birliğin sağlanması, toplum yararının korunması ve mahalli ihtiyaçların gereği gibi karşılanması amacıyla kanunda belirtilen esas ve usuller dairesinde idari vesayet yetkisine sahiptir” ifadesinin de değiştirilmesini talep etti.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlık tanımının, Türkçe olan eğitim dilinin değiştirilmesi yanında yerel yönetimlerde merkezi yönetimin denetiminin kaldırılması gibi bölünmeye yönelik taleplerini “süreci taçlandıracak anayasal değişiklikler” olarak adlandırıyor.
Ayrıca “Anadilinde eğitimin önündeki yasal engeller kaldırılmalı; anadilinde ve çok dilli eğitim modelleri geliştirilmelidir” diyerek belediyelerin resmi dil Türkçe dışında Kürtçe dilinde hizmet vermesi talep edilerek küçük küçük bölünmenin yollarını döşüyor.TERÖRLE MÜCADELE DEM Parti’nin talepleri bunlarla da sınırlı kalmıyor: Türkiye’ye dört bir taraftan saldırılan emperyalist ülkelerin maşası olan terör örgütleriyle mücadele için gerekli olan Terörle Mücadele Yasası’nın kaldırılmasını istiyor.
PKK elebaşı Öcalan’ın serbest kalmasını talep ediyor.
Cumhuriyet’e karşı ayaklanmış vatan haini Şeyh Said, Seyit Rıza ile ilgili talepleri dile getiriyor.Bununla kalsa iyi; terörle mücadele edilen bölgelere atanmış olan vali, kaymakam, emniyet müdürü, jandarma komutanı gibi kamu yöneticileri ile güvenlik bürokrasisi personelinin değiştirilmesi isteniyor.
Talepleri, cezaevlerindeki müdürlerin “gözden geçirilmesine” kadar uzatıyorlar.PKK terör örgütü fesih kararı almasına rağmen silah bırakmaya yanaşmazken, DEM Parti terörle mücadele eden özel harekât birlikleri, operasyon timleri ve batıdan gönderilen askeri birliklerin geri çekilmesini, hatta Güvenlik Koruculuk sisteminin lağvedilmesini talep ediyor.TBMM TARTIŞMA YERİDEM Partililer aslında yıllardır dile getirdikleri talepleri bir kez daha tekrarlamışlar.
Okuyunca rahatsızlık verdiği ve uygulanması halinde Türkiye’nin bölünmesinin önünün açılacağı kesin.
Ancak TBMM’deki komisyonda görev yapan tüm partiler şehit yakınlarını, gazilerimizi ve milletimizi rahatsız edecek hiçbir adım atılmayacağına dair açık taahhüt verdiler.
DEM Parti’nin hep bildiğimiz taleplerini arkasına PKK terör örgütünün şiddetini almadan TBMM çatısı altında dile getirmesinde hiçbir sakınca yok.
Ayrıca DEM Parti’nin bu taleplerini TBMM’den tek başına geçirmesi de söz konusu değil.
Dolayısıyla her şeyin açıkça konuşulabildiği TBMM çatısı altında bu tartışmanın olması son derece doğal.
Kendisi dışında hiçbir parti bu değişikliklere yönelik adım atmayacaktır.MEHMET UÇUM’UN UYARISIDEM Parti’nin basına yansıyan bu taleplerini görenler, bugün olmasa da ileride bölünme gündeme gelir mi endişesi yaşayabilirler.
Ancak, “devlet inisiyatifi” olarak başlayan süreç hakkında bu kaygılar tamamen yersiz.
Nitekim bu sürecin önemli isimlerinden Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, sosyal medya hesabından 7 Kasım 2025 günü bu konudaki devletin tutumunu şöyle anlatmıştı:“Hiç kimse terör yoluyla ulaşamadığı ve asla ulaşamayacağı imkânsız hedeflere hukuk ve demokrasi yoluyla erişeceği vehmine kapılmasın.
Devletle ve toplumla bütünleşmenin çerçevesi bellidir, içeriği nettir.
Milli birikimin ve milli devletin hiçbir esası tartışma konusu değildir.
Elbette hep vurgulandığı gibi hem geçiş sürecinde atılacak adımlarla hem de bütünleşme sürecindeki reformcu yaklaşımlarla demokratik siyaset alanı genişler, demokrasimiz ilerletilip güçlendirilir.
Çünkü silahlar tamamen bırakıldıktan ve sistematik terör yok edildikten sonra birlik ve bütünleşmeyle bağdaşacak her tür konu demokratik bir zeminde ele alınabilir.
Kimse bu imkânı başka niyetlerle kullanmaya kalkmasın, bu tarihi fırsata zarar vermesin, aksi halde kaybedenler bunu yapmaya yeltenenler olur.
Silahların gölgesinde demokratik talep olmaz.
Milli birliği zedeleyen bir dille toplumsal entegrasyon sağlanamaz.
Geçiş sürecinde silah bırakma ve fesih sürecini tamamlamakla yükümlü kişilerin, kendi içlerinden çıkan veya dışarıdan olan sabotajcılara, imkânsız taleplerle, tahrik edici ve yıkıcı dillerle Terörsüz Türkiye sürecini bozmaya çalışanlara asla prim vermemesi gerekir.
Ayrıca bölgeye kan ve gözyaşından başka bir şey getirmemiş emperyalist odakların ve istismarcı devletlerin güdümünde olanlara karşı da net tavır almak şarttır.”Türk devleti milletiyle beraber “yeter ki bir kişinin bile kanı akmasın” diye kardeşliğe elini ne kadar güçlü uzatıyor.
Ancak bunu istismar etmeye kalkan olursa, o el her türlü terör örgütüne ve bölücülüğe karşı tek yumruk olmayı da bilir.
Türkün töresi, barışta da devletinin yanında savaşta da en ön safta olmaktır.