Haber Detayı

Türkiye, ‘kazan ve basınçlı kaplar’da rekabeti yüksek üretim merkezi oldu
Ekonomi ekonomim.com
17/12/2025 00:00 (1 hafta önce)

Türkiye, ‘kazan ve basınçlı kaplar’da rekabeti yüksek üretim merkezi oldu

Kazan ve basınçlı kaplar sektörü, hem dünyada hem Türkiye’de sanayinin temel yapı taşlarından biri olmayı sürdürüyor. Sanayileşme, enerji dönüşümü, dijitalleşme ve yeni/hafif malzeme teknolojileri sektörün geleceğini şekillendirecek başlıca faktörler. 2025 sonrası dönemde sektör daha teknolojik, güvenli, verimli ve sürdürülebilir çözümlere doğru hızla evrilirken, Türkiye de bölgesel bir üretim ve ihracat üssü olma potansiyelini güçlendirebilir.

MÜBERRA TAŞÇI GÜREŞ Kazan ve basınçlı kaplar sektörü için sanayinin hemen her alanında kritik rol oynayan, yüksek mühendislik gerektiren ve güvenlik standartları son derece sıkı olan stratejik bir endüstri diyebiliriz.

Temel olarak sektör; buhar, sıcak su, basınçlı hava, gaz veya kimyasal akışkanları belirli bir basınç altında depolayan, ısıtan, işleyen veya taşıyan ekipmanların üretimini kapsıyor.

Bu ekipmanlar, enerji üretiminden petrokimyaya, gıdadan gemiciliğe kadar onlarca farklı alanda üretim süreçlerinin merkezinde bulunuyor.

Dolayısıyla sektör, hem küresel sanayileşme trendlerinin hem de enerji politikalarının doğrudan etkisi altında.

Kazanlar, özellikle enerji santrallerinde elektrik üretmek amacıyla buhar oluşturmak için kullanılır.

Aynı zamanda gıda ve içecek sanayinde ısıtma-soğutma süreçlerinde, tekstilde boyama proseslerinde ve metal endüstrisinde ısıl işlemlerde önemli görevler üstleniyor.

Basınçlı kaplar ise gazların veya sıvıların güvenli şekilde depolanmasını sağlar ve petrokimya tesislerinden rafinerilere, otomotiv fabrikalarından kimyasal üretim tesislerine kadar yaygın bir kullanım alanına sahip.

Bu yüzden sektör, üretim zincirinin görünmeyen ancak vazgeçilmez parçalarından biri.

Dünya genelinde sektörün büyüklüğü 60–65 milyar dolar seviyesinde ve Asya-Pasifik bölgesi –özellikle Çin, Hindistan ve Güney Kore– bu pazarda açık ara lider konumda.

Çin, hem iç talep hem de düşük maliyetli üretim kapasitesi sayesinde küresel rekabeti şekillendiriyor.

Bununla birlikte Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, Japonya ve İtalya gibi ülkeler yüksek teknoloji gerektiren ve sertifikasyon düzeyi yüksek ürünlerde öne çıkıyor.

Küresel ölçekte sektörün en büyük avantajı ise, enerji ihtiyaçlarının artması ve sanayileşmenin gelişmesiyle birlikte talebin sürekli büyümesi diyebiliriz.

Ayrıca ürünlerin uzun ömürlü olması, bakım ve servis pazarını da önemli bir gelir kalemi haline getiriyor.

Ancak çelik fiyatlarındaki dalgalanmalar, uluslararası standartların maliyetli sertifikasyon gerektirmesi ve Çin merkezli yoğun fiyat baskısı sektörün global ölçekte karşılaştığı önemli zorluklar arasında yer alıyor.

AR-GE yatırımı dünya ölçeğine kıyasla sınırlı düzeyde Türkiye’de ise sektörün büyüklüğü yaklaşık 1,5–2 milyar dolar seviyesinde.

Ülkemiz özellikle çelik işleme kapasitesi, mühendislik kalitesi ve Avrupa’ya yakınlığı sayesinde rekabetçi bir üretim merkezi haline geldi.

Türk üreticileri; PED, CE ve ASME gibi uluslararası sertifikasyon süreçlerinde güçlü deneyime sahip, bu da Avrupa ve Orta Doğu’da tercih edilmelerini sağlıyor.

Türkiye’nin en büyük avantajları arasında uygun maliyetli üretim, geniş yan sanayi altyapısı ve mühendislik kalitesi yer alıyor.

Buna karşılık özel alaşımlı çeliklerde ve paslanmaz hammaddelerde yüksek oranda ithalata bağımlılık, döviz dalgalanmaları ve lojistik maliyetler sektörü zaman zaman zora sokuyor.

Öte yandan, AR-GE yatırımı dünya ölçeğine kıyasla hala sınırlı düzeyde.

SMR’ler basınçlı kap üreticileri için yeni bir sayfa açılıyor 2025 sonrası dönemde hem globalde hem Türkiye’de çok belirgin trendler ortaya çıkıyor.

Dünyada hidrojen ekonomisinin hızla büyümesi, hidrojenin yüksek basınç altında depolanmasını gerektirdiği için özel alaşımlı, yüksek dayanımlı basınçlı kaplara olan ihtiyacı artıracak gibi görünüyor.

Aynı zamanda karbon azaltımı politikaları, enerji verimliliği sağlayan yeni nesil kazan tasarımlarını öne çıkabilir.

Sensörlerle donatılan akıllı ekipmanlar sayesinde ürünler gerçek zamanlı olarak izlenecek, kestirimci bakım sistemleri yaygınlaşacak.

Bunun yanında nükleer enerji alanında küçük modüler reaktörlerin (SMR) yükselişi, basınçlı kap üreticileri için tamamen yeni bir pazar yaratıyor.

Malzeme bilimindeki ilerlemelerle daha hafif, daha dayanıklı yüksek alaşımlı çeliklerin kullanımı da yaygınlaşma alanını genişletme özelliğine sahip.

Enerji verimliliği yerli üreticiyi öne çıkarıyor Türkiye’de ise 2025 sonrasında jeotermal ve biyokütle enerji yatırımlarının artmasıyla buhar kazanlarına olan talebin yükselmesi bekleniyor.

Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın zorunlu hale getirdiği enerji verimliliği standartları, Türkiye’de hem üreticileri hem de kullanıcıları daha çevreci ve verimli sistemlere yöneltebilir.

Yerli üreticiler, dijitalleşme ve sensör teknolojilerini ürünlerine entegre ederek rekabet gücünü artırmaya çalışacak gibi görünüyor.

Bunun yanında Orta Doğu, Afrika ve Orta Asya pazarlarına ihracat önümüzdeki yıllarda çok daha stratejik hale gelebilir.

Hidrojen depolama teknolojileri konusunda Türkiye’de bazı firmalar zaten Ar-Ge faaliyetlerine başladı ve bu alan 2025 sonrası dönemin en önemli büyüme başlıklarından biri olabilir diyebiliriz.

İlgili Sitenin Haberleri