Haber Detayı

Aile işletmeleri korunmalı
Cengiz çakır aydinlik.com.tr
16/12/2025 00:00 (1 hafta önce)

Aile işletmeleri korunmalı

Aile işletmeleri korunmalı

Tarımsal işletme yönetimi ile ilgili kitapta yer alan bir çizim, işletme edinme konusunu çok iyi şekilde anlatmaktadır.

İşçi tulumu giymiş bir genç, ön tarafındaki upuzun bir ahşap merdivene bakıyor.

Merdivenin yapısı hayli tuhaf.

En altta her biri diz yüksekliğinde iki basamak var.

İkinci basamağın hizasında “tarım işçisi” yazılmış, belli ki işçi olarak çalışma dönemini temsil ediyor.

Üçüncü basamağın üst kenarı adamın boyu kadar yüksekte, yani erişilmesi çok güç ve o seviyede “kiralanmış küçük işletme” yazılı.

Sonra iki rahat basamak geliyor ve orada “kiralanmış büyük işletme” yazılı.

Hayli uzun bir basamağa daha geliniyor, oradaki yazı “ipotekli mülk” şeklinde, sonra iki rahat basamak ve orada “ipoteği olmayan mülk” yazılı ve sonrasında; zemininde “emniyetli” yazılı yatay bir düzleme ulaşılıyor.

Genç adamın başının üst kısmında ise “Acaba tırmanabilecek mi?” yazısı var.

Tarım işçileri çoğunlukla toplumun yoksul kesiminden gelirler.

İşlerin yoğun olduğu dönemlerde pek çoğu kötü koşullarda ve mevsimlik çalıştığı için onların, mal mülk edinecek şekilde birikim yapma olanağı yoktur.

Açlıktan kurtulurlarsa hallerine şükrederler.

Tarım yapmak için gereken sermaye miktarı; bir miras veya bağış olmadıkça bir kimsenin yaşamının erken dönemlerinde sahip olamayacağı kadar yüksektir.

Kısacası sıfırdan başlayıp yeni bir tarım işletmesi kurmak son derece zordur.

Bu nedenle mevcut işletmelerin yaşatılması çok önemlidir.

DEĞİŞİM 1950’den günümüze kadar olan değişimlerin canlı tanığıyım.

İlkokulda coğrafya atlasında, Türkiye’nin nüfusunun 17 milyon olduğu yazılıydı.

Şimdi 86 milyon olduğuna göre nüfusumuz tam 5 kat artmış. 1965 yılında Ziraat Yüksek Mühendisi olarak göreve başladım.

Başbakan Süleyman Demirel, “Türkiye’de 26 milyon özel sektör var.” demişti.

Fakültede, Türkiye’de 4,5 milyon tarım işletmesi olduğunu öğrendik ve öğrettik.

Nüfusun üçte ikisi geçimini tarımdan sağlıyordu.

Şimdi Çiftçi Kayıt Sisteminde 2 milyon 300 bin çiftçi kayıtlı.

Nereye gitti çiftçilerin diğer yarısı?

Tarımsal desteklerden yararlanmak ve tarımsal kredi alabilmek için ÇKS’ye kayıtlı olma zorunluluğu olduğu halde insanlar, Ziraat Odalarına ve ÇKS’ye kayıt olmuyor.

Daha önce kaydolmuş olanların bir kısmı kayıtlarını sildiriyor.

Tarımla uğraşan ve yasalardaki çiftçi tanımına uydukları halde kayıt dışı olanların sayısı az değil elbette.

TARIM SAYIMI O zamanlar düzenli olarak her beş yılda bir nüfus sayımı ve her on yılda bir tarım sayımı yapılırdı. 2001 yılından beri tarım sayımı yapılmıyordu, nihayet bu yıl Türkiye İstatistik Kurumu sayım yapmaya başladı.

Ben sahip olduğum bir zeytinlik nedeniyle ÇKS’ye kayıtlıyım.

Yapılan duyurulara uyarak, e-devlet üzerinden sayıma katılmak istedim.

İstatistik ve bilgisayar programlama dersi vermiş bir kişi olduğum halde; tek parsel ve tek üründen ibaret olan işletmenin bilgilerini sisteme aktaramadım.

Acayip bir bilgisayar programı hazırlanmış; hata yaptığınız zaman geriye dönüp düzeltmeye izin vermiyor.

İlerlemek istiyorsunuz bilgi hatalı diyerek izin vermiyor.

Verileri tümüyle silip yeniden girmenize de fırsat vermiyor.

TÜİK’ten bir görevli Tarım Orman İlçe Müdürlüğüne başvurmamı öğütledi.

Kışta kıyamette 80-100 kilometre yol gitmem gerekecekti.

Durumu anlatınca başka bir elemanın yardımıyla kaydı tamamlayabildik.

Kaç çiftçi olduğunu bile tam bilmeyen Tarım ve Orman Bakanlığı, işletme bazında planlamadan, her işletme için ürün bazında gübre ve ilaç kullanımının denetiminden söz eden yasa ve yönetmelikler çıkarıyor.

Yasaya göre iki yıl üst üste ekilmeyen araziler,  devlet tarafından başkalarına kiraya verilebilecek.

Mal sahibi olan kişi para kazanamazsa; kira ve ortakçılıkla çalışanlar bir de arazi sahibine ödeme yaparak nasıl para kazanacak?

SORUNLAR YUMAĞI Yurdun her tarafından yükselen feryatlar aynı, “Girdiler pahalı, ürünlerimiz ucuza gidiyor.” Büyük, küçük bütün çiftçiler “Para kazanamıyoruz, zarar ediyoruz.” diye yakınıyor.

Çiftçiler yaşlanıyor.

Genç kuşak tarımdan uzaklaşıyor.

İşletmeleri sürdürecek kimse kalmayınca bahçeler bakımsız, tarlalar boş kalıyor.

Köylerdeki evler viraneye dönüyor.

Köyler ıssızlaşıyor.

Kahvehaneler, bakkallar kapanıyor.

Taşıt araçları köye uğramaz oluyor.

Pamuk, tütün, haşhaş, keten, kenevir, susam, mercimek, nohut  gibi yerleşik ürünlerden vazgeçilmesi çok büyük bir ekonomik çöküntü yaratmıştır.

Girdilerde dışa bağımlılık ve fiyat dalgalanmaları belirsizlik yaratmaktadır.

Büyük ölçekli planlama ile uzun erimli ve tutarlı bir tarım politikası şarttır.

İlgili Sitenin Haberleri