Haber Detayı

Palmira saldırısı sonrası İsrail reçetesi
Gündem aydinlik.com.tr
16/12/2025 00:00 (1 hafta önce)

Palmira saldırısı sonrası İsrail reçetesi

Jerusalem Post, Palmira’daki saldırının ardından Şam’a ‘profesyonel ordu’ çağrısı yaptı. İsrail basını, ABD–SDG ortaklığını överken, güvenlik mimarisinin bu hat üzerinden şekillenmesi gerektiğini savundu.

Palmira yakınlarında ABD askerlerini hedef alan saldırının ardından Suriye’de askerî ve diplomatik hareketlilik hız kazandı.

Saldırı sonrası ABD ve Şam yönetimi DEAŞ’a karşı ortak operasyon başlatırken, Washington’dan misilleme mesajları geldi, SDG ise yeniden sahneye çıktı.

Eş zamanlı olarak İsrail basınında yayımlanan değerlendirmeler, Suriye’de kurulmak istenen yeni güvenlik mimarisine dair tartışmaları yeniden gündeme taşıdı.

Humus vilayetine bağlı Tedmur (Palmira) kırsalında meydana gelen saldırıda iki ABD askeri ile bir sivil tercüman hayatını kaybetti, üçü Amerikalı olmak üzere çok sayıda personel yaralandı.

Washington saldırının DEAŞ bağlantılı bir unsur tarafından gerçekleştirildiğini açıklarken, Şam yönetimi failin Suriye güvenlik güçleri bünyesinde görev yapan ancak “aşırılıkçı fikirleri” nedeniyle görevden uzaklaştırılması planlanan bir personel olduğunu duyurdu.

Bu ayrıntı, saldırının yalnızca dışarıdan sızan “uyuyan hücreler” meselesi olmadığını, oluşturulmaya çalışılan güvenlik yapısının kendi içindeki kırılganlıkları da açığa çıkardığını gösterdi.

ABD VE ŞAM’DAN ORTAK OPERASYON Saldırının hemen ardından Suriye İçişleri Bakanlığı ile ABD öncülüğündeki Uluslararası Koalisyon, çöl bölgelerinde DEAŞ’ın uyuyan hücrelerine karşı ortak operasyon başlatıldığını duyurdu.

Tedmur çevresinde yoğunlaşan operasyonlarda çok sayıda gözaltı ve tutuklama yapıldığı açıklanırken, Washington ve Şam’dan “terörle mücadelede omuz omuza” mesajları verildi.

ABD Başkanı Donald Trump, saldırının ardından yaptığı açıklamada olayın “Suriye’nin çok tehlikeli bir bölgesinde Amerika ve Suriye’ye karşı DEAŞ tarafından gerçekleştirilen bir saldırı” olduğunu söyledi.

Dışişleri bakanları düzeyinde kurulan temaslarda ise saldırının Suriye–ABD ilişkilerini istikrarsızlaştırmayı hedefleyen bir girişim olduğu vurgulandı.

DEAŞ OYUNU YİNE SAHNEDE Palmira saldırısının ardından oluşan tablo, sahadaki askerî gelişmelerden çok, DEAŞ’ın Suriye’de yeniden nasıl konumlandırıldığı sorusunu gündeme taşıdı.

DEAŞ’ın 2019’da coğrafi hâkimiyetini kaybetmesine rağmen “bitmeyen tehdit” olarak sürekli dolaşıma sokulması, ABD’nin Suriye’deki askerî ve siyasi varlığının temel gerekçelerinden biri olmayı sürdürüyor.

Bu gerekçe, Suriye’nin kuzey ve doğusunda konuşlu bulunan terör örgütü SDG’nin de “vazgeçilmez ortak” olarak sunulmasının ana dayanağını oluşturuyor.

Washington, uzun süredir SDG’yi DEAŞ’la mücadele üzerinden meşrulaştırdı; “stratejik müttefik” ilan etti, eğitti ve donattı.

Palmira saldırısı sonrası yapılan açıklamalar da bu çizginin devam ettiğini gösterdi. “DEAŞ hâlâ var” vurgusu, sahada yeni bir düzenleme yapılırken SDG’siz bir senaryonun mümkün olmadığı tezini yeniden güçlendirdi.

SDG’DEN ‘ENTEGRASYON’ ÇIKIŞI Bu atmosferde SDG cephesinden gelen açıklamalar dikkat çekti.

Örgüt, saldırının “Suriye’nin ve bölgenin güvenliğini tehdit ettiğini” savunarak, Şam ile imzalanan 10 Mart Mutabakatı’nın uygulanması ve “ulusal güçler arasında koordinasyonun artırılması” çağrısında bulundu.

ABD öncülüğündeki Uluslararası Koalisyon’un eski sözcüsü Albay Myles Caggins de değerlendirmesinde, “ABD’nin Suriye güvenlik güçlerini DEAŞ’a karşı destekleme konusunda devam eden bir misyonu olduğunu” belirterek, SDG’nin Savunma Bakanlığı bünyesine entegre edilmesi gerektiğini söyledi.

İSRAİL SDG’Yİ İŞARET ETTİ Palmira saldırısının ardından İsrail basınında yayımlanan analizler, bu sürecin dışarıdan nasıl okunduğunu da ortaya koydu.

Jerusalem Post’ta yer alan değerlendirmede, ABD ile işbirliğinin sürmesi için Şam’daki yeni yönetimin güvenlik güçlerini eski milis yapılarından arındırması ve “profesyonel bir ordu” kurmasının kritik olduğu savunuldu.

Analizde, güvenlik yapılanmasına sızabilecek aşırılıkçı unsurların ciddi risk oluşturduğu vurgulanırken, SDG ABD açısından “örnek bir ortak” olarak tanımlandı.

Bu yaklaşım, “profesyonelleşme” söyleminin sahada ABD ve İsrail çizgisiyle uyumlu bir silahlı yapının devlet sistemi içine eklemlenmesi anlamına geldiği yönündeki değerlendirmeleri güçlendirdi.

Özellikle DEAŞ tehdidinin yeniden öne çıkarılmasıyla birlikte, SDG’nin meşruiyet alanının genişletilmek istendiği yorumları dikkat çekti.

ABD’nin Mezze planı Palmira saldırısıyla eş zamanlı olarak İdlib, Halep ve ülkenin farklı bölgelerinde güvenlik güçlerini hedef alan saldırıların artması, DEAŞ tehdidinin ülke geneline yayıldığı algısını güçlendirdi.

İdlib’in Maaratünnuman ilçesinde DEAŞ’ın üstlendiği saldırılar, Halep kırsalındaki silahlı eylemler ve Lübnan sınırında yaşanan gerilimler, güvenlik gerekçesinin Suriye’nin tamamı ile ilgili ortaya sürülmesine zemin hazırladı.

Ortaya çıkan tablo, DEAŞ’ın sahadaki gerçek kapasitesinden bağımsız olarak siyasi ve askerî bir işlev üstlendiğini gösteriyor.

Palmira saldırısı sonrası hızla devreye sokulan söylem ve adımlar, SDG’nin vazgeçilmezliğini yeniden kanıtlama çabası olarak okunuyor.

Şam yönetimi bir yandan devlet otoritesini yeniden tesis etmeye çalışırken, diğer yandan bu sürecin ABD ve İsrail’in çizdiği güvenlik sınırları içinde ilerlemesi yönünde artan bir baskıyla karşı karşıya kalıyor.

Bu sürecin askerî ayağında ise ABD’nin Şam’daki Mezze Hava Üssü’ne yönelik planları dikkat çekiyor.

Kasım ayında basına yansıyan bilgilere göre Washington, sözde İsrail’le yapılması öngörülen güvenlik düzenlemesi kapsamında Mezze’ye askerî birlik konuşlandırmayı ve bu üssü denetim-gözetleme merkezi olarak kullanmayı hedefliyor.

Bu adımla ABD, Suriye’nin sadece kuzeydoğusunda değil güneyinde de söz sahibi olmak istiyor.

PALMİRA KRİTİK Mart ayının sonlarında Türkiye’nin de Palmira hattına yönelik askerî planları olduğu iddiaları gündeme gelmişti.

Basına çıkan haberlerde Türkiye’nin Palmira Havaalanı ile T4 (Tiyas) Hava Üssü’nün altyapısını kullanarak Türk Hava Kuvvetlerine hizmet edecek birden fazla üs kurmayı planladığı öne sürülmüştü.

Söz konusu iddiaların ardından 21 ve 24 Mart geceleri İsrail’in Palmira ve T4 çevresindeki hedeflere hava saldırıları düzenlemişti.

İlgili Sitenin Haberleri