Haber Detayı
‘Beni şair yapan şey benim hayatımı da yapan şey aslında’
Murathan Mungan’ın yeni kitabı ‘Ley Hatları’, yazarın ‘Poetika Yazıları’ kitap serisinin ikincisi olarak okurlarıyla buluştu. Kitabın “şiire yeni başlayanlara, şiir okumaktan, yazmaktan vazgeçmişlere, macerası sürenlere, şiirle tanışacak genç kuşaklara” seslendiğini söyleyen usta şair ve yazarla edebiyatla örülü hayatını ve okurları konuştuk.
Murathan Mungan 9 yıl aradan sonra yeni bir kitap yayımladı. ‘Poetika Yazıları’ olarak adlandırdığı dizinin ilk kitabı ‘Küre’ydi.
Bu ikinci kitabın adı da coğrafi bir terimden geliyor; Ley Hatları’.
Üçüncü kitap da ‘Dönenceler’ olacak.
Murathan Mungan’la ‘Ley Hatları’ vesilesiyle bir araya geldik; şiirden, yazma alışkanlıklarından, günümüz okurlarından söz ettik: “Önemli olan kendime, okura ve hayata verdiğim sözleri tutmuş olmak.”◊ ‘Poetika Yazıları’ serisinin ikinci kitabı çıktı .
İlk kitap ‘Küre’den bu yana neredeyse 10 yıl geçmiş.
Neden bu kadar uzun sürdü ikinci kitabın gelmesi?
Hiç bana zamandan söz etmeyin, ben de çok şaşırıyorum...
Benim gibi edebiyatın çok farklı alanlarında iş yaptığınız zaman okurun onu kolay algılamasını sağlamanız için birtakım formatlar oluşturmanız gerekiyor.
Misal, ben bu serinin kitapları hep 100 sayfa civarında olsun istedim.
Bu benim süreklilik politikam...
Şiir dünyanın en eski sanatlarından biri.
Dolayısıyla hakkında çok söz söylenmiş.
Hal böyle olunca yayımladıklarından çok daha fazlasını daha önce söylenmiştir diye yazmıyorsun, yazsan da atıyorsun. ‘Ley Hatları’nda da seçilmiş bir dağınıklık var.◊ Seçilmiş dağınıklık...
O nasıl oluyor?Farklı yerlere nokta atışı yapmayı amaçlayan bir dağınıklık.
Ben yapıyı çok önemsediğim için her işimde bir yapı gözetirim.
İçeriği, yapının harcını biraz ona göre seçerim.
Bu kitap biraz dağınık oldu bu anlamda.
Araya zaman girdiğini ancak biri hatırlattığı zaman fark ediyorum.
Önemli olan kendime, okura ve hayata verdiğim sözleri tutmuş olmak.
Zamana çok takılmayın. ◊ Okurlarınıza neyin sözünü vermiştiniz?Ben kendi yazarlık serüvenimde kendi payıma okura bir edebiyat görgüsü kazandırmayı amaçladım.
Okur olmak öğrenilen ve süreç gerektiren bir şey.
Hepimizin ilk okuma serüvenleri dağınıktır.
Ne bulduysak okuruz.
Bazı yazarlıkların insanlara ömründe zaman kazandırmak gibi bir kıymeti vardır.
Ben kendi payıma bana zaman kazandıran yazarları okumayı sevdiğim gibi, kendi okurlarıma da böyle bir zaman kazandırma derdindeyim.◊ İlk kitabınızın adı ‘Küre’ydi, şimdi de ‘Ley Hatları’ (dünyanın dört bir yanındaki önemli noktaları birbirine bağladığı düşünülen teorik, görünmez enerji hatları)...
Jeolojiyle ilgili terimleri tercih etmenizin özel bir nedeni var mı?Şiirle benim kurduğum bağ ‘Küre’den başladı.
Küre iki anlam içeriyor benim için.
Birincisi yerküre: Dünya’nın bir küre şeklinde olması, gezegenlerin bildiğimiz kadarıyla büyük çoğunluğunun küre biçiminde olması, şiirin kâinatla kurduğu ilişkiye bir gönderme olarak okunabilir.
İkincisi de küreyle şair ve ‘kâhin’ arasında öteden beri kurulan bir ilişki vardır.
Bazı kâhinler, falcılar küreye bakarlar.
Her şairin de bir küresi vardır.
Her şair kendi küresinde gördüklerinin şiirini yazar, gördüklerini söyler.
Şiir size falcılık yaptıran, kehanette bulunma imkânı sağlayan bir şey.
Bunun kazandırdığı zamanlarüstü bir özellik olduğunu düşündüğüm için ilk kitap ‘Küre’ oldu.
Baktım buradan güzel ilerliyorum, ikincisi ‘Ley Hatları’ oldu.
Üçüncüsü de ‘Dönenceler’ olacak.◊ Siz kendi ‘küre’nizde neler görüyorsunuz? 22 şiir kitabı yazdım. 22 kitapta söylemediysem bu sorunun cevabını benden düzyazıyla alamazsınız (gülüyor).
Öğrenci olmaktan, öğrenmekten, öğrendiklerimi başkalarına aktarmaktan hiç vazgeçmedim.
Bugüne kadar öğrendiklerim, sınandıklarım, gözden geçirdiklerim üstüne her gün yeni bir şeyler öğrenmeye çalışıyorum.
Bunların şiir sanatında nasıl yer bulabileceklerini sürekli düşünüyorum.
Belki okura sormak gerekiyor bunu: “Siz Murathan Mungan’ın küresinde neler görüyorsunuz?” Çünkü ne kadar okur varsa, o kadar farklı bakış açısı vardır. ‘Yeteneğime borcum var’ ◊ İki kitap arasındaki dokuz yılda ülkede, dünyada her şey değişti, dönüştü.
Şiir okurlarına dair neler değişti?
İnsanların eskisi kadar şiir okumadığını düşünüyorum maalesef.
Şiire biraz burun kıvırdıklarını düşünüyorum.
Bir de daha temelde sosyal nedenlerle bakacak olursan, insanların hayatında şiir kalmadı.
Ve kâğıt üstünde okudukları şiir onları ikna etmiyor.
Her türün alıcısında bir sığlaşma söz konusu.
Her şeyi en hızlı şekilde yapma, tüketme isteği insanların derinleşmesine müsaade etmiyor.
Şiirse okurundan emek, zihin mesaisi istiyor.◊ Kitabın girişinde “Şiire genç kuşaklardan yeni okurlar kazandıracaksa ne mutlu bana” diyorsunuz.
Genç kuşakların şiire olan ilgisini nasıl buluyorsunuz?İnsanların bir kısmının şiire yeniden döneceği yaşların ve zamanların geleceğini düşünüyorum.
Ve hep şunu öneriyorum; dünyada neler olup bittiğini takip edin.
Ama yapmak istediğiniz şeyi dünyada olup bitenlere endekslemeyin.
Dünyada olup bitenler çok çabuk değişiyor.
Bir yeteneğiniz varsa ve kendinizi o işi yapmaktan mutlu hissediyorsanız, iyi yaptığınızı düşünüyorsanız yapacaksınız.
İyi şiir yazanların, iyi şiir okurlarının, şiirin öğreteceği, tetikleyeceği, kazandıracağı şeylere açık olan insanların bu işi sürdürmesini, dünyanın sonunda üç kişi kalsa bile sürdürmesini çok kıymetli buluyorum.
Çünkü dünyayı o üç-beş kişi değiştirmiştir bugüne kadar.◊ Yol göstermek istediğinizi söylediklerinizden biri de şiir okumaktan ve yazmaktan vazgeçmişler.
Sizin şiirden uzaklaştığınız, yazmaktan vazgeçtiğiniz dönemler oldu mu?Onların çoğu hayattan da vazgeçmiş kişiler.
Benim yeteneğime borcum var.
Bu çok önemli bir şey benim için.
İkincisi de iyi yapabildiğim bir şeyi elimden almalarına müsaade etmem.
İsterse beni okumaya istekli ve meraklı üç kişi kalsın.
Ben işimi yaparım.
Sizi siz yapan şeyleri çalmalarına müsaade etmeyin.
Beni şair yapan şey, benim hayatımı da yapan şey aslında. ‘O şiirler kimlere dokunmuş diye bakıyorum’ ◊ ‘Nice sonra dönüp geçtiği yollara yeniden bakmak isteyenler’e sesleniyorsunuz.
Siz geçtiğiniz yollara baktığınızda gördüğünüzden memnun musunuz?
Genelde memnunum.
Ama şunu göz ardı etmemek lazım; kitapların da, şiirlerin de, öykülerin de kendi zamanları var.
Ben çok gözüpek bir şekilde, çok yıl önce bir şey yaptım.
Kısa şiirlerimi ‘Eski 45’likler’ adıyla topladım.
O şiirler benim en kuvvetli şiirlerim değildi.
Ama benim şiir yazarken geçtiğim yolların işaretleriydi...
Bu anlamda okurun nasıl baktığını daha çok önemsiyorum.
Bazı şiirleri geç keşfediyorlar, bazı şiirleri daha erken yaşlarda nasıl yaptığıma yeni uyanıyorlar ya da hiç uyanmıyorlar.
Bu herkesin kendi macerasının bir parçası.
Ben o şiirler kimlere dokunmuş, kimlerin hayatını zenginleştirmiş, onlara bakıyorum.
Ve görüyorum ki çok insanın hayatına dokunmuş o şiirler.
Çok insanın hayatında, defterinde, anılarında iki satırlık, üç dizelik yer bırakmışım.
Bunca yıl sonra yazı yaşamımın toplamına baktığımda günah görmüyorum.
Belki kusur etmişimdir en fazla.◊ Türkiye’nin en büyük edebiyat etkinliklerinden biri olan 42.
Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’nın onur yazarısınız.
Üstelik en genç yaşta onur yazarı seçilen yazarsınız.
Nasıl hissediyorsunuz?Hoşuma gidiyor tabii.
Bir kere her ödül bir kıymet teslimidir.
Ayrıca yazı yaşamımın 50’nci yılına ve 70’inci yaşıma denk geliyor.
Benim gibi yıldönümleri ve rakam meraklısı biri için hoş bir hediye, bir jest oldu.
Bir yandan da yeni bir sorumluluk yükledi.
Bütün bu tür ödüller, onurlandırmalar sana yeni sorumluluk yükler. ‘İşin daha bitmedi’ der.