Haber Detayı

SDG’ye kalkan oldu
Gündem aydinlik.com.tr
13/12/2025 22:00 (1 hafta önce)

SDG’ye kalkan oldu

Suriye’de terör örgütü SDG’nin Suriye Ordusundan güçlü olduğunu, ‘entegrasyonun çocuk kandırmaca’ olduğunu savunan Özel, önce anayasa yapılmasını, güç dağılımına göre ordu oluşturulmasını önerdi. Özel, Şara’ya karşı Suriye’de seküler bir idare tarif etti

Suriye’de terör örgütü SDG'nin 10 Mart Mutabakatına uymak için yıl sonuna kadar süresi kaldı.

Türkiye ve Şam yönetiminden SDG’nin merkezi yönetime bağlanması kararlılığı sürerken, terör örgütü ademimerkeziyetçilikte ısrar ediyor.

Bu süreçte CHP Genel Başkanı Özgür Özel’den SDG’ye destek niteliğinde açıklamalar geldi.

DEM Parti’ye yakın İlke TV’de önceki gün canlı yayına katılan Özgür Özel “SDG'nin Suriye Ordusu'ndan daha güçlü olduğunu ve kimin kime katılacağının belli olmadığını” söyledi.

Özel “Suriye’de o ‘İçine katılsın’ dedikleri ordudan çok daha büyük bir silahlı güç var.

Kim kime katılıyor?

Öyle bir durum ortada birincisi.

İkincisi; efendim orada bir yapı var, ayrılsınlar tek tek gidip buraya katılsınlar falan.

Çocuk mu kandırıyorsunuz?” ifadelerini kullandı.

CHP Genel Başkanı Suriye’deki etnik unsurları sayarak bunların yer aldığı bir anayasaya ihtiyaç olduğunu da öne sürdü: “Suriye’de Kürtler var, Araplar var, Dürziler var, Aleviler var, Sünni Araplar var, Alevi Araplar var.

Bu durumda bunların her birinin varlığını gören bir demokratik anayasa lazım.” Özel, demokratik anayasa ile güç dengesine göre Suriye Ordusu'nun yeniden şekillendirilmesi gerektiğini sözlerine ekledi. ‘CHP VE DEM BÖLGEDEKİ SEKÜLER PARTİLERİZ’ Özel, Suriye’de Şara’nın yerine yerine, seküler ve “Kürtlerin bütün varlığıyla anayasal düzene katıldığı” bir idare tarif etti: “Şöyle bir imkan da var: Cumhuriyet Halk Partisi ve DEM bölgenin Baas rejimlerinin çökmesinden sonra seküler iki partisiyiz biz.

Orta Doğu’da artık öyle İhvandır, Müslüman Kardeşlerdir değil; başka bir değerin yükselmesine talep var.

Orada da Türkiye iyi örnek.

Ben hani ‘Türkiye’den oraya sekülerizm ihraç edeceğiz’ falan demiyorum.

Ama DEM’in ve CHP’nin varlığı ve Suriye’yle Türkiye’nin barışı Suriye’de öyle selefi grupların değil de demokratik bir anayasanın varoluşu ve oradaki onca Kürt’ün bütün varlıklarıyla anayasal düzene destek oluşu, üretmesi, kazanması, Türkiye ile birlikte Orta Doğu’nun sömürülen ya da savaştırılıp, her iki tarafa da savaş satılan ve petrolü sömürülen bir coğrafya yerine kendi varlıklarıyla; hem doğal varlıklarıyla, hem insan varlıklarıyla kalkınan, kazanan ve dünyada gerçekten güçlü aktör olan bir yapıya dönüşebilir.

Orta Doğu’daki bu güçlenmenin en büyük kazananı da Kürtlerle Türkler olacaktır.

Hangi ülkede yaşıyor olurlarsa olsun.” ‘SDG SURİYE ORDUSUNDAN DAHA BÜYÜK’ Özel’in Suriye’yle ilgili açıklamasından öne çıkan bölümler şöyle: “(Demokratik entegrasyon Suriye’de nasıl olacak?

CHP net olarak SDG ile görüşmeye ne diyor?) Şöyle bir gerçeklik var.

Suriye’de o ‘İçine katılsın’ dedikleri ordudan çok daha büyük bir silahlı güç var.

Kim kime katılıyor?

Öyle bir durum ortada birincisi.

İkincisi; efendim orada bir yapı var, ayrılsınlar tek tek gidip buraya katılsınlar falan.

Çocuk mu kandırıyorsunuz?

Kim kiminle ne konuşuyor yani?

Ciddiyete davet eder insan.

Bu ciddiyete davet edilmesi gereken bir noktada yani.

Hani şunu diyebilirsiniz ‘Biz SDG dağıtılsın istiyoruz, bayrak indirsin bilmem ne yapsın, kabul etmiyoruz.

Yoksa operasyon.’ Bu, tercih edecekseniz, bir yaklaşımdır, dildir, bilmem nedir.

ETNİK KİMLİKLER ANAYASAYA… “Ya da derseniz ki, mesela ben diyorum ki; ‘Suriye’de yeni bir durum ortaya çıktı.

Bundan önceki durumdaki yapılar sen terör örgütü dersin, öbürü bilmem ne der falan.

Şu anda Suriye’de Kürtler var, Araplar var, Dürziler var, Aleviler var, Sünni Araplar var, Alevi Araplar var.

Bu durumda bunların her birinin varlığını gören bir demokratik anayasa lazım.

ÖNCE ANAYASA SONRA ORDU “Orada bir inisiyatif olacaksa Türkiye, buna katkı için inisiyatif almalı.

Hatta buna uluslararası kuruluşları dahil ve davet etmeli.

Orada demokratik bir anayasa olmalı.

O demokratik anayasa çerçevesinde bir ordu oluşacaksa nasıl olacağı, şu andaki silah unsurların o orduda nasıl yer alacağı doğru bir şekilde tarif edilir, hakkaniyetli bir şekilde tarif edilir.

Hem adil, hem de orada bir devlet oluşuyorsa zaten artık o devletin içinde terör örgütleri ittifakından falan bahsedemezsin.

Birisi oraya terör örgütü, birisi öbürüne cihatçı örgüt bilmem ne derse oradan devlet çıkmaz.

Şu an Suriye’nin realitesini görüp, Suriye’nin realitesinde bir anayasal devlet inşa edip, orada bir stabiliteye, bundan sonraki süreç için artık bir hep birlikte yaşama, hep birlikte var olma ve hep birlikte savunma iradesini koymak.

Biz de bu devlete dostluk edelim diyoruz, komşuluk edelim diyoruz. (Türkiye’nin üst düzey yetkilileri görüşmeler yapıyordu.

Aynı yetkililer SDG ile de görüşse olmaz mı?

Siz şayet bu süreci yönetiyor olsaydınız görüşür müydünüz?) Görüşüyorlardı zaten, görüşmeden buralara gelinmez.” Özgür Özel, Suriye’de düzenin kurulması konusunda Türkiye’nin inisiyatif almasını istedi.

Ancak Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’nın ‘İngiltere’nin adamı’ olduğunu savunarak Hükûmet’in desteğini eleştirdi.

Özel, Şam’ın karşısında SGD’nin kaldığı tabloda, Türkiye’nin tüm taraflarla görüşmesini savundu: “Sen bunları muhatap alıyorsun da, kafayı kesen bunlar, metamfetamin üreten bunlar, bütün dünyayı zehirleyen bunlar.

Bunlardan birinin hepsine hakim olduğunu ve aslında bunun İngiliz istihbaratı tarafından bugünler için özel yetiştirildiğini, senin de muteber birisi olduğunu kabul ediyorsun.

Muhatap kabul ediyorsun.

Öbür taraftan aslında muhatap kabul edip görüştüğün, onu gizlemeye, ‘Efendim şöyle olmadı böyle olmadı.’ Bugün başka bir dil kuruyorsun falan.

Türkiye’nin bütün taraflarla, bir kez daha söyleyeceğim; oradaki Nusayrilerin, her an katliamla karşı karşıya olan Arap Alevilerinin, Türkiye’deki akrabalarının ruh durumlarını da düşünerek.

Bir kere en basitinden oradan bağlıyız.

Kürt kardeşlerimizin, Türkiye’deki Kürtlerin kardeşleri birkaç kilometre ötesinde yaşıyorlar.

Oradan bağlıyız.

Bırak sen diğer yapıları.

Ama bir yandan da ‘Araplara ne kadar önem veriyorsun?’ Bizim de Türkiye’de 6,5 milyon Arap yurttaşımız var. 6,5 milyon Arap yurttaşımızın akrabaları ile de gönülden bağlıyız.

Sen bütün yapıları da Türkiye olarak alıp, oturtup, uzlaştır.

Türkiye ev sahipliği yapabilir, hiçbir itirazım yok.” ‘SAVAŞA DEĞİL BARIŞA BÜTÇE’ Türkiye’deki PKK’nın silah bırakması ve komisyon süreçleriyle ilgili de konuşan Özel, CHP’nin süreçteki çerçevesini şöyle çizdi: “Bizim bu süreçte böyle partinin hangi kitleyi temsil ettiğini bilen, tarihsel sorumluluğunu bilen; ama sol, sosyal demokrat bir parti olarak barışı savunma sorumluluğunu bilen; Türkiye’nin savaşa değil, barışa bütçe ayırdığında neler yapabileceğini bilen bir yerden de cesaretle burada duruyoruz.

Burada bir sıkıntı yok.” Eşit yurttaşlık söylemini sürdüren Özel şu ifadeleri kullandı: “Ben Genel Başkan seçildikten sonra ilk grup konuşmamda şunu demiştim: ‘Türkiye’de Kürt sorunu vardır, Alevi sorunu vardır.’ O sırada AK Parti de, MHP de ‘Böyle bir sorun yoktur’ diyorlar. ‘Bitti.

Biz o sorunu çözdük.

Türkiye’de terör sorunu vardır’ diyorlardı.

Benim tanımım şuydu: ‘Son Kürt, ‘Sorunum var’ diyorsa, Kürt sorunu vardır, çözülmelidir.

Son Alevi ‘Sorunum kalmadı’ diyene kadar Alevilerin sorunu vardır, çözülmelidir.

Eşit yurttaşlık çerçevesi içinde her türlü yasal düzenleme yapılarak bu konunun üzerine gidilmelidir’ diye hep söyledik. ‘Bunun yanında uygulamada bir çok aksaklıklar da derhal giderilmelidir’ diye.

Çünkü yasa düzgün, düzgün uygulamıyorlar.” AfD GİBİ OLUR KORKUSU: MERKEZDEN UZAK PARTİLER YUKARI ÇIKABİLİR Özgür Özel, komisyona katılmalarına rağmen İmralı’ya neden gitmediklerini şöyle izah etti: “Cumhuriyet Halk Partisi’nin İmralı’ya gitme noktasındaki kararının ‘hayır’ olması da önemli bir meseledir.

Hem bundan sonra alabileceği kararlardaki rahatlık ve esneklik açısından.

Hem de toplumda bazı yerlerde birikebilecek kendisine olan birtakım tepkinin yaratabileceği başka odaklanmalar yüzünden.

Özellikle Avrupa’da aşırı sağın birden çok hızlı yükselmesinin sebebi, örneğin Hristiyan demokratlarla sosyal demokratların özünde artık birbirinden üç - beş şeyde, yeşil ekonomi veya işte çevre bilinci, sezaryen, kürtaj, LGBTİ meselesi dışında çok benzer ve kalkınmada da çok belli bir noktada oldukları için çok benzer şeyler söylediklerinden, başka bir yerdeki alternatif bir başka noktaya geliyor.

Türkiye’de o yüzden herkesin herkese benzemesine, herkesin her kararı aynı şekilde vermesine, ‘Gel’ deyince gelmesine, ‘Git’ deyince gitmesine bu kadar da angaje olmamak lazım.

Farklı partilerin farklı yerlerde farklı şeyler söyleyip, bazen birlikte, bazen ayrı olup, sonuçta aynı doğru için gayret ediyor olmalarını da anlamak lazım.

Aksi takdirde Avrupa’daki gibi birbirine çok fazla benzeşirse merkeze yakın partiler, merkezden uzak partiler anlamsız bir şekilde yukarıya çıkabiliyorlar.

Bu meseleyi biraz siyaset sosyolojisi açısından da… Türkiye’de Cumhuriyet Halk Partisi’nin varlığı; bazı konularda desteği, bazı konularda itirazı, kurucu parti olmanın verdiği muhafazakar reflekslerle, Altı Ok’tan birinin devrimcilik olmasının verdiği cesur işlerin dengesinin, Türkiye’de o tarif ettiğiniz bir takım riskli güçlenmelerin de önüne geçiyor.

Bunu da görmek lazım.” ANADİLDE EĞİTİM VE VATANDAŞLIK TANIMINA YEŞİL IŞIK Anadilde eğitim konusunda konuşan Özel “Şimdi bir resmi dil meselesi var, bir anadil meselesi var.

Biz programa ‘Anadil haktır.

Ana dilin öğrenimi, eğitimi, geliştirilmesi ve kullanımı ile ilgili her türlü güvenceyi sağlar’ diye yazmışız.

Bu bizim açımızdan önemli bir adım.

Mesela her isteyene veya ana dilde mühendisliğin bilmem ne logaritma dersini vermek de meseledir yani veya bunu talep eden her vatandaşa vermek meseledir.” dedi. “Vatandaşlık tanımınız nedir?” sorusunu da şöyle yanıtladı: “Biz vatandaşlık tanımı tartışmalarını gerçekten kurucu bir Meclis ve sorunlarını aşmış ve iş anayasadaki tanıma gelmiş noktasında; milletin vekilleri oturur, tartışır, milletin oyuyla geçirilecek bir anayasa yapılıp her şeyi konuşulur.

Ben eşit vatandaşlık fikrinin sahibi olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün koltuğunda oturuyorum.” CUMHURBAŞKANLIĞI ADAYLIĞINDA KAÇAMAK YANIT İmamoğlu’nun diploma engelini nasıl aşacakları sorulan Özel şunları söyledi: “İktidara yakın medya sürekli bu meseleyi kaşıyarak Cumhuriyet Halk Partisi’nin içinde bir ayrılık, gayrılık, tartışma yaratıp bu konuyu konuşmak istiyor.

O yüzden biz aday belirleyeceği güne kadar, Ekrem İmamoğlu bizim adayımız.

Halkın adayını adaylaştırmamayı göze alanlar, onun hesabını halka verecekler.

O gün geldiğinde ben halkın adayını adaylaştıramıyorum ve oy veremiyorsam, o zaman döneceğim halka ‘Ne yapacağız arkadaşlar?

Sizin adayı aldılar elimizden’ diyeceğiz.

Halk buna başka bir çare bulur, ne yapacak?

Adayının aday olabilmesi için başka bir inisiyatif mi alacak, yoksa yeni bir aday belirlemek için yetkiyi geri mi çağıracak?

Bilmiyorum yani. “ Kendisinin aday olur olmayacağı sorusu üzerine “Benim görevim, en doğru adayı belirlemek.

Günü geldiğinde ben yeniden bir aday konusunda tasarruf göstereceksem; o kendim değil, seçimi kazanacak en doğru aday noktasında olur.

Onu da hakla birlikte yaparız.” diye konuştu.

İlgili Sitenin Haberleri