Haber Detayı
Üçüncü perde Atlantikçilere kapalı
Üçüncü perde Atlantikçilere kapalı
Artık tüm dünyanın kabul ettiği bir gerçek var: Dünyanın merkezi Doğu’ya kaydı.
Asya’dan bir uygarlık yükseliyor.
Son olarak Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, TBMM Genel Kurulu'nda bakanlığının 2026 bütçesiyle ilgili yaptığı konuşmada, “Küresel ekonominin ağırlık merkezi batıdan doğuya kayıyor.
Biz ise, ülkemizi bugünlere kuvvetli şekilde hazırladık.” dedi.
ABD’nin yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi bile küreselcilikten kopuşu gözler önüne seriyor.
Belge, çok kutuplu dünya gerçeğini kabul etmek zorunda kalıyor.
Fakat dünyadaki tüm bu gelişmelere rağmen Türkiye’yi Atlantik’e çıpalamakta ısrarcı olanlar var.
CHP’nin 39.
Olağan Kurultayı’nda kabul edilen yeni program ve CHP’nin suç örgütü kurma iddiasıyla tutuklu bulunan Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu’nun son yazısı bunun göstergelerinden.
İKİNCİ PERDEDE KENDİLERİ YAŞIYOR Kurduğu suç örgütü üzerinden CHP’yi ele geçirmek ve cumhurbaşkanı adayı olmayı hedeflediği gerekçesiyle yargılanan Ekrem İmamoğlu, ABD derin devletinin yayın organlarından Foreign Affairs’e yazdı. “Türkiye'nin İkinci Perdesi” başlıklı yazısında İmamoğlu, Atlantik İttifakı’na tam bağımlılık mesajı verdi.
İmamoğlu’nun yazısındaki vurgular özetle şöyle: - Bugün Türkiye, Batı finansmanına, Rus enerjisine ve Çin tedarik zincirlerine bağımlılık ağına yakalanmış durumda.
Türkiye'nin bu ağdan kurtulmasının kritik bir parçası, esas olarak modernize edilmiş bir gümrük birliği aracılığıyla Avrupa ile daha yakın entegrasyondur. - Mevcut AB-Türkiye gümrük birliği 1995 yılında kurulmuş olup yalnızca mal ticaretini kapsamaktadır.
Yeni bir anlaşma, hizmetleri, kamu alımlarını, tarımı ve dijital ticareti de kapsayacak şekilde genişletilmeli ve Türkiye'yi veri yönetimi ve sürdürülebilirlik konusunda AB standartlarıyla uyumlu hale getirmelidir. - 2019'da Rus S-400 füze sisteminin satın alınması; Finlandiya ve İsveç'in 2022 NATO üyelik başvurularının taleplerde bulunmak için bir fırsat olarak kullanılması; Mısır, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'ne yönelik politikada ani değişiklikler yapılarak bu ülkelerin 2010'lar boyunca yabancılaştırılması, ardından 2020'lerde geri adım atılarak yakınlaşma arayışı; ve AB üyelik süreciyle bağlantılı yargı ve düzenleyici reformların kademeli olarak terk edilmesi gibi akıllıca olmayan adımlar Türkiye'nin müttefikleri nezdindeki güvenilirliğini zedeledi. - Bu doğaçlama yaklaşım, Türkiye'yi AB ortaklarından izole etti, Amerika Birleşik Devletleri ile ilişkileri gerdi ve NATO'da Türkiye'nin uzun vadeli güvenilirliği konusunda şüpheler yarattı. - Türkiye'nin, kurumsal Batı'ya kök salmış ancak küresel Güney'in özlemlerine de duyarlı olan ikili kimliği, onu küresel yönetişimde reformu savunmak için eşsiz bir konuma getiriyor.
Parçalanmış bir dünyada Türkiye, AB, Körfez, Afrika ve Asya'daki ortaklarını bir araya getirerek Dünya Ticaret Örgütü, Uluslararası Para Fonu, Dünya Bankası ve önemli BM kuruluşlarında reformlar için baskı yapabilir. - S-400'ler ittifak içinde hala sürtüşmeye neden oluyor.
Türkiye'nin şimdi NATO müttefikleriyle uzun vadeli bir çözüm bulmak için çalışması gerekiyor.
Daha geniş anlamda, Türkiye, şeffaf ve yapıcı bir müttefik olarak, ortak planlama ve yetenek geliştirme konusunda aktif olarak NATO içinde güveni yeniden inşa etmelidir. - Türkiye'nin tüm dış ilişkilerinde göze çarpan önemli bir ders var.
Türkiye ideolojik davrandığında etkisini kaybetti. - İlişkiyi daha sağlam bir zemine oturtmak için Türkiye, düzenli stratejik diyaloglar yürütmeli ve ABD ile savunma modernizasyonu, ileri teknolojiler, terörle mücadele ve enerji güvenliği konularında iş birliği için çalışma düzeyindeki kanalları güçlendirmelidir.
Daha kurumsallaşmış bir ilişki, Türk ve Amerikan çıkarlarını korumaya, endişe duyulan alanları ele almaya ve Trump yönetimi de dahil olmak üzere Washington'daki herhangi bir yönetime Türkiye'de daha güvenilir bir ortak kazandırmaya yardımcı olacaktır. - 2021'de çekildiği, aile içi şiddetle mücadele konusunda en büyük Avrupa anlaşması olan İstanbul Sözleşmesi'ne geri dönüşe öncelik vermelidir.
Türkiye, Akdeniz ve Orta Doğu'daki uzun süredir devam eden sorunların çözümü için AB ile yapıcı bir şekilde işbirliği yapmalıdır. - Son olarak, Türkiye Avrupa hukukuna uyum sürecini yeniden başlatmalıdır.
Türkiye'nin yargı yetkisini kabul ettiği Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uyumu denetleyecek bir parlamenter organ kurulmalıdır.
Bu kurum ayrıca, Türk yasalarını AB yasaları ve standartlarıyla uyumlu hale getirecek ve AB üyelik sürecinin bir parçası olan kriterleri karşılayacak mevzuatı da denetlemelidir.
Bu adımlar Avrupa'ya verilen tavizler değil, Türkiye'nin kendi demokrasisine ve modernleşmesine yapılan yatırımlardır. - Eğer demokrasisini yeniden tesis edebilir ve dış politikasına yetkinlik ve tutarlılık kazandırabilirse, Türkiye coğrafyası ve tarihiyle donatıldığı gibi yeniden bir Avrupa gücü, transatlantik ittifakın vazgeçilmez bir üyesi ve Batılı müttefiklerini küresel Güney'deki ortaklarıyla birleştiren bir ticaret, enerji ve diplomatik merkez haline gelebilir.
İmamoğlu yazısına “Türkiye'nin İkinci Perdesi” başlığını atmış ama tüm savunduğu siyasetler, Türkiye’nin özellikle 1945’te katıldığı Atlantik Sistemi’nin yeniden inşası.
HEDEFLERİNDE DEVRİM BİRİKİMİMİZ VE ALTI OK PROGRAMI VAR Bu yazı, CHP’nin 39.
Olağan Kurultayı’nda kabul ettiği ve kendini Atlantik Sistemi’nin duvarlarına hapsettiği, kapıya da NATO kilidini vurduğu programın özetlenmiş halidir.
CHP’nin Avrupa’nın çöküşüyle bütünleşme programının ABD’deki tanıtımıdır.
İmamoğlu ve CHP, Türk Milleti’nin büyük mücadelelerle elinin tersiyle ittiği neoliberal programı yine allayıp pullayıp önümüze sunmaktadır.
İmamoğlu yazısında, Türkiye’nin ideolojik davrandığında kaybettiğini söylüyor.
İdeolojik davranmak dediği, Batı ile 200 yıllık süren mücadelemiz.
Türkiye’yi Batı’ya bağlamak, NATO’da roller biçmek, emperyalist sistemin kurduğu finans kuruluşlarıyla iş tutmak, Doğu Akdeniz’de AB ile işbirliği yapmak, Türk hukukunu Avrupa’ya teslim etmek… Bunlar ideolojik davranışlar değil mi?
Bal gibi öyle.
Ama burada hedef alınan bir ideoloji ve birikim var: Türk Milleti’nin 200 yıllık devrim tarihi ve Altı Ok programı.
Rusya ve Çin’i de yazısında hedef alan İmamoğlu, Avrasya’ya yönelmeme sözü veriyor.
BU BİR ÇIRPINIŞIN YAZISI Yazının içeriğini sayfalarca inceleyebiliriz.
Fakat biz ana eksene dikkat çekiyoruz.
Ne oldu da İmamoğlu, ABD derin devletinin organından başını uzattı.
Yanıt açık: Beni bırakmayın!
Neden mi?
Batı’nın, İmamoğlu ile gidebileceği bir yol yok.
Bu gerçeği en çok İmamoğlu’nun kendisi biliyor.
Bir süredir ABD derin devletinin Rubin gibi elemanları, Türkçe paylaşımlarla Özgür Özel’i işaret ediyor.
ABD at değiştiriyor.
Özgür Özel’i öne çıkarıyor.
Son kurultayda Özgür Özel açtırdığı “Özgür Gelecek” pankartı ile kendini öne çıkarma çalışmalarını hızlandırdı.
CHP’de “Silinen İmamoğlu, El Yükselten Özel” manzarası ile karşı karşıyayız.
İmamoğlu, en üst perdeden Atlantikçi mesajları ile “Göreve hazırım, beni silmeyin!” diyor.
Aslında Türkiye üçüncü perdeye giriyor.
İlk perde, Atlantik’i denize döktüğümüz Asya ile bütünleştiğimiz süreçti.
İkinci perde, Atlantikçilerin oldu.
Üçüncü perde, yükselen Asya Uygarlığı’nın sahnesi olacak.
Türkiye de yeni dünyada yerini alacak.
Perde Atlantikçiler, İmamoğlu ve CHP yönetimi için kapanıyor.
Bu yüzden tüm çırpınışlar boşuna.