Haber Detayı
Tarımda çanlar kimin için çalıyor?
O minicik tohum toprağa düşüyor, güneşle besleniyor, yağmurla yıkanıyor ve çiftçinin şefkatli ellerinde büyüyor. Ya sonra? Tarlada 10- 15 liraya canla başla üretilen o mis kokulu domates, üretim maliyetinin bile altında satılmasına rağmen, market rafında en az 50 liraya yer alıyor. Sanki o domates, tarladan markete ışınlanırken gizli bir "ultra lüks tüketim vergisi"ne maruz kalmış gibi!
UĞUR GÜNDÜZ (Ekonomist - Bankacı)Aslında tarım ürünleri, genelde gıda ürünlerinde var olan maliyet ve dağıtım ekonomisi sorununu, başrolü domatesi vererek anlatmaya çalışacağız.
Yoksa 2024’de bir limon faciası yaşandı ki değme Yeşilçam melodramlarına taş çıkartır.
Bir yanda kilosunu 1 liraya satamadığı için limonu dalında bırakan üretici, bir yanda raflarda kilosu 100 liraya çıkan limondan gözünü kaçıran tüketici!Tarlada 10-15 liraya canla başla üretilen o mis kokulu domatesin, üretim maliyetinin bile altında satılmasına rağmen, market rafında en az 50 liraya yer almasını izlerken içinizden geçenleri az çok tahmin edebiliyorum.
Sanki o domates, tarladan markete ışınlanırken gizli bir "ultra lüks tüketim vergisi"ne maruz kalmış gibi!Geçen gün Migros İcra Kurulu Başkanı Ömer Tort, “sıfır maliyetli bir ürünün İstanbul satış fiyatı 21 lira” diyerek sorunun büyüklüğünü ortaya koydu.Ekim 2025 verilerine göre gıda fiyatlarındaki yıllık artışın yüzde 57,1 gibi yüksek bir seviyeye ulaşması ve 65 aydır kesintisiz artış yaşanması, sorunun yapısal boyutunu da işaret ediyor.Tarladan tezgaha bir "survıvor" hikayesiO minicik tohum toprağa düşüyor, güneşle besleniyor, yağmurla yıkanıyor ve çiftçinin şefkatli ellerinde büyüyor.Ya sonra?Çengelciler!
Neredeyse tamamı kayıt dışı çalışan bu aracılar, 5-10 liraya aldığı domatesi traktör sırtında hale getiriyor.
Çoğu domates üreticisi, bu komisyonculardan avans aldığı için daha baştan fiyat belirleme gücünü kaybediyor.En temel sorun, çiftçinin üretim masrafları için borçlanması nedeniyle fiyat belirleme gücünü kaybetmesi ve bu fiyat düzeninde en az payı alması.
Avrupa ülkelerinde market fiyatlarında yüzde 30-40 çiftçinin payı olmasına rağmen bizim ülkemizde bu oran yüzde 10-15 arasındadır.5 liraya alınan bu emek harikası domates, traktörün sarsıntılı yolculuğuyla halin tozlu raflarına ulaşıyor.
Tabii ki fiyatı yüzde 100 artarak!Burada da onu tezgah kirası bekliyor.Sıra kamyon kasasında şehirlerarası yolculuk yapmaya geliyor.
Artan motorin fiyatlarının acımasızlığı göz yaşartacak cinsten!
Tekrar halde bir istirahat, tabii ki ücret mukabilinde!Tekrar komisyoncuların devreye girerek ürünü manav, market, pazarcı tezgahına ulaştırması.
Para kazanmasınlar mı?
Elbette fiyata kârını ekleyecek.Manav, market, pazarcı da ekmek paralarını ekledikten sonra 5 liraya başlayan yolculuk 50 -60 lira civarında bitiyor.Hele marketlerin klimalı ortamına girdiğinde adeta bir "estetik operasyonu" geçiriyor, parlak spotların altında fiyatlar on katını da aşıyor.Şimdi bu fiyat yolculuğunun arkasında yatan "pek de gizli olmayan kahramanlar"a bir bakalım:●Nakliyeci amcalar,●Komisyoncular,●Tüccarlar,●Manav, pazarcı,●Market zincirleri, aracı firmaları,●Enflasyon, girdi maliyetleri,●Üretim girdilerinde dışa bağımlılık,●Enerji maliyetleri,●Üretim planlaması eksikliği.Büyük marketler üretici sözleşmeleri yoluyla aslında tarladan halka satış hayalini bir nevi gerçekleştiriyor.
Fiyatlara yansıyan bir durum var mı?
Maalesef yok, çünkü aracı firmalar kurdurup ürünü elden ele dolaştırıp aynı fiyatı buluyorlar!Şimdi gelelim bu duruma nasıl bir çözüm bulabileceğimize…●Stratejik ürün girdisi üretimi: Gübre, tohum, ilaç ve yem hammaddeleri gibi stratejik girdilerin yerli ve milli üretimine öncelik verilmelidir.
Bu sayede maliyetler döviz kuru şoklarından korunabilir.●Çiftçiye ucuz girdi temini: Tarımsal üretimde kullanılan mazot, gübre, ilaç ve yem gibi girdilerde vergi ve KDV indirimi yapılmalı veya doğrudan çiftçiye ucuz girdi sağlanmalıdır.●Yerel tohum ve tohum bankaları: Bölgesel iklim koşullarına uygun, yüksek verimli yerel tohumların kullanımı yaygınlaştırılmalı, tohum bağımlılığı azaltılmalıdır.●Hal yasası reformu: Aracı sayısını azaltacak, şeffaflığı ve kayıt altına almayı artıracak köklü bir ‘Hal Yasası’ reformu şarttır.
Üretici birlikleri ve kooperatifler güçlendirilerek, ürünlerin doğrudan tüketiciye ulaşması için yeni kanallar oluşturulmalıdır.●Soğuk zincir ve depolama altyapısı: Ürünlerin depolanması ve taşınmasındaki kayıp ve fire oranlarını düşürmek için soğuk hava depoları ve lojistik altyapı yatırımları teşvik edilmeli ve yaygınlaştırılmalıdır.●Ulusal tarım havzası planlaması: Ülkenin ihtiyaçları ve bölgesel koşullar göz önüne alınarak, hangi ilde hangi ürünün üretileceği ulusal düzeyde planlanmalı ve bu planlamaya uygun üretim yapan çiftçiler desteklenmelidir.●Tarladan kapıya teslimat: (Fütürist): Her çiftçi, online satış hattı kursa ve sosyal medya hesabından "Bugün topladığım mis gibi domatesler, kilosu 20 liradan kapınızda!" diye ilan verse fena mı olur?
Gelecekte çiftçi dronlarının ürünlerini adrese teslim ettiği günleri göreceğiz inşallah!●Kooperatifleşme: Avrupa'da üreticiden malı alan tek yetkili kurum kooperatifler.
Pazarlama sürecini de yönetiyorlar.
Devlet kooperatiflere depo ve soğuk zincir aracı da tedarik ediyor.
Kooperatifler çok sıkı denetime tabi olduğundan keyfi uygulamaya geçit yok.
Sistemin tek kazananı çiftçiler.●Devlet baba şefkati: Devletimiz de bu duruma el atsa, nakliye ve komisyon ücretlerine bir "makuliyet ayarı" çekse, hatta belki çiftçilere özel "doğrudan satış teşvikleri" sunsa fena olmaz.
Bir de üretim süreci desteği sunarak çiftçileri komisyonculara mahkum etmese tadından yenmez!Sonuç olarak; tarladaki beş liralık domatesin markette 50 lira olması gerçekten de bir zamanların tarım ülkesine yakışmıyor.
Fiyatın anormal artışı bir yana emek sahibi, sistemin en az kazananı.
Hatta maliyetinin altında satış yaptığı göz önüne alınırsa, kaybedeni.Gıda fiyatlarındaki artışın "halkın enflasyonu" üzerindeki yıkıcı etkisi göz ardı edilemez.
Bu sorun, ithalatı çözüm görmek yerine üretimin yapısal sorunlarını çözmeye odaklanmış, makroekonomik istikrarla desteklenmiş, şeffaf ve denetlenebilir bir tedarik zinciri yaratılarak çözülür.Özellikle son 4 yılda gübre, ilaç, işçilik maliyetlerindeki anormal artışlar üretim maliyetlerini artırmış, buna karşılık çiftçi çıkışlı ürün fiyatları yatay seyir izlemiş, bu da bir çok çiftçinin üretim faaliyetlerini bırakmasına yol açmıştır.Uzun vadeli, tutarlı ve çiftçi odaklı politikalarla tarımsal üretim desteklenmeli, bu sayede dar gelirli kesimin sofrasına ucuz ve güvenli gıdanın ulaşması sağlanmalıdır.Sorun sadece dağıtım kanallarının sadeleşmesi ile çözülmez.
İthalata dayalı girdi yapısını değiştirmek için milli tarım politikası çerçevesinde girdilerde yerli ürün ağırlığı artırılmalıdır.