Haber Detayı

DERLER Kİ
Güneş batum aydinlik.com.tr
11/12/2025 20:19 (2 hafta önce)

DERLER Kİ

DERLER Kİ

Unutabilmek insanın önemli bir meziyetidir yoksa yaşayamazdı.

Öyle ya unutamasaydık bazı acılara katlanmak mümkün olmazdı.

İnsan beyni yaşamın devamı için olsa gerek, kendisini korumaya alıyor ama ya kalbimiz?

O ne yapıyor?

O da giriyor devreye ve vefasızlığa, boşvermişliğe mani oluyor.

Kaybettiğimiz insanları unutmak yerine onların yokluğuyla baş edebiliyor, yaşanılan kötü olaylardan da ders çıkarabiliyoruz.

Olması gereken de zaten bu değil midir?

İşte bunları düşünüyordum hava yavaştan kararmaya yüz tutmuş, hafiften buğulanmış bir pencereden trenin hızına inat manzarayı seyrederken ben.

Ne oldu da unutuverdik ufacık bir virüsün dünyayı adeta esir alıp, en sevdiklerimizle birbirimize uzak düşürdüğü o günleri.

Ne zengin ne fakir, ne yaşlı ne genç bakmamıştı hiç bir şeye, alt etmişti bir ufacık virüs.

Hem de tüm dünyayı.

O günlerde hepimiz hijyenin önemini yeniden fark etmiş bir zamanlar evlerin baş köşelerinden eksik olmayan kolonyaları hatırlamış ailece yemek yiyeceğimiz günleri iple çekmiştik.

Satışları azalmış olduğuna göre yine unuttuk kolonyaları.

HİJYEN DE BİR KÜLTÜRDÜR Hijyeni öğrenemediyseniz zamanında, sonradan nasıl öğrenirdiniz ki.

İhtiyaç halinde kullanılan bir şey zannedilir kolayca ihmal edilirdi böyle.

Ünlü bir boya firmasının dereye akıttığı suyu görünce geldi aklıma bunlar.

Sahi acaba bir arıtma var mıydı?

Vardır herhalde.

Öyle ya koskoca marka, mutlaka çevre temizliğine özen gösteriyordur.

Hijyen demişken, ambalaj mevzusuna hiç girmeyeyim.

Öyle dertliyim ki bu konuda.

Her bir ürünü ayrı marketlerden alır oldum.

Elimden geldiğince de anlatıp duruyor, örneklerini paylaşıyorum ama nafile.

Siz bilmelisiniz ki kapağın üstündeki bant da bir koruyucu ve o bantı sökmeden o kapağı açamazsınız.

Ama gelin görün değil şampuan krem, içeceklerde bile açık ambalajdan vazgeçiremiyoruz kimseyi.

Hijyen deyince de böceklere karşı bilinçsizce yapılan ilaçlama ve bir dolu ihmal yüzünden tatile gelmiş masum bir ailenin can verdikleri otel geliverdi aklıma.

İlaçlama hataları yetmez gibi yemek yemeğe giden resepsiyonist kapıyı kitlemişti.

Düşünebiliyor musunuz?

Neymiş efendim kapıyı kitlemiş ama telefonunu yazmışmış !

Diyelim ki hiç bir sorun yok çıkmak istediniz, aradınız ulaşamadıysanız kitli kaldınız demektir!

O masum aile de çağırdıkları ambulansa ulaşabilmek için dakikalarca kapının açılmasını beklemişlerdi.

Peki ya gittikleri doktorlar?

Gıda zehirlenmesi olmayabilir diye başka alternatifleri de neden detaylıca düşünmezler?

Ehliyetsiz ellerde ucuza yapılan o ilaçlama için otelini iki üç gün kapalı tutmayan otel sahibi sahi şimdi nasıl uyuyor acaba?

Ya Bolu Kartalkaya’daki güya o çok lüks otel?

Üstelik Milli park alanında özel imtiyazlarla inşaa edilmiş ama ne yangın alarmı, ne yangın sensörleri, ne de yangın merdiveni.

Hiç birisi olmadığı gibi Bir de üstüne üstlük izah edilemez bir nedenlearabaları kurtarmaya çalışan personel !

Talimat böyle geldiği içindir muhtemelen ama hiç mi kimsenin aklına gelmez yangının çok hızlı yayılabileceği?

Basit bir megafon bile olsaydı, ellerine alıp anons etselerdi uyanırdı bir çoğu.

Bir yangın ve masum kaç insanın kaybı.

Dünya paraya oda satan otel ne yangını umursamış ne başka bir şeyi.

Hiç bir ekipman hiç bir tesisat olmadığı gibi bir de eğitimsiz insanlara emanet etmiş müşterilerini.

SICAĞI SEVMEK Trenin iç ısısı hayli yüksek olup da sıcak yaz günlerini hatırlatınca hostes tuşuna basıp bir yetkilinin gelmesini beklerken düşündüm bunları.

Toplu taşımalarda ısı ayarlarında da uluslararası standartların olduğunu anlatmaya çalışsam da nafile.

Talep varmış meğer.

Ben yine de sıcak havanın mikroplar açısından risk yaratacağını izah etmeye çalıştım durdum.

Sonra, gözüm takılıverdi koltuk başlığında yazan Milli Hızlı Tren ifadesine.

Ne kolaydı böyle yazıvermek.

Garlarda sigara içenlere de sorsak milliler! ama ne yasak dinliyor ne de tren yoluna atacakları izmaritin olası risklerini düşünüyorlardı.

Bazı yerlerde sigara yasak uyarıları yazıyor olsa da, belli ki kimse farkında bile değil.

Alkolün zararları say say bitmezken hem kendi hem başkalarının can emniyetini riske eden birisinin onca yasağa rağmen bir de polise itirazını görünce ekranlarda bu sorumsuzluk bu nezaketsizlik hali nasıl bu kadar kolayca tezahür edebiliyor diye düşünüp duruyorum.

GİZLİ EL Eğitim eğitim ille de eğitim ama ya kültür sanat dünyası? ya medya dünyası?

Modernite belasına düşürdükleri yetmedi değerlerimize de saldırıyorlar.

Bir de dijital dünya.

Sanki bir görünmez el boş bir egoizmle bizi bize düşman ediyor.

Oysa karmakarışık dünyada git gide artarken türlü türlü saçmalıklar biz bize değil miyiz muhtaç?

Hepimizin ellerinde akıllı telefon ama her birimiz olmuşuz birer bağımlı vermişiz akılları adeta rehin.

Dijital dünya demişken, bir an aklıma geliyor Avustralya da yürürlüğe giren yasa.

Elalem 16 yaş altına sosyal medyayı yasaklarken sahi biz halen neyi bekliyoruz?

Üstelik büyük bir zehir yok ediyorken vicdanı ve ahlakı bari koruyabilsek çoluk çocuğumuzu.

İlgili Sitenin Haberleri