Haber Detayı
Terörsüz Türkiye sürecinin sabote edilmesine izin vermemeliyiz
1984 yılıydı. Genç bir muhabirdim. Başbakan Özal’la birlikte Van’a gitmiştik. Özal’ın Şemdinli ve Eruh’a gideceği söylendi. Biz Şemdinli ayağını takip edebilecektik.
Erken saatlerde yola çıkmayı planladık.
Van Emniyet Müdürü “Çok erken saatte yola çıkmayın.
Bizim araçlarımız size eskortluk yapacak.
O şekilde çıkarsınız” dedi.
Aramızda erken çıkmayı savunanlar olunca, “Yolda asayiş sorunu olabilir.
APO’cular diye birileri türemiş” demişti.
Ben APO ismini ilk olarak orada duydum.
İlk olarak Yüksekova’ya gittik.
Kahvaltı yapmak için açık bir yer bulduk.
Bizi gören çocuk pastaneyi bırakıp kaçtı.
Kahvaltı yaptıktan sonra aramızda topladığımız parayı tezgâhın üstüne bırakıp çıktık.ÖZAL’LA ŞEMDİNLİ’DE Özal, Şemdinli’ye helikopterle geldi.
Hiç unutmuyorum.
Ellerini ileride bir noktaya dikerek, “Üç beş çapulcuya pabuç bırakmayız” şeklinde bir konuşma yaptı.
Ben Kürt sorunu ile orada tanıştım.
PKK’nın ilk eylemi olan Şemdinli ve Eruh baskınından bu yana bu sorunu takip ettim.
OHAL dönemlerinde Nevruz eylemleri için bölgeye giden gazetecilerden biriydim.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin sınır ötesi operasyonlarından sonra bir grup gazeteci ZAP kampına gitmiştik.RAPORLAR...
RAPORLAR...Cumhuriyet dönemi Kürt isyanlarına ilişkin ne bulduysam okudum.
Sadece onlarla yetinmedim IRA, ETA ve FARC sorununun çözümüne ilişkin yapılan çalışmaları inceleme fırsatım oldu.
İsmet Paşa’nın güvenlikçi politikalarından Celal Bayar’ın eşitlikli yaklaşımına, Fevzi Çakmak raporundan Ecevit’in sorunun kökeninde ekonomik kalkınmamışlığın yattığını savunan değerlendirmelerine, Refah Partisi’nin İslam kardeşliğini esas alan yaklaşımından SHP’nin ünlü Kürt raporuna kadar birçok raporu okuma imkânım oldu.
Beni en çok etkileyen İhsan Sabri Çağlayangil’in Dersim katliamıyla ilgili anlattıklarıydı.
Müze haline getirilen Diyarbakır Cezaevi’ne girdiğimde ise, “PKK sorununu dağda aramayın.
PKK sorunu Diyarbakır Cezaevi’nde üretildi” sözleri kulaklarımda çınlıyordu.İÇ SAVAŞ PROVASIGüvenlikçi bakış açısının da özgürlükçü yaklaşımın da kendine göre doğruları ve yanlışları vardı. 90’lı yılların cehennemini ise hem Ankara’da hem zaman zaman bölgede yaşama imkânım oldu.
Bahtiyar Aydın Paşa’nın şehit edilmesinden sonra gittiğimiz Lice’de karşılaştığım tablo benim birçok şeyi sorgulamama kapı açtı.
Hizbullah’la ilgili raporları incelediğimde ise ürkütücü bir şekilde bir iç savaş provasının yapıldığı kanaatine vardım.
O günkü iç savaş tespitim Irak ve Suriye’nin yaşadığı iç savaş süreçlerinde gerçeğe dönüştü.
Irak ve Suriye’de yaşananlar önce Türkiye’de denendi.
Ama başarılı olamadılar.12 EYLÜL’ÜN MİRASI12 Eylül darbesinin bu ülkeye çok büyük zararları oldu.
En büyük zararı ise PKK sorununun hortlatılmasıydı.
Özal’ın, Erbakan’ın bu sorunun çözümü yönünde çabaları oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bu işin peşini hiçbir zaman bırakmadı.
Yeni bir sürecin içindeyiz.
Ben bu sürece bir annenin çocuğuna olan hassasiyeti, bir bahçıvanın bir çiçeği yetiştirmedeki özeni ile bakıyorum.
Bu mücadeleyi Türkiye’nin küresel bir güç olma mücadelesinin bir parçası olarak görüyorum.
Yüzyılın projesi olarak bakıyorum.
Ama romantizmle bu sorunun çözülemeyeceğini görecek kadar da deneyim sahibiyim.ERDOĞAN’IN LİDERLİĞİOkuduğum raporlardan, yaşadığım süreçlerden çıkardığım bir şey var o da bu iş irade, kararlılık ve güçlü liderlik gerektiriyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’da o var.
Erdoğan başta bu sorunun çözülmesi gerektiğine adının Recep Tayyip Erdoğan olduğuna inandığı kadar inanıyor.
Bu kez iç ve dış konjonktür lehimize.
Geçmiş süreçlerde bu işin nasıl sabote edildiğini yaşayarak öğrendik.
Yine benzer oyunlar oynanmaya başladı.
Kandil’den, SDG’den ve DEM Parti’den yapılan kimi açıklamalar süreci enfekte etmeye yönelik işaretler taşıyor.
Ben bu hassasiyetle hareket ediyor, yanlışa yanlış diyorum.
Araba devrilmesin diye uğraşıyorum.ENDİŞELİYİMÖzal’ın başlattığı süreç başarısız olduğunda Türkiye’nin sokulduğu karanlık tüneli, Erbakan’ın çabalarını boşa çıkaran 28 Şubat şartlarını, Erdoğan’ın baldıran zehri içme pahasına başlattığı süreçlerin sabote edilmesi üzerine geri dönen şiddeti çok iyi biliyorum.
Bu kez umutluyum ama aynı zamanda elim yüreğimin üstünde duruyor.
Çünkü sürecin sabote edileceği endişesini taşıyorum.
O nedenle yanlışa yanlış demeye, eleştiri görevimi yapmaya devam edeceğim.DEM Parti açıklamasında denildiği gibi süreci sabote etmek isteyenlerin varlığını başka yerlerde görürsem onları eleştirmekten de çekinmem.CHP’NİN MAKBULLERİ İHRAÇ EDİLENLERİMersin Milletvekili Hasan Ufuk Çakır’ın Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’ndaki isyanı dikkatimi çekmişti.
CNN Türk’teki programlar sırasında tanıma fırsatım oldu.Yörük bir aileden gelmiş, ailesinin siyasi geçmişi Adalet Partisi ve DYP çizgisine uzanıyor.
Taban siyaseti yapan birisi.Hasan Ufuk Çakır, Kılıçdaroğlu’nu destekleyen ekiptenmiş.
CHP milletvekiliyken Halk TV’de hakkında “Oto hırsızı” denilmiş.
İnsanlar şeref ve haysiyeti için yaşarlar.
Hasan Ufuk Çakır, oto hırsızlığı iddiasına karşı dava açmış. “Alnım ak, başım dik” diyor.
Halk TV, CHP’ye yakın olduğu için parti yöneticilerinden yardım istemiş.
Kılıçdaroğlu’nu desteklediği için “kapı-duvar” olmuşlar.
Yetinmemiş bir de ihraç talebiyle disipline sevk etmişler.
Hasan Ufuk Çakır da şeref ve haysiyeti söz konusu olduğu için istifa etmiş.MAKBUL CHP’LİLERCHP, İmamoğlu suç örgütü iddianamesinde isimleri geçen Burhanettin Bulut’u, Özgür Karabat’ı, Turan Taşkın Özer’i koruyor.
Onları parti yönetiminde tutuyor.
Ertan Yıldız’ı, Fatih Keleş’i, Adem Soytekin’i ihraç etmiyor ama hakkındaki oto hırsızlığı suçlamasına isyan eden Hasan Ufuk Çakır’ı, Gürsel Tekin’i, Barış Yarkadaş’ı, Berhan Şimşek’i ihraç ediyor.Demek ki CHP’de makbul siyasetçi olmanın yolu İmamoğlu suç örgütü iddianamesinde isminin geçmesinden geçiyormuş.