Haber Detayı

Geciktirme mi? Geçiştirme mi?
Neşe doster gercekgundem.com
11/12/2025 06:00 (2 hafta önce)

Geciktirme mi? Geçiştirme mi?

Yeşile düşman, AVM’ye dost anlayışın getirdiği noktaya bakınca…

Ardı arkası kesilmeyen ve bu ilgisizlik ve duyarsızlıkla da kesilmesi zor olan kadın cinayetlerine bakınca…Sessizliğin şiddetin ortağı olduğu, ölümlerin şüpheli, ihmallerin ise kesin olduğu gerçeği bilinince…Atanmayan bunca öğretmenin yerle bir olan hayallerine ve umutlarına bakınca…İşsizliğin, hele de eğitimli işsizliğin geldiği noktayı görünce…Yoksulluğun, şiddetin, işsizliğin depresyonun yayılmasının ilaç tüketiminin artmasına neden olduğu, 2014-2024 arası 65 milyon kutu antidepresan kullanıldığı uzmanlar tarafından açıklanınca…Bunun ana nedenleri olarak da; Kırılganlık, eşitsizlik, güvensizlik, belirsizlik, mutsuzluk, umutsuzluk, ihmal, istismar, ruhsal çöküntü sayılınca…2025 Eğitim İzleme Raporuna göre 14-17 yaş arası 1.4 milyon çocuğun örgün eğitimin dışında kaldığı, 3 çocuktan birinin maddi sorun yaşadığı, çocuk yoksulluğunda Kosta Rika’nın bile gerisinde kaldığımız açıklanınca…Tüm bunların adı adı geciktirme mi, geçiştirme mi?Hal böyle olunca yönetim kademesinin, ittifaklı iktidarın yapacağı ne çok şey var diye düşünüyor insan.

Sırayla gidersek; Öğretmenliğin sadece bir mesleğin değil adanmışlığın, inancın, mesaiyle sınırlı olmayan bir özverinin, tükenmez bir çabanın adı olduğu neden unutuluyor?Yine!

Görünmeyen bir emeğin adı da olsa öğretmenlerin sadece ders anlatmakla yetinmeyip çocukların ilk hayal ortağı olduğu, yalnızca beyine değil yüreklere dokunduğu, onların özgüven, kişilik, kimlik, karakter oluşumunu inşa ettikleri neden görülmüyor?

Misal doktorun şifa dağıtan ellerinde, mühendisin inşa ettiği köprüde, sanatçının notasında, yazarın satırlarında, terzinin hünerinde, akademisyenin kürsü hakimiyetinde, ressamın tuvalinde hep onun emeği ve izi olduğu neden yok sayılıyor?İşsizlikten yoksulluğa, ilaç kullanımının artışından cinayetlere, eğitimin dışında kalmaktan ekonomik sorunlara kadar o kadar çok sorun ve konu başlığı var ki…Örneğin; Günlük yaşamımızı uzun süreden beri ayakta ve hayatta kalma mücadelesi dolduruyor.

Olup bitene alıştık mı, ya da dayatılanları kanıksadık mı buna verecek yanıtım ne yazık ki yok.

Ama boşluk hissi yaşayarak, ürkerek, korkarak, tartarak, tartışarak mı yaşıyoruz buna verecek yanıtım net ve evet…Mesela; Kadın olarak bir türlü kapanmayan ve hep kanayan gerçeklerimiz var, ezilme, aşağılanma, hor görülme, yok sayılma, acı çektirme, kurşunlama, boğma, tekmeleme, balkondan atma, kezzapla yakma gibi insanlık dışı görüntüler var.

Sorup da asla yanıt alamadığımız sorularımız var...Bazılarımızın dilinde; “Aman sana ne?

Lafı mı olur?” gibi teselli mükâfatını, makamı, ballı maaşları garantileyen içi boş ama garantisi çok sözler var…Nüfusumuzun yüzde 41’inin borç harçla geçindiği, 13 milyon yurttaşımızın da hiçbir ihtiyacını karşılayamadığı gibi iç acıtan bir gerçeğimiz var…Yeşile düşman, AVM’lere ve çimentoya dost anlayışın yarattığı ve desteklediği düzende tablonun açık ve acıklı olması kabul görmezken sistemin karaya değil, rayına oturması gibi romantik bir beklentimiz var…Gündemin sık sık değişmesi arasında yitip gitse de; tüyleri diken diken eden, uykuları kaçıran soru işaretleri ve çözümsüz sorunlar var…Çünkü karanlık bazen ışıkla ilgili değildir, umursamazlıkla, ilgisizlikle, duyarsızlıkla da yaşamlar kararır ve karartılır.

Bunun için yapılması gereken şudur; sessiz ve fakat etkili çığlıkları duymak ve duyurmak…

İlgili Sitenin Haberleri