Haber Detayı

Fidan: 10 Mart Mutabakatı’nda ilerleme göremedik
Gündem aydinlik.com.tr
11/12/2025 00:00 (2 hafta önce)

Fidan: 10 Mart Mutabakatı’nda ilerleme göremedik

Suriye’deki temel tehdidin İsrail’in yayılmacılığı olduğunu belirten Fidan, ‘odadaki fil’ nitelemesi yaptı. ‘Bir ülkede iki silahlı yapı olmaz.’ diyen Fidan, 10 Mart Mutabakatı’na yönelik henüz somut bir ilerleme görmediklerini söyledi.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, SETA’nın düzenlediği “Bir Yılın Ardından Suriye: Toparlanma ve Yeniden İnşa” konulu konferansta konuştu.

Bölgedeki en büyük istikrarsızlık kaynağının İsrail olduğunu vurgulayan Fidan, İsrail için “odadaki fil” benzetmesini yaptı.

Türkiye’nin Suriye politikasında uzun süredir ilkesel duruş sergilediğini söyleyen Fidan, “Bedel ödedik ama çizgimizi bozmadık.” dedi. “Başından itibaren ‘terörle mücadele’ bahanesiyle bölgede geniş bir alana yayılan, enerji kaynakları üzerine oturan ve işgalci konumda olan YPG meselesi de şu anda yeni yönetimle belirli bir uzlaşma içinde olacak mı, olmayacak mı sorusunu beraberinde getiriyor.

Bu da Suriye’deki iç sorunlardan biri.” diyen Fidan, 10 Mart’ta yapılan mutabakata dair “Somut ilerlemeyi görmedik.” ifadelerini kullandı.

Doha’da Suriyeli mevkidaşı ile biraraya geldiğini hatırlatan Fidan, Şeybani’nin kendisine “çok fazla olumlu gelişmenin olmadığını” söylediğini aktardı.

Fidan çatışma istemediklerini belirterek sürecin diyalog ile ilerlemesi gerektiğini şu sözlerle ifade etti: “Biz Türkiye olarak, bu sürecin ilerletilmesini, meselelerin sulh ile çözülmesini, yeni bir çatışmanın, yeni bir karşı karşıya gelişin kimsenin lehine olmayacağını her zaman söylüyoruz.

Dolayısıyla sürecin diyalog yoluyla ilerletilmesi önemli.

YPG’nin şunu görmesi gerekiyor: Hiçbir ülkede iki tane silahlı unsur bir arada olmaz.

Burada dolaylı veya doğrudan bölücülük ve istikrarsızlık sürdüğü sürece böyle bir yerde ekonomi de gelmez, istikrar da gelmez, güvenlik de gelmez.

Her zaman için çatışma riski vardır, her zaman için dışarıdan müdahaleye açık bir yara mevcut olur.” ‘NE FEDERALİZM NE DE BASKI POLİTİKASI’ Birleşik Suriye vurgusu yapan Fidan,“ Kürtlerin, Arapların, Sünnilerin, Şiilerin, Dürzilerin iyiliği için de birleşik, bütünleşik bir Suriye önemlidir.

Bir etnik veya mezhepsel grubun baskısının diğerlerinin üzerine çıkması, eski rejimin farklı bir modaliteyle güncellenmiş hâli olur.

Buna da karşıyız.

Yani ne ‘federalizm getiriyoruz’ diye ülkeyi böleceğiz ne de ‘bütünlük sağlıyoruz’ diye insanları ezeceğiz; onları yeraltına, radikalizme, silaha yönelteceğiz.” ifadelerini kullandı.

YPG/PKK ne olacak sorusuna yanıt arandığını belirten Fidan, sözlerine şöyle devam etti: “Biz YPG/PKK denklemindeki konuların ne olduğunu açıkça söylüyoruz.

Bizim milli güvenliğimizle ilgili tarafı var; bunları hem süreç içinde muhataplarımıza iletiyoruz hem de kamuoyu önünde dile getiriyoruz.

Suriye’deki Şam yönetiminin SDG ile olan ilişkisi de kendi götürmesi gereken bir alan.

Onlar da onu yürütmeli.

Ama bu entegrasyonun sağlanması, bu silahlı yapının kontrol altına alınması da bir an önce hayata geçmeli.” ‘ESAS SORUN İSRAİL’ Fidan, esas sorunun ise İsrail’in bölgedeki yayılmacı faaliyetleri olduğuna dikkat çekerek şunları anlattı: “Şimdi gelelim ‘odadaki fil’e.

Odadaki fil nedir?

Lazkiye’de yaşanan sorunlar, muhtemel Nusayri-Alevi kardeşlerimizin yaşadığı sıkıntılar, YPG ile ilgili konular… Bütün bunlar, Suriye’deki yönetim belli bir stratejik aklı, dinginliği, rasyonelliği devam ettirdiği sürece ve bizler de bu işbirliğinin içinde olduğumuz sürece yönetilebilir sorunlardır.

Ama problemin en büyüğü, İsrail’in bölgedeki yayılmacılığının bir alanı olarak Suriye’yi ortaya koymasıdır.

Netanyahu hükûmetinin Gazze’de başlattığı savaşı farklı şekillerde devam ettirerek bölgede zemin kazanma arayışı, Suriye’de de etkisini göstermekte ve büyük bir istikrar riski oluşturmaktadır.

Bizim her zaman yaptığımız temel eleştiri şudur: İsrail kendi güvenliğini başkalarının güvensizliği üzerinden sağlamamalıdır. “Tek taraflı güç kullanımı, Amerika’nın koşulsuz, sınırsız desteğiyle bir yere kadar size zemin kazandırır.

Zemin kazandığınızı düşündüğünüz her şeyin, uzun vadede sizin için yeni bir tehdit alanı olduğunu göremeyebilirsiniz.” “Burada Suriye yönetimiyle de, Amerikalılarla da yakın görüşmelerimiz var.

İyi olan taraf şu: Amerikan yönetimi, Sayın Trump başta olmak üzere, Suriye’deki yeni yönetime bir şans verilmesini ve bunun desteklenmesinin bölgenin güvenliği ve istikrarı için önemli bir adım olacağını düşünüyor.

Bu önemli bir tavırdır.

Umarız İsrail, gerek Amerika’nın gerek Suriye’nin ortaya koyduğu teklifleri kabul etmede zorlanmaz; bölgede herkesin müreffeh, eşit, özgür ve güvenlik içinde yaşadığı bir düzeni kabul eder.

Aksi takdirde, bütün mücadele eden ülkeleri kaos içinde görmek zorunda kalırız ki bu ne bölge için ne Türkiye için kabul edilebilir.” ‘TÜRKİYE MÜSAMAHA GÖSTERMEZ’ “Suriye’nin tekrar tekrar bir kaos alanı olmasına Türkiye olarak müsamaha göstermemiz mümkün değildir.” diyen Fidan, Irak ve Suriye’de yaşananların Türkiye’ye büyük maliyetleri olduğunu ve buradan önemli ders çıkardıklarını söyledi.

Fidan, 7 Aralık’ta da Doha’da Astana formatı çerçevesinde İran ve Rus mevkidaşları ile bir araya gelerek Suriye’deki son gelişmeleri konuşmuşlardı Astana ve Kahire toplantılarını anlattı Fidan, Astana sürecine dair de konuştu.

Astana süreciyle kuzeyde muhaliflerin varlığına alan açıldığını, bu bölgelerin Rusya ve rejim tarafından hedef alınmasının engellendiğini vurguladı.

Sürecin Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Putin arasındaki diplomasi sayesinde yürütüldüğünü söyledi.

Fidan, “Eğer o dönemde diplomasiyi doğru yönetemeseydik, kuzeyde yaşayan beş milyon Suriyeli yeniden yerinden olurdu.” ifadelerini kullandı.

Fidan, Esad Hükûmeti’nin savaşın etkisiyle ayakta kaldığını, zamanla çöktüğünü ve 8 Aralık’ta bunun resmileştiğini belirtti. 8 Aralık 2024’e giden süreçte bölge ülkelerinin tedirgin olduğunu da vurgulayan Fidan, “Ben özellikle Arap kardeşlerimizin farklı tepkiler içinde olacağını öteden beri öngörüyordum.

Filistin meselesinde kurmuş olduğumuz temas grubu ve ortaya koyduğumuz dayanışma, bize inanılmaz pratik bir güven alanı açtı.

Bundan da istifade ederek o dönem arkadaşlara şunu söyledim: ‘Lütfen hemen tepki koymayın.

Bir araya gelelim, bu yeni yönetimden ne isteyeceğimize karar verelim.’ Sağ olsunlar, talebimize olumlu yanıt verdiler.

İlk haftasında hemen Kahire’de toplandık.” dedi.

Bu temaslarda Suriye’nin geleceğine dair ortak ilkeler belirlendiğini aktaran Fidan, şunları anlattı: “Gelen hükûmetten bağımsız olarak, ‘Şam’daki yönetimden ne isteyeceğiz?’ diye sordum ve ortak talepleri sıraladık: - Komşuları için, bölge için tehdit olmayacak. - Herhangi bir terör örgütüyle, terör faaliyetiyle, başka ülkeye zarar veren bir terör grubuyla iletişim ve işbirliği içinde olmayacak. - Ülkenin bölünmesini savunan bir gündem yerine, bütün Suriye’nin toprak bütünlüğünü ve egemenliğini savunacak bir anlayışta olacak. - Bütün azınlıkların, bütün halkın, bütün toplumsal kesimlerin dâhil edildiği; işkenceye, baskıya, zulme maruz bırakılmadığı bir yönetim anlayışını benimseyecek.” ‘BÖLGE SORUNUNU BÖLGE ÇÖZER’ “Biz bunları onlarla konuşalım dedik.

Kabul ederlerse yola devam edelim; etmezlerse birlikte tavır alalım.

Kabul ederlerse birlikte destekleyelim.” diyen Fidan, sorunun özünde “bölgesel sorunların bölgesel sahiplenmesi” meselesi olduğunun altını çizdi.

Fidan, bu maddelerin kabul edileceği yönünde işaretler alınmasıyla birlikte “Sorunların bölgesel sahiplenilmesi gerektiğini” vurguladıklarını belirtti. “Ya domine edeceksiniz ya da domine edileceksiniz şeklindeki eski anlayış bitti.

Riskler varsa birlikte göğüslenmesi, kazanç varsa birlikte paylaşılması gerektiğini söyledik.” dedi. “Türkiye ve bölge aynı kararlılıkla devam ederse Suriye yeniden ayağa kalkacak.

Ekonomisi canlanacak, güvenliği sağlanacak.” diyen Fidan, sözlerini “İşimiz yeni başlıyor, daha büyük meydan okumalarla karşı karşıyayız.” uyarısıyla bitirdi.

İlgili Sitenin Haberleri