Haber Detayı
Eğitimde sorun nitelik değişmesi gereken felsefe
Eğitimin değişik bileşenlerden oluştuğu düşünüldüğünde, bu bileşenler arasında ve bileşenlerin kendi içinde zaman zaman ortaya çıkan çatışmalar, sonuçta eğitimin niteliğini etkiliyor.
Eğitimde nicelik gibi; derslik başına düşen öğrenci sayısı, öğretmen sayısı, okul ve derslik sayısı kadar niteliğin de yani okul ortamı, başarı durumu, çalışma ortamındaki uyum ve sürecin saygı ve sevgi temelinde ilerlemesi önemlidir.
Unutulmamalı ki eğitimde başarı birlikte üretilen bir değerdir.
Eğitimde son günlerde yaşanan ve kamuoyuna yansıyan taciz, akran zorbalığı vakalarının ve bunların sosyal medyadaki yansımalarının değerlendirmesini sağlıklı biçimde yapmamız gerekir.
Bütün bu yaşanan olumsuzlukların nedenlerine inerek çözümü buralarda üretmeliyiz.
Sorunun kaynağını doğru biçimde saptayamaz isek çözümü bulamayız.
Topluma yansıyan bu eğitim sorunlarını: 1) Yönetimsel boyutuyla, 2) Öğrencilerin eğitimden beklentilerinin karşılanıp karşılanmadığı yönüyle, 3) Proje okulları dediğimiz sınavla öğrenci alan proje okullarının öğretmen atamaları yönüyle, 4) Öğretmen yetiştirme boyutuyla ele almalıyız.
OKULLAR İYİ YÖNETİLİYOR MU?
Eğitim birden çok bileşenden oluşmaktadır.
Bunlar arasında; öğrenci, öğretmen, okul yöneticileri ve öğrenci velilerini sayabiliriz.
Bu unsurlar eğitim ortamında bir arada bulunurlar.
Eğitim ortamında bu bileşenlerin uyum içinde ve görev tanımları doğrultusunda oluşturdukları atmosfer eğitimin niteliğini de oluşturur.
Eğitim yöneticilerinin; bu alanda iyi yetişmiş, somut birtakım ölçütleri olan ve liderlik özelliği bulunan, sorun çözen ve bunlarla donatılmış ayrıca eğitim felsefesine ve psikolojisine sahip öğretmenler arasından sınavla seçilerek oluşturulması yönetim anlamında sorunları en aza indirir.
Eğitimin önemli ayaklarından birini oluşturan öğretmenler tarafında da yine sorunlar yaşanmaktadır.
Ücretli öğretmen, sözleşmeli öğretmen, uzman öğretmen ve başöğretmen olmak üzere aynı işi yapan öğretmenler farklı statülerde çalışmaktadır.
Proje okulu dediğimiz sınavla öğrenci alan okullarda ise eğitim-öğretim yılı sonunda öğretmen atamaları gündeme gelmekte, somut olmayan ölçütlerle yapılan atamalar mahkemelere taşınmaktadır.
Bu okullara öğrenciler sınavla seçilerek alınıyorsa öğretmenler de somut birtakım ölçütlere göre sınavla alınmalıdır. 15 TEMMUZ’UN ÖĞRETTİĞİ… Bunların yanında son yıllarda eğitimci olmayan belli derneklerin ve kuruluşların da sivil toplum kuruluşu adı altında okullara girmesi ayrı bir sorundur.
Asla unutmamamız gereken, eğitimin uzmanı öğretmendir.
Öğretmenin görevi hiç kimseye devredilmemelidir.
Bu konuda Türkiye’de 15 Temmuz 2016 darbe girişimi de çok öğretici olmuştur.
Eğitimin laik yapısı ve eğitimin birliği zedelenirse ülke bundan çok büyük zararlar görür.
ÖĞRETMEN OKULLARI AÇILSIN Bütün bunların ötesinde öğretmen yetiştirme konusu da yeniden ele alınmalıdır.
Öğretmen okulları günün koşulları da dikkate alınarak yeniden açılmalıdır.
Öğrenci lisede okurken öğretmen olmanın sorumluluğunu almaya başlamalı ve o alanda yüksek öğrenimine devam etmelidir.
Orta öğrenimde iyi bir yönlendirmeyle ileride yapacağı işin sorumluluğunu taşıyabilecek bilgi birikimini ve yeteneklerini geliştirmelidir.
Yapacağı işi seven adayar, karşılaşabileceği zorlukları aşacak donanımlara sahip olarak mesleğine başlamalıdır.
ÖĞRENCİ İYİ YÖNLENDİRİLMİYOR Yukarıda eğitimde bazı şeylerin doğru gitmediğini söyledik.
Sınavla öğrenci alan bir proje okulunda yaşananlara baktığımızda eğitimin bir ayağını oluşturan öğrenciler açısından da bazı şeylerin doğru gitmediğini çok açık olarak görebiliyoruz.
Proje okullarının bazılarına kayıt yaptıran öğrenciler merkezi olarak yapılan bir sınavda Türkçe ve matematik dahil bütün derslerde sorulan sorulara doğru yanıtlar veriyor.
Zaman zaman bu merkezi sınavların niteliği, sınav güvenliği ve sınavın geçerliliği konusunda bazı tartışmalar toplumun gözü önünde yapılıyor.
İşin bu yanını bir kenara bırakarak şunu sormak istiyorum: Bu çocuklar bugünlerde basına yansıyan davranışların içine nasıl sürükleniyor?
Sınavla öğrenci alan proje okullarına girmek için maddi ve manevi anlamda çok büyük emek harcayan bu çocukların iyi yönetilemediği, doğru yönlendirilemediği ortadadır.
Bu bir sistem sorunudur.
Zaman zaman eğitimde yapılan yeniliklerin, değişikliklerin sorunu çözmediğini görüyoruz.
Eğitimde değişmesi gereken eğitimin felsefesidir.
SINAV DEĞİL ÖĞRENME ODAKLILIK Okulların Türkiye’nin içinde bulunduğu koşullara göre yeniden yapılandırılması gerekir.
Okulların adını “Anadolu Lisesi” yapmak, o Anadolu liselerinin bir bölümünün başına “Proje Okulu” adını yazmakla sistemin yürümediği görülmüştür.
Nitelik sorununu çözemiyorsak, ergenlik çağındaki çocukların kendilerine ve topluma yabancılaşmasının önüne geçemiyorsak durup düşünmemiz gerekir.
Emeğin, erdemin, üretmenin, alın terinin, çalışarak yükselmenin, birlikte başarılı olmanın, dayanışmanın egemen olduğu eğitim modelini yeniden inşa ederek bu çıkmazdan kurtulabiliriz.
Teknolojiyi bir araç olarak görüp amacımızı gerçekleştirmek için kullanmaya başladığımızda işlerimiz kolaylaşıp amacımıza ulaşmış olacağız.
Çözümün bir parçası da sınav odaklı sistemin yerine öğrenme odaklı sistem getirilmelidir.
Çocuk bu sistemde sınavda gerekli olan bilgileri ezberleyip, soru çözme yöntemlerinin tekniğini öğrenerek sınavda başarılı oluyor.
Ancak en fazla birkaç ay sonra o bilgilerin çoğunu unutuyor.
Öğrenmenin bir süreç olduğunu, bunu yaparken çocuğun gerekli olan konuları ve bilgileri yaşayarak ve üreterek kavraması, kazanması gerekir.
Merkezi sınavda yüzlerce ‘birinci’ öğrencinin, kayıt yaptırdığı liselerde sınıf tekrarı yaşayıp yaşamadıkları MEB’in elindeki verilerle rahatlıkla bulunabilir.
LAİK, BİLİMSEL, PARASIZ VE KARMA EĞİTİM!
Ayrıca eğitimin ve öğretimin bir disiplin süreci olduğunu, bu sürecin sonunda toplumsal anlamdaki bazı değer yargılarının da kazanılacağını bilmemiz gerekir.
Şimdiki eğitim anlayışımız sınav odaklı ve yarış mantığına dayandığı için sizin başarılı olmanız başkalarının kaybetmesi üzerine kuruludur.
Bu sistemde birlikte başarılı olmak mümkün değildir.
Bugün yaşanan akran zorbalığının nedenlerinden biri de budur...
Burada sosyal medyanın olumsuz davranışları kolaylaştırıcı bir etkisi de vardır.
Sosyal medya aracılığıyla anında yüzlerce kişiye ulaşabilmek mümkündür.
Ankara ve İstanbul’daki okullarda yaşananlar ve bunların medyaya yansıması bize bunu gösteriyor.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının bu konuda yaptığı çalışmalar olduğunu basından izlemekteyiz.
Bu çalışmalar Millî Eğitim Bakanlığıyla ortak yürütülerek ivedilikle uygulamaya konulmalıdır. 15-16 yaşlarındaki çocukların suça sürüklenmesi, arkadaşlarını acımasızca dışlamaları, birbirlerine zorbalık yapmalarının nedenlerini ortadan kaldırmamız, o bataklığı kurutmamız gerekir.
Ülkemizin eğitimde yaşanan sorunları aşacak birikimi, deneyimi ve gücü vardır.
Cumhuriyet Devrimi’nin daha önce çok daha zor kollarda gerçekleştirdiği eğitimin laik, bilimsel, parasız ve karma eğitim anlayışı, çıkış noktamız olmalıdır.