Haber Detayı
Bolivar’ın Kılıcı Bir Kez Daha Sömürgecilere Meydan Okuyor
General “yani artık ne yapmamız gerektiğini söylemek lütfunda bulunmayın.” diyerek sözlerini tamamladı. “Nasıl olmamız gerektiğini öğretmeye kalkmayın; bizi kendinize benzetmeye çalışmayın; kendinizin iki bin yılda zar zor becerebildiğiniz şeyi bizim yirmi yılda başarmamızı da beklemeyin...”
Gabriel Garcia Marquez’in Labirentteki General adlı eşsiz tarihi romanı, Simon Bolivar’ın son günlerine mercek tutarken bizleri o dönemin tartışmalarına götürüyor.
Bolivar’ın ölümünden hemen önce yaptığı Magdalena nehrindeki yolculuğu; yoldaşlarıyla ilişkileri, konuk olduğu sofralardaki sohbetleri ve Güney Amerika’yı birleştirmeye yönelik kararlı adımları bugünü anlamamız açısından bizlere bir şeyler anlatmaya devam ediyor.
El Libertador’un, yani kurtarıcının Fransız dostuna yaptığı tarihi uyarı güncelliğini koruyor.
Latin Amerika’nın direnen devletleri bugün de seslerini yükseltiyor.
İtiraz etmekle kalmıyor, kurtarıcının kılıcını çekerek emperyalistlere meydan okuyor. *** Trump iktidara gelir gelmez geçmişteki ABD liderlerinin yaptıklarını basının önünde açıktan eleştirmişti.
Irak’ı, Afganistan’ı ve Batı Asya’da yapılan diğer operasyonları hatalı buldu. “Amerika bundan ne kazandı?” diye sormayı da unutmadı.
ABD’nin geçmişten bugüne hep bir bahanesi vardı.
Saddam Hüseyin’in “otoriter” rejimine karşı Irak’a demokrasi götürecekti.
Irak, kimyasal-nükleer silah üreterek -ki daha sonraları bu silahların hiçbiri bulunamadı- dünyayı tehdit ediyordu. 11 Eylül’ün faili bir anda Afganistan oldu.
Beyaz Saray sınır ötesi operasyonları için düğmeye bastı.
Fakat süreç istedikleri gibi gitmedi.
Irak işgali ABD’nin bir kısım petrol ihtiyacını karşılasa da iç siyasetinde ve dünya kamuoyunda sarsıcı etkiler bıraktı.
İşte Trump, bu yenilgileri zafere dönüştürecek “öngörülemez” bir başkan olarak sahneye çıktı.
ABD donanmasının 2 Eylül’de Venezuela açıklarındaki bir gemiye gerçekleştirdiği saldırı da uyuşturucu bahanesine dayanıyordu.
Gemiye yapılan ilk saldırıdan yaralı olarak kurtulan iki kişinin öldürülmesi ABD basınında büyük ses getirdi.
ABD Başkanı uyuşturucu kartelleriyle savaştığını öne sürse de dünya kamuoyunda pek bir karşılık bulamadı.
Trump, saldırının detaylarını bilmediğini söyleyerek topu Savunma Bakanı Hegseth’e attı.
Savuma Bakanı da Amiral Frank Bradley’nin tam yetkili olduğunu ve saldırının detaylarını bilmenin mümkün olmadığını belirtti. *** “First America” serüveni işte böyle devam ediyor.
Grönland’ın satın alınmak istenmesi, Panama Kanalı’nın yeniden ABD bünyesinde işletilme talebi ve Kanada’ya ABD’nin bir parçası haline gelmesi için ekonomik baskı uygulanacağının ilan edilmesi hegemonyacılık zincirine eklenen diğer halkalar olarak arkamızda duruyor.
Trump önceki dönem ABD başkanlarından farklı taktikler kullansa da ABD yayılmacılığını başka araçlarla sürdürmeye devam ediyor. *** Irak, Afganistan ve Batı Asya cephelerini “kapatan” ABD, arka bahçesi olarak gördüğü Latin Amerika’ya yöneliyor.
Orada da işler istediği gibi gitmiyor.
Chavez’in petrolü millileştirmesine engel olamıyor.
Venezuela seçimlerinde Maduro’nun karşısına Guaido projesini geliştirse de halkın ezici çoğunluğu Maduro’yu tercih ediyor.
Seçim sürecinde İsrail’e ve ABD’ye defalarca teşekkür eden “Geçici Başkan Guido”, baba evi ABD’ye kaçmak zorunda kalıyor.
Karayip Denizi’ne donanmasını yığıyor, Senatör Rick Scott ise Maduro’yu günlerin sayılı diyerek küstahça tehdit ediyor.
Fakat Maduro, 4,5 milyonluk devasa milis gücünü seferber ederek ABD’ye Domuzlar Körfezi çıkartmasını hatırlatıyor.
ABD’nin sınır tanımayan ihlallerine Çin’den tepki gecikmiyor.
Pekin, bu müdahalelerin uluslararası hukuku ihlal ettiğini belirterek Washington'a itidal çağrısında bulunuyor.
Dahası ABD, Venezuela müdahalesi için kendi halkını ikna edemiyor.
ABD’li analar daha ucuz petrol için mi oğullarını Güney’e yollayacak?
ABD’li vatandaşların hafızasında Vietnam yenilgisi taze bir şekilde yerini koruyor.
Halk milisleri, şehirlerin ve kritik altyapıların savunulması, Venezuela halkının bilinçlerinin örgütlenerek eline silahı alması ABD’nin bataklığa saplanmasına neden olacak.
Maduro liderliğinde örgütlenenen halkın topyekun savaşla ABD’ye büyük bedeller ödeteceği açık.
Chavez’de yerinde durdu, Maduro’da yerinde duruyor.
Venezuela, başta Türkiye, Çin ve Rusya olmak üzere diplomatik ilişkilerini derinleştirmeye devam ediyor.
Venezuela sosyalizminin programı her türlü darbeye rağmen sapasağlam ayakta duruyor.
Bolivar’ın 200 yıl önce yaptığı uyarıyı şimdide Maduro ABD’li haydutların yüzüne haykırıyor.
Nasıl olmamız gerektiğini öğretmeye kalkmayın; bizi kendinize benzetmeye çalışmayın…