Haber Detayı

“Korkacak bir şey yok”
Kelebek hurriyet.com.tr
07/12/2025 07:00 (2 hafta önce)

“Korkacak bir şey yok”

Kısa sürede 6’ncı baskıya ulaşan ‘Bahçıvan ve Ölüm’ kitabının yazarı Georgi Gospodinov İstanbul’daydı. ‘Ölüm üzerine yazılmış en etkileyici kitap’ diye sosyal medyayı yıkan okurlar yazarı yalnız bırakmadı. Bir araya geldiğimiz Gospodinov ‘uzun boylu, yakışıklı ve cesur’ babasının son günlerini ve o muhteşem bahçesini anlattı: “Babamın babası oldum.”

Bulgar yazar Georgi Gospodinov’un birçok dile çevrilen kitabı ‘Bahçıvan ve Ölüm’ şöyle başlıyor: “Babam bahçıvandı.

Şimdi bahçe.” Bu iki cümlede ölümün adı geçmese de yazarın ölümden bahsettiği aşikâr, buna kimsenin itirazı olmaz herhalde.

Kitabın gerisi de tam bir yüzleşme...

Gospodinov babasının adım adım hayattan gidişini anlatıyor.

O kendi acısıyla yüzleşiyor, okuyan da kendisininkiyle...Olay, baba Gospodinov’un deri ceketi ve kot pantolonuyla Sofya’ya gelmesiyle başlıyor... 79 yaşındaki baba yıllardır sebze, meyve ve çiçeklerle dolu bir bahçeye bakıyor.

Ama ne bahçe!

Domates, biber, mısır...

Çilekler, güller ve Hollanda laleri...

Onu bahçesinden koparıp Sofya’ya oğlunun yanına getirense artık dayanamadığı acıları...

Bu son düzlük 30 gün sürüyor. ‘Bahçıvan ve Ölüm’de Gospodinov bu sürece uzun boylu, yakışıklı, cesur babasının hayatını, eski Bulgaristan’ı ve günümüzü sığdırmayı başarıyor.

Kültürlerimizin birbirine dokunduğu da çok belli...

Baba da tanıdık, hayat da.Sofya Üniversitesi’nde Bulgar filolojisi okuyan, 2020’de yayımlanan ‘Zaman Sığınağı’ adlı kitabıyla 2023’te Uluslararası Booker ödülünü kazanan Gospodinov kısa süre için Türkiye’deydi.

Önce Bursa Uluslararası Edebiyat Festivali’nde, sonra İstanbul Kitapçısı Kadıköy’de okurlarıyla bir araya geldi.

Yazarla buluştuk; kitabını, ölümü “Korkacak bir şey yok” diye karşılayan babasını ve onun muhteşem bahçesini konuştuk.◊ Kitabınızın ne kadarı hayal ürünü, ne kadarı gerçek?Yüzde 83 gerçek (hafif gülümseyerek)... ◊ Babanızın bahçesi duruyor mu?

Bakan biri var mı?Bir kardeşim orada.

Ama maalesef, kardeşimle ikimiz babamın yaptığını yapamayız.

Evet, laleler orada.

Güller, kiraz ağaçları da...

Ama otlar etrafı sarmaya başladı.

Oraya bir kamera yerleştirmemi isteyenler var.

Okurlar merak ediyor.◊ ‘Bahçıvan ve Ölüm’ün dili çok sade, bir o kadar da derin.

O derinliği, samimiyeti olayın gerçekliğine mi borçluyuz?

Yazı son derece yalın.

Çünkü o zaman dilimi içinde olan her şeyin tarihini takip ettim.

Hayatın sonuyla ilgili gerçek bir hikâye anlatmak istedim.

Babam cesur bir adamdı.

O anda bile tek söylediği şey “Korkulacak bir şey yok” oldu.◊ Evet, babanız hep “Korkulacak bir şey yok” diyor.

Motoru tamir etmek için 12 metrelik su kuyusuna inerken de zor bir işi yaparken de.

Kendisini mi telkin ediyor sizce, yoksa çevredekileri mi?

Altmetni ne?İlk zamanlar korkmadığını söylemeye çalıştığını düşündüm.

Kitabın sonunda o sözlerin bize yönelik olduğunu fark ettim.

Babalar ölürken bize son derslerini veriyor.

Babamın ölmeden önce son sözleri de aslında geride, hayatta kalanlara karşı ne kadar cömert olduğunu dile getiren kelimelerdi.

Şunu söyledi: “Kimliğimi bulun, getirin.

Çünkü size lazım olacak.” Bu ölüme karşı çok özel bir tutum.

Bir taraftan şunu söylüyor: “Korkacak bir şey yok, bu tamamen formalite.

Doktor gelecek, ölümü teyit edecek.” Bir taraftan da son dakikalarında kendini değil evlatlarını düşünüyor.

Çünkü biz o kimliği o anda bulamayabiliriz. ‘Yeniden yaşıyorsunuz’◊ Babanızı kaybettikten ne kadar sonra bu kitabı yazmaya karar verdiniz?

Babamın Sofya’ya, yanıma gelişiyle sonu arası 30 gün sürdü.

Her zaman yanımda defterim olur.

Evdeyken, hastaneye gidip gelirken hep not tuttum.

Babamın sözlerini, jestlerini yazdım.

Babam vefat ettiğinde bir defter dolmuştu. 6 ay sonra kitabı yazmaya başladım.◊ Yazmak acınızı, yasınızı hafifletti mi?

Hem evet hem hayır.

Ölüm hakkında yazarken o süreci yeniden yaşıyorsunuz.

Kitabı tamamladıktan sonra bayağı rahatladım.

Yazarken gözyaşlarına hâkim olamıyorsun.

Yazmak için şehir dışında inzivaya çekildim.

Öğlene kadar yazıyor, öğleden sonra ormanda yürüyüşe çıkıyordum.

Bu esnada babamla sohbet ediyordum.

Yakın birini kaybettiğinizde dünya artık aynı yer olmuyor.

Olaylar başka anlam kazanıyor.

O yürüyüşlerde bir gül, bir kiraz ağacı sadece bir kiraz ağacı ya da gül olmuyor.

Babamla aramdaki bağ gibi geliyordu bana.

Bu aslında bahçıvanlığın da büyük bir sanat olduğunun göstergesi.

Çünkü bir gül yetiştirdiyseniz o asla sadece bir gül değildir. ‘Amaç sonu ertelemek’◊ Babanızı sizce hangi kelimeler daha iyi tarif eder?Uzun, yakışıklı, çok güzel sigara içen ve çok iyi bir hikâye anlatıcısı...◊ Gelelim babanızın hikâyelerine...

Kitabın genelinde, hatta babanızın son anlarını anlatırken kesip onun esprili hikâyelerinden birini anlatıyorsunuz...

Amacımız mümkün olduğunca sonu ertelemek.

Kitapta bir cümle var; ‘Şehrazat babam’ diye...

Şehrazat (1001 Gece Masalları) tam bunu yapıyor; hikâye anlatarak sonunu erteliyor.

Öyle anlarda insan böyle bir düşünme tarzını benimsiyor.

Babamdan çocukluğuyla ilgili hikâyeler anlatmasını istedim çünkü onları anlatırken daha az acı çektiğine inanıyordum.

Anlatılan olaylar da ağırdı.

Babamın hikâyeleriyle kendime ve okura nefes alma imkânı olsun istedim.◊ Babanız ironiyi de seven biriydi herhalde...

Kendine yönelik çok büyük bir ironiye sahipti.

Bu da farklı bir hayatta kalma yöntemi.

Bir sığınak.

Özellikle de totaliter bir sistemde yaşadığın zaman.

Babamın yaptıkları, bu ufak tavırlar, insan olmaya çalışan kişinin sisteme karşı gelme hareketleri.◊ Eğer şansınız olsa kendinize nasıl bir ölüm planlardınız?Yanımda elimi tutacak birinin olmasını sağlardım.‘Çocukluğumu yitirdim’◊ İnsan babasını kaybedince değişiyor.

Sizin hayata bakışınız değişti mi?

Çocukluğumu yitirdim ve baba oldum.

Son günlerinde babama yardım ederken bunu hissettim.

İnsan kendi babasının babası oluyor.

Yemeğini yediriyorsun, onunla konuşuyorsun...◊ Babanız hasta yatarken onun yanına girip yatarak birlikte vakit geçiriyorsunuz.

Çok etkileyici...

Nereden aklınıza geldi bunu yapmak?Bilmiyorum, doğal bir şekilde oldu.

Onun yanına yatmak doğal bir şekilde gelişti.

O yatağa yatmak şunu söylemenin tek yoluydu: Senin yanındayım, savaşacağız, birlikte devam edeceğiz...

Aynen çocuk korktuğunda, onu teskin etmek için annesi-babası yanına yatar ya, öyle bir şeydi...

Onun dışında bir de yatan hastanın yanında oturursanız veya ayakta kalırsanız siz başka bir dünyaya ait olduğunuzu görsel olarak ifade ediyorsunuz aslında.

Siz ayakta olanların yanında olduğunuzu belli ediyorsunuz...

İlgili Sitenin Haberleri