Haber Detayı

Kalp, şeker, tansiyon, kolesterol... 1 bardakta bile genleri yeniliyor!
Kadraj i̇kon takvim.com.tr
04/12/2025 09:16 (3 hafta önce)

Kalp, şeker, tansiyon, kolesterol... 1 bardakta bile genleri yeniliyor!

Yeni araştırmalar kahvaltı masasının sıradan bir parçası olarak görülen portakal suyunun vücutta sandığımızdan çok daha kapsamlı değişikliklere yol açtığını gösteriyor. Bilim insanları düzenli portakal suyu tüketiminin bağışıklık hücrelerindeki binlerce genin çalışma şeklini değiştirdiğini ortaya koydu. Bu genlerin önemli bir bölümü kan basıncının düzenlenmesi, iltihabın azaltılması ve şeker metabolizmasının kontrolü gibi uzun vadeli kalp-damar sağlığı açısından kritik süreçlerde görev yapıyor.

Son çalışmada, yetişkinlere iki ay boyunca her gün 500 ml pastörize saf portakal suyu içirildi. 60 günün sonunda stres sırasında aktive olan NAMPT, IL6, IL1B ve NLRP3 gibi iltihapla bağlantılı genlerin daha az aktif olduğu belirlendi.

Böbreklerin sodyum tutma kapasitesini etkileyen SGK1 geninin aktivitesi de düşüş gösterdi.

Euronews'te yer alan habere göre, araştırmacılar bu değişimlerin daha önce yapılan ve genç yetişkinlerde düzenli portakal suyu tüketiminin kan basıncını düşürdüğünü gösteren çalışmalarla uyumlu olduğunu vurguluyor.

Bilim insanlarına göre bu sonuçlar, portakal suyunun vücudun düzenleyici sistemlerinde küçük ama anlamlı değişiklikler yaratarak damarların gevşemesine, iltihabın azalmasına ve kalp sağlığının korunmasına katkıda bulunduğunu ortaya koyuyor.

Portakaldaki doğal flavonoid hesperidinin antioksidan ve anti-inflamatuar etkileri uzun süredir biliniyordu.

Yeni bulgular, bu bileşenin tansiyon, kolesterol dengesi ve şeker metabolizması üzerinde de rol oynadığını gösteriyor.

Vücut yapısının da bu yanıtlarda etkili olduğu ifade edildi.

Aşırı kilolu katılımcılarda yağ metabolizmasıyla ilgili genlerde daha belirgin değişiklikler görülürken daha zayıf bireylerde iltihapla ilişkili genlerdeki değişikliklerin öne çıktığı tespit edildi.

İnsülin Direnci ve Kolesterolde Azalma İhtimali 639 kişiyle yapılan 15 kontrollü çalışmanın analizine göre düzenli portakal suyu tüketimi, insülin direncini ve LDL kolesterolü azaltabiliyor.

İnsülin direnci, diyabet öncesi dönemin en önemli göstergelerinden biri kabul ediliyor.

LDL kolesteroldeki yükseklik ise kalp hastalığı riskini artıran temel faktörlerden biri.

Fazla kilolu bireylerle yürütülen başka bir çalışmada, birkaç hafta boyunca her gün portakal suyu içen katılımcıların sistolik tansiyonlarında hafif bir düşüş gözlemlendi; ayrıca 'iyi kolesterol' olarak bilinen HDL seviyelerinde artış görüldü.

Küçük görünse de bu tür değişimlerin yıllar içerisinde kalp-damar sağlığı üzerinde önemli etkileri olabileceği belirtiliyor.

Metabolit analizlerinde, portakal suyunun enerji kullanımını, hücreler arası iletişimi ve iltihap yolaklarını etkilediği ortaya çıktı.

Bir aylık süreçte kan portakalı suyu içen gönüllülerin bağırsaklarında kısa zincirli yağ asidi üreten yararlı bakterilerin arttığı belirlendi.

Bu maddeler, sağlıklı kan basıncı ve düşük iltihap düzeyleriyle ilişkilendiriliyor.

Metabolik sendromlu kişiler üzerinde yapılan bir başka araştırmada ise portakal suyunun damarların genişleme kapasitesini ifade eden endotel fonksiyonunu iyileştirdiği görüldü.

Bu durum, kalp krizi riskinin azalmasıyla bağlantılı kabul ediliyor.

Her çalışmada HDL veya trigliserit seviyelerinde belirgin bir değişiklik tespit edilmese de genel tablo; portakal suyunun iltihabı azalttığını, kan akışını desteklediğini ve kalp hastalığı risk göstergelerini iyileştirdiğini gösteriyor.

Brezilya'daki Fabrika Çalışanlarında Dikkat Çeken Sonuç Brezilya'daki bir portakal suyu fabrikasında yürütülen çalışmada, çalışanların apo-B seviyelerinin daha düşük olduğu tespit edildi.

Apo-B, kolesterol taşıyan ve kalp krizi riskini artıran parçacıkları yansıtan önemli bir biyobelirteç olarak biliniyor.

Portakal suyuyla ilgili tüm bu bulgular, sade bir sabah içeceğinin aslında vücutta sessiz ama dikkat çekici biyolojik değişimler yarattığını ve uzun vadeli kalp sağlığına katkı sunduğunu ortaya koyuyor.

Bu alandaki araştırmaların ilerlemesi, beslenme alışkanlıklarımızın görünenden çok daha derin etkileri olduğunu gösteren önemli bir kapı aralamaya devam ediyor.

İlgili Sitenin Haberleri