Haber Detayı
Kesk, TMMOB ve Ttb'den Ortak Açıklama: "Suriye'deki Bu Vahşet Karşısında Tarafsız Kalmak, İnsan Haklarına ...
KESK, TMMOB ve TTB ortak bildiri yayımlayarak Suriye'nin kıyı bölgelerinde Alevi ve diğer inanç/etnik azınlıklara yönelik sistematik saldırıları kınadı. Açıklamada, uluslararası kuruluşların bağımsız soruşturma yapması ve azınlıkların korunması çağrısı yapıldı.
(ANKARA) - KESK, TMMOB ve TTB'den yapılan ortak açıklamada, Suriye'nin kıyı bölgelerinde yaşanan olaylara ilişkin olarak, "HTŞ ve bağlı gruplar, özellikle Lazkiye ve Tartus gibi kıyı bölgelerinde Alevi topluluklara karşı toplu katliam, zorla yerinden etme, infaz ve sistematik şiddet eylemlerini artırdı.
Bu saldırılar yalnızca Alevileri değil; Dürzileri, Hristiyanları, Kürtleri, Türkmenleri ve diğer tüm azınlıkları hedef alan sistematik bir imha ve asimilasyon politikasının parçasıdır.
Yaşananlar insanlığa karşı işlenen suçlardır.
Türkiye'de barış ile Ortadoğu'daki barış bir bütündür.
Suriye'deki bu vahşet karşısında tarafsız kalmak, insan haklarına ve bölge barışına ihanettir" denildi.
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Türk Tabipleri Birliği (TTB) ortak bir bildiri yayımlayarak Suriye'nin kıyı şehirlerinde yaşanan olaylara ilişkin "Alevi Katliamını Kınıyoruz" başlığıyla ortak bir açıklama yaptı.
Açıklamada, Birleşmiş Milletler ve uluslararası insan hakları kuruluşları acilen bağımsız soruşturma mekanizmalarını devreye sokması konusunda iktidara çağrıda bulunuldu.
Açıklamada şu ifadelere yer verildi: "Hey'et-i Tahrirü'ş-Şam (HTŞ) rejiminin Suriye'de Alevi ve diğer inanç/etnik azınlıklara yönelik sistematik katliam, göç ettirme, asimilasyon ve hak ihlallerini kınıyor, bu konudaki tarihsel ve kurumsal sorumluluğumuz gereği kamuoyunu bilgilendirmeyi görev biliyoruz. 2025 başından itibaren HTŞ ve bağlı gruplar, özellikle Lazkiye ve Tartus gibi kıyı bölgelerinde Alevi topluluklara karşı toplu katliam, zorla yerinden etme, infaz ve sistematik şiddet eylemlerini artırdı.
Mart 2025'teki saldırılarda çoğu kadın ve çocuk binlerce sivil hayatını kaybetti.
Bağımsız insan hakları kuruluşları, bu durumu etnik-mezhepsel temelli sistematik şiddet ve soykırım riski olarak tanımlamaktadır.
Uluslararası toplumun sessizliği, baskı ve soykırımcı eğilimleri cesaretlendirmektedir."Türkiye'deki iktidar, HTŞ'yi meşru kılmakta ve bölge barışına zarar vermektedir"Bu saldırılar yalnızca Alevileri değil; Dürzileri, Hristiyanları, Kürtleri, Türkmenleri ve diğer tüm azınlıkları hedef alan sistematik bir imha ve asimilasyon politikasının parçasıdır.
Yaşananlar insanlığa karşı işlenen suçlardır.
Sessiz kalmak veya tarafsızlık iddiası, suçun devamına katkı sunar.
En temel insan hakkı olan yaşam hakkının bu denli çiğnendiği bir ortamda hiçbir ülke veya kuruluşun sorumluluktan kaçma lüksü yoktur.
Türkiye siyasi iktidarının, Suriye'deki rejime verdiği açık veya örtülü destek, cihatçı bir gelenekten gelen HTŞ'yi meşru kılmakta ve bölge barışına zarar vermektedir.
Gerçekten bölge halklarının güvenliği önemseniyor ve barış içinde yaşamaları isteniyorsa, Türkiye'nin tutarlı ve aktif bir dış politika geliştirmesi, HTŞ'nin uluslararası hukuk kurallarına uymasını sağlaması aksi durumda diplomatik ilişkileri sonlandırmak dahil olmak üzere etkili önlemleri gündeme getirmesi gerekmektedir.
Başta parlamentoyu, sendikaları, sivil toplumu, siyasi partileri ve demokratik kamuoyunu; Suriye'deki soykırım riskini görünür kılmaya, kınamaya ve uluslararası sorumluluk almaya çağırıyoruz."Türkiye'de barış ile Ortadoğu'daki barış bir bütündür"Suriye'de başta Alevilere, Hristiyanlara, Dürzilere ve diğer tüm azınlıklara yönelik katliam, etnik temizlik ve soykırım riski taşıyan saldırılar derhal durdurulmalıdır.
Birleşmiş Milletler ve uluslararası insan hakları kuruluşları acilen bağımsız soruşturma mekanizmalarını devreye sokmalı, suçlular tespit edilip yargılanmalıdır.
Baskı ve saldırı altındaki azınlıklar için insani yardım koridorları açılmalı, yerinden edilmiş siviller korunmalı, temel ihtiyaçları uluslararası denetim altında güvence altına alınmalıdır.
Etnik temizlik siyasetine hizmet eden iç ve dış aktörlerle kurulan her türlü meşruiyet ilişkisi reddedilmelidir.
Türkiye'de barış ile Ortadoğu'daki barış bir bütündür.
Suriye'deki bu vahşet karşısında tarafsız kalmak, insan haklarına ve bölge barışına ihanettir.
Halkların kardeşliği, eşitliği ve barışı için mücadele çağrımızı yineliyor; bu suçlardan ve soykırımcı politikalardan hesap sorulmasını talep ediyoruz."