Haber Detayı
Papa ziyaretine kimse böyle bakmadı: Anitkabir'de yazmadığı konu ne
Deniz Berktay, Papa 14. Leo’nun Türkiye ziyaretinin basit bir dini etkinlik olmadığını belirterek, “Ziyaret, ABD’nin bölgesel nüfuz politikasına dini meşruiyet kazandırma hamlesidir. Hedef ise Türkiye’nin ulus-devlet yapısıdır” değerlendirmesinde bulundu.
Papa'nın geçen haftaki Türkiye ziyareti, gündemdeki yerini epey koruyacak gibi görünüyor.
Zira, her ne kadar Papa 14.
Leo'nun Türkiye ziyareti İznik Konsili'nin 1700.
Yıldönümü ile ilişkilendirilmiş olsa da, ziyaretin gerçek gündeminin, ABD'nin dünya politikasına dini açıdan destek vermek olduğu ve Türkiye'nin ulus devlet yapısını hedef aldığı, daha da netlik kazandı (ayrıntılarını aşağıda yazacağım).İznik Konsili'nin Hristiyanlık tarihinde sahip olduğu önemi, Hristiyanlıkta mezheplerin nasıl ortaya çıktığını, Fener Patrikhanesi'nin ABD'nin Doğu Avrupa'ya yönelik nüfuz politikasında nasıl bir araç haline getirildiğini, Cumhuriyet Yayınları'ndan çıkan "Rusya Batı Çatışmasında Fener Rum Patrikhanesi" adlı kitabımda, kapsamlı olarak anlatıyorum.Papa'nın resmi ziyaret nedeni olan İznik Konsili, 325 yılında, Roma İmparatoru I.
Konstantin tarafından, devletin resmi din anlayışını belirlemek üzere toplanmıştı ("konsil" kelimesini, kabaca, "dini genel kurul" olarak çevirebiliriz).
Hristiyanlığın ortaya çıktığı ilk üç yüz yıl boyunca Hristiyanlar, Roma'nın ağır baskısı altında edilmişti.
Ne var ki 300'lü yıllarda, Roma İmparatoru I.
Konstantin, sayıları giderek artan Hristiyanları etmektense, bu dini Roma'nın Egemen dini yapmanın, İran'dan Atlas Okyanusu kıyılarına uzanan bir imparatorluğu daha kolay ayakta tutacağını düşündü ve putperestliği yasaklamamakla birlikte, Hristiyanlığı Roma'nın egemen dini yaptı.
Ne var ki, o tarihlerde Hristiyanlıkta farklı mezhepler ortaya çıkmıştı ve bu durum, tebaayı din aracılığıyla yönetmek isteyen imparatorun isteyeceği bir durum değildi.
Bu nedenle, İmparator Konstantin, "din içindeki ayrılıklar giderilecekse, onu da biz gideririz" dedi ve 325 yılında, imparatorluğun her tarafından yüzlerce din adamı, İmparator Konstantin'in başkanlığında, İznik'te toplandı.
Burada, devletin resmi din anlayışı benimsendi ve devletin resmi din anlayışını benimsemeyenler, "sapkın" ilan edildi.(Ancak, bu Konsili toplayan ve resmi din anlayışını benimseten imparator Konstantin'in kendisi, o tarihte henüz vaftizci değildi.
Yani, Hristiyanlığın temel şartlarından birini uygulanmamış bir imparatorun başkanlığında şekilleniyordu bu resmi din)Ayrıca, İslamiyet'teki "imanın şartları"na benzer şekilde, burada, iman ilkeleri oluşturuldu.
Bu konsiller ve sonradan, 381'de toplanacak olan I.
İstanbul Konsili'nde benimsenen İman ilkeleri, bugün, bütün Hristiyanların inancının temelini oluşturur ve "İznik- İstanbul iman ilkeleri" olarak adlandırılır.Roma (ve sonraki Bizans) imparatorları, bu şekilde, yedi adet konsil düzenledi.
Buralarda, çeşitli dini tartışmalar yapıldı ve Hemen her bir konsilde, resmi kararları kabul etmeyen "sapkın"lar ortaya çıktı: Üçüncü Konsili kabul etmeyen Süryaniler, Dördüncü Konsili kabul etmeyen Süryaniler ve Ermeni Gregoryenler gibi. (Derken, sekiz yüzlü yıllardan itibaren, Katolik ve Ortodokslar arasındaki çatışmalar da arttı ve 1054'te, Katolik ve Ortodoks kiliseleri, birbirlerini karşılıklı aforoz etti.) Ancak, konsiller yoluyla devlet dini oluşturma çabası başarılı olamayacak ve resmi Hristiyanlık, ne Roma’yı, ne de Bizans'ı dağılmak tam kurtaramayacaktı ("resmi din", imparatorluk genelindeki etnik ve sınıfsal çatışmaları yok etmeye yetmeyecekti).Papa 14.
Leo'nun Türkiye ziyareti, işte bu ilk İznik Konsili vesileyle yapıldı.
Ancak, ziyaret her bakımdan soru işaretlerine, hatta, skandallara yol açtı.
Her şeyden önce, geziden kısa süre önce, gezinin gündem maddelerinden birinin Heybeliada Ruhban Okulu'nun tekrar açılması olduğu basına yansıdı.
Yani, papa, Fener Patrikhanesi'nin 1971'de Türk yüksek öğrenim denetim kurumlarına bağlı olmayı reddederek kapattığı Ruhban Okulu'nun, bugünlerde, devlet denetimine bağlı olmayacak şekilde ve Türkiye'deki Rumlardan ziyade, çevre ülkelerin rahip adaylarını yetiştirecek ve de ABD yanlısı bir çizgiyle yetiştirecek şekilde yeniden açılması konusunda lobi çalışması yapmaya da gelmişti. (Ziyaretin hemen ardından, ABD'nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack'ın Türkiye'de 2026 sonbaharında kadar Ruhban Okulu'nun açılacağını söylemesi, bir tesadüf mü?)Papa'nın Ankara'da yaptığı açıklamada, ziyaret logosu olarak neden Çanakkale Köprüsü'nün seçildiği açıklanıyor ve bu köprü resmiyle, Türkiye'nin kendi içindeki unsurların birbirine bağlanması gerektiği ifade edilerek, tekdüzeliğin zararlı olduğu ifade ediliyordu.
Türkiye'de günümüzde zorla Müslümanlaştırma olmadığına göre, Papa'nın burada "tek düzelik"ten kastettiği ve hedef aldığı şey, ulus devletten başka bir şey değildi.
Yeni papa, eskisinden farklı olarak, ABD yanlısı çizgide.
Bu söyledikleri de ABD'nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack'ın Türkiye'nin ulus devlet yapısını hedef alan ve Osmanlı döneminin "millet sistemi"ni (dini cemaatlerin idari özerkliğe sahip olduğu sistem) örnek gösteren açıklamalarıyla örtüşüyor.
Hem Papa'nın, hem de ABD büyükelçisinin açıklamaları, Atatürk'ün kurduğu düzeni açıkça hedef alıyor.
Hal böyleyken, "Papa nasıl olur da Anıtkabir'i ziyaret ettiği halde, Anıtkabir Özel Defteri'nde Atatürk'ü anmadı" diye şaşırmayın anlamı var mı?
Kısacası, mesele, "papa ilk ziyaretini bize yaparak bizi Dünya gündemine taşıdı.
Papa gelecek, Türkiye'de din turizmi canlanacak" meselesi değildir.
Ülkenin geleceğini düşünen herkesin yakından takip etmesi gereken bir süreçtir bu.Deniz BerktayOdatv.com