Haber Detayı
Çalışıp da yetinemeyenler ülkesi
Çalışıp da yetinemeyenler ülkesi
DİSK-AR İşsizliğin Görünümü Ekim 2025 raporuna göre Türkiye’de geniş tanımlı işsiz sayısı 12 milyonu aştı.
DİSK-AR, TÜİK ile aynı gün, TÜİK verilerinden faydalanarak alternatif bir görünüm sunuyor.
Bu tablo, istatistik biliminin veriyi anlamlandırma önündeki engellerini yıkarak bize görünmeyen gerçekleri anlatıyor.
TÜİK’in açıkladığı verilere göre, mevsim etkisinden arındırılmış dar tanımlı işsizlik oranı yüzde 8,5 olurken bu 3 milyon 33 bin kişinin işsiz olduğunu gösteriyor.
Mevsim etkisinden arındırılmış geniş tanımlı işsizlik oranı (âtıl işgücü) ise yüzde 29,6 olarak açıklandı.
TÜİK bunun için bir sayı açıklamazken, DİSK-AR’ın alternatif hesaplaması geniş tanımlı işsiz sayısının 12 milyon 66 bin olduğunu ortaya koydu. *** Uçurum incelemeye değer.
Ancak veriler bize gösteriyor ki bu makasın artmasının temel nedeni artık yalnızca işsizlik değil yoksulluk.
Vatandaşlar, işsiz kaldığı için değil, geçinemeyen vatandaşlar daha fazla çalışmak istediği için zamana bağlı eksik istihdam oranımız yükseliyor.
Çalıştığı halde yetinemeyenler, daha fazla çalışmak için ek iş kuyruğuna giriyor.
Elbette bir de iş aramaktan ümidini kesenler bulunuyor.
Bu ekonomideki soğumanın net bir fotoğrafı olarak karşımıza çıkıyor. *** İşin bir de başka bir boyutu var.
Resmi olarak dar tanımlı işsizler içinde yer alanların çoğu işsizlik ödeneğinden faydalanamıyor.
Şaşırmamak gerekir ki bu kulaklar sanayi odaları toplantılarında işverenlerin “işsizlik ödeneğinden işçiler faydalanıyor” sitemlerini duydu.
Ekim 2025’te TÜİK toplam dar tanımlı işsiz sayısını 3 milyon 33 bin kişi iken, İŞKUR’un Ekim 2025 İşsizlik Sigortası Bültenleri verilerine göre ise bu ayda işsizlik ödeneği alabilenlerin sayısı 481 bin 226.
Bu yalnızca yüzde 15,9’luk bir kesimin hakkını kullanabildiğini gösterirken 2,5 milyon işsizin işsizlik ödeneğinden yoksun kaldığı ortaya çıkıyor. *** Türkiye işgücü piyasasındaki mevcut tablo, sorunun artık sadece bir “iş bulamama” meselesi olmaktan çıkıp, çok daha derin bir “geçim ve güvence” krizine dönüştüğünü kanıtlıyor.
Dar ve geniş tanımlı işsizlik arasındaki makasın rekor seviyede açılması, yoksulluğun insanları mevcut işlerinin üzerine ek iş aramaya zorladığını ve alım gücündeki erimenin istihdam verilerine doğrudan yansıdığını görüyoruz.
İşsizlik ödeneği hakkının kısıtlı kullanımı ise zor zamanlarda sosyal güvenliği yeniden düşünmenin önemini gösteriyor.