Haber Detayı

TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı uyardı: Sanayide biz üretiyoruz, kâr başkasının hanesine yazılıyor
Ekonomi dunya.com
01/12/2025 00:00 (3 hafta önce)

TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı uyardı: Sanayide biz üretiyoruz, kâr başkasının hanesine yazılıyor

TÜRKONFED tarafından "Küresel Kırılma Döneminde Türkiye" adıyla düzenlenen zirvede buluşan iş dünyası temsilcileri, finansmandan kaybedilen rekabet gücüne kadar reel sektörün sorunlarını masaya yatırdı. Tehditler kadar fırsatların da konuşulduğu zirve kapsamında yapılan B2B görüşmelerde ise yaklaşık 2.5 milyar TL'lik iş birliğine imza atıldı.

Nurdoğan ARSLAN ERGÜN-ANTALYAnurdogan.arslan@dunya.comTürk iş dünyasının temsilcileri, Türk İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) tarafından düzenlenen 26.

İş Dünyası Zirvesi’nde buluştu.

Teması 'Küresel Kırılma Döneminde Türkiye’ olan zirve, Batı Akdeniz Sanayi ve İş Dünyası Federasyonu’nun (BAKSİFED) ev sahipliğinde Antalya’da gerçekleştirildi.

Zirvenin açılışında konuşan TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Sönmez, küresel kırılma döneminde Türk ekonomisinin yapısal sorunlarına dikkat çekerek, "Üretim merkezleri yer değiştiriyor.

Ülkeler kendi kendine yetme dönemine giriyor.

Sanayici olarak Türkiye'nin kalkınma yolculuğunu sırtlanıyoruz" dedi.

Türkiye’nin, Dünya Rekabetçilik Endeksi 2025 listesinde bir önceki yıla göre 13 sıra gerileyerek 69 ülke arasında 66’ncı sırada yer aldığını söyleyen Sönmez, “‘Düşük katma değer, düşük gelir ve düşük verimlilik’ şeklinde bir kısır döngüye sıkışmış durumdayız” dedi. “Uluslararası alanda güçlü bağlar kurmalıyız”Son dönemde tüketim ürünleri ithalatı öncülüğünde yükselen dış ticaret açığının aslında bir teknoloji açığı olduğunu dile getiren Sönmez, “Bugün bazı sektörlerde tökezlesek de otomotiv, beyaz eşya ve savunma sanayisinde bölgemizin lideriyiz ve milli gelirimizin dörtte birini sanayiden elde ediyoruz.

Ancak fiyat rekabeti içinde olduğumuz Çin’de yüksek teknolojili ürün ihracatının payı yüzde 30’a dayanmışken bu oran bizde yüzde 3-4 seviyesinde kalıyor.

Sanayide biz üretiyoruz, kâr başkasının hanesine yazılıyor.

Biz sanayi ham maddesi satıyoruz, ihracat pazarlarımızdaki iş ortaklarımız bunun üzerine inovasyonu, tasarımı ve markalaşmayı ekleyerek kendi milli gelirlerine bizimkinin katbekat fazlasını kazandırıyor.

Ar-Ge harcamalarımızı yüzde 1,5’tan, yüzde 3,5 seviyesine taşıyarak agresif bir yüksek teknoloji atılımını ve ara malı üretiminde bir millileşme hamlesini başlatmamız gerekiyor” diye konuştu.

Sönmez, bu konudaki çözüm önerilerini ise “İhracatı belli sektörlerdeki sayılı şirketin başarısı olmaktan çıkarıp Anadolu sathında bir kalkınma yolculuğuna dönüştürmeliyiz.

Tüm şirketlerin ortak kullanabileceği Ar-Ge ve inovasyon merkezlerini kurmalıyız.

Birbirimizden öğrenme ve ‘rekaberlik’ kültürünü geliştirebilmeliyiz.

Türk diasporası aracılığıyla Silikon Vadisi, Berlin, Singapur, Dubai gibi teknoloji merkezleriyle daha güçlü bağlar kurmalıyız” dedi."2026 reel anlamda bir denge yılı olacak"2026 yılına girerken olunması gereken noktanın halen çok uzağında bulunulduğuna dikkat çeken Süleyman Sönmez, bu nedenle 2026'da nominal büyüme devam etse de reel anlamda bir denge yılı olacağını söyledi. 2026’nın  sonlarına doğru da finansal istikrar alanında nesnel bir iyileşmenin ilk belirtilerini hissedileceği öngörüsünde bulunan Sönmez, “Finansal istikrarı, bölgesel kalkınmayla üretimi ise yeşil ve dijital dönüşümle birleştirebilirsek içinden geçtiğimiz yeniden yapılanma dönemine yön veren ülkeler arasında yerimizi alabiliriz” dedi.

Sönmez, “Ancak bu başarı hikâyesinin en önemli unsurları; yargı bağımsızlığı, kurumlara güven ve demokrasiye duyulan inançtır.

Güven ve şeffaflık olmadan ekonomik büyüme de gelecek inşası da olamaz.

Eğer büyümede kalıcılığı istiyorsak önce hukuka, sonra birbirimize güveneceğiz” ifadelerini kulandı.Yol ayrımında karar verici iş dünyası olmalıBatı Akdeniz Sanayi ve İş Dünyası Federasyonu (BAKSİFED) Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Cengiz de dünyanın içinden geçtiği sürecin tarihin en sert dönüşümlerinden biri olduğunu belirterek, Türkiye’nin bu dalgayı izleyen değil, yön veren bir ülke olması gerektiğini vurguladı.

Dünyanın en sert ekonomik kırılma dönemlerinden birinin içinden geçtiğini söyleyen Cengiz, içinde bulunulan dönemin geçmişte geçerli olan kuralların hiçbiriyle açıklanamayacağını ifade etti.

İş dünyasının büyük potansiyele sahip olmasına rağmen uzun vadeli stratejiler yerine günü kurtaran reflekslere mahkum edildiğini ifade eden Cengiz, “Türkiye’nin en büyük sorunu öngörü eksikliği veya yeteneksizlik değil tutarlılık ve strateji eksikliği.

Dünya koşuyor, biz ise çoğu zaman yürümekle yetiniyoruz” dedi.

Cengiz, küresel kırılma dönemlerinin bekleyenleri değil, erken pozisyon alanları ödüllendirdiğini vurguladı.

Türkiye’nin önünde iki yol olduğunu ifade eden Cengiz, “Ya küresel kırılmanın pasif mağduru olacağız, her dalgada yeniden savrulacağız; ya da bu kırılmayı fırsata dönüştürüp yeni küresel düzenin bölgesel merkezlerinden biri hâline geleceğiz” dedi.

Bu yol ayrımında karar verici aktörün iş dünyası olduğunu söyleyen Cengiz, kalkınmayı, üretimi, inovasyonu, istihdamı ve uluslararası bağlantıları taşıyan kesimin iş insanları olduğunu belirtti."Bu dönemde savunmada kalan kaybeder"“Bu dönemde savunmada kalan kaybeder” diyen Cengiz, beş yıl önceki iş modelleriyle hareket eden, dijital dönüşümü maliyet gören, inovasyondan kaçınan ve risk almaktan uzak duran şirketlerin sadece pazar kaybetmekle kalmayıp tamamen yok olabileceğini söyledi.

Dünyada hiçbir şirketin ve hiçbir ülkenin dönüşümün bitmesini beklemediğini, aksine kriz gerçekliği içinde yeni ekonomiyi kurduğunu belirten Cengiz, Türkiye’de ise birçok şirketin hala “kriz geçsin, sonra yatırım yaparız” anlayışıyla hareket ettiğini dile getirerek, “Zaman bekleyenleri değil, cesaretle öne çıkanları ödüllendirir” dedi.Bu şartlarda iş insanlarının ses yükseltmesinin eleştiri olarak görülmemesi gerektiğini söyleyen Cengiz, “Ülkesinin geleceğini dert eden herkes, yanlış giden şeyleri söylemek zorunda.

Eleştirilerimiz politik değil, gerçeklere dayalı.

Çünkü bugün bu sorunlarla yüzleşmezsek yarın çok daha ağır bedeller  öderiz” dedi.

Konuşmanın sonunda bir uyarıda bulunan Cengiz, “Eğer bu dönemi yönetemezsek, bu dönem bizi yönetecek.

Kararsız kalanlar kaybedecek, cesur olanlar kazanacak.

Türkiye’nin geleceğini ithal edemeyiz, geleceği biz inşa etmeliyiz” diye konuştu. “Şoklarla mücadele ederken dönüşümü kaçırmayalım”TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, küresel ekonomiden teknolojiye, jeopolitikten iklim krizine kadar birçok alanda kuralların yeniden yazıldığı bir dönemden geçildiğini belirterek Türkiye’nin bu dönüşümde önemli fırsatlar yakalayabileceğini söyledi.

Küresel ekonomik belirsizlik, Çin'deki değişim ve yapay zekanın dünya gündemindeki  konular olduğunu belirten Turan, TÜSİAD yönetimiyle son bir ayda gerçekleştirdiği ABD ve Çin temaslarından aktardığı gözlemlerle iş dünyasına “değişimi doğru okuyun, fırsatları kaçırmayın” çağrısı yaptı.

ABD’de finans, akademi ve teknoloji çevreleriyle yapılan görüşmelerde belirsizliklerin öne çıktığını aktaran Turan, Amerikan ekonomisinde resesyon beklenmediğini ancak risklerin arttığını vurguladı.

ABD’de ticaret politikasındaki sert korumacılık ve gümrük vergilerinin küresel tedarik zincirlerini yeniden şekillendirdiğine dikkat çekerek “Bu ortam gelişmekte olan ülkeler için hem risk hem fırsat barındırıyor.

Türkiye için fırsatlar daha büyük olabilir” dedi.

İklim krizinin ekonomik etkilerine de işaret eden Turan, COP31’in Türkiye’de yapılacak olmasının ülkenin iklim politikalarında yeni bir liderlik fırsatı sunduğunu söyledi.

Küresel dönüşümün hızını “benzeri görülmemiş” olarak tanımlayan Turan, şöyle devam etti:  mesajı verdi: “Kısa vadeli şoklarla mücadele ederken uzun vadeli hedeflerden vazgeçmemeliyiz.

İş modelleri kökten değişiyor.

Kendimizi, şirketlerimizi ve şehirlerimizi bu yeni döneme hazırlamalıyız."Aras: Tarih kitaplarına geçecek bir yıl yaşıyoruzZirvede konuk konuşmacı olarak yer alan TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Ömer Aras, "Tarih kitaplarına geçecek bir yılı geride bırakıyoruz. 2025'in ilk günlerinden itibaren yaşadıklarımız sadece 'zor bir dönem' değil, dünya düzeninin kökten değiştiği bir eşik.

Bu ortam bizim gibi orta büyüklükteki ülkelerin bölgesel etkinliğinin artacağını gösteriyor.

Gerek ekonomik gerekse politik olarak doğru politikalar üretip doğru adım atarsak bu fırsattan yararlanırız" dedi.

Küresel bazda rekabet koşullarını özellikle veri bazlı ve sağlıklı teşhis etmek gerektiğini vurgulayan Aras, "Rekabet gücünü arttırmak için el birliği ile çalışmalıyız.

Daha sağlam ve daha rekabetçi bir ekonomi yaratmanın temeli doğru eğitimden geçiyor.

Bugün finansmandan sonraki en büyük şikâyetlerden biri nitelikli insan kaynağı bulamamak ve elde tutamamak olarak ortaya çıkıyor.

Ülke olarak nitelikli eğitime yatırım yapmalıyız.

Özellikle, potansiyellerinden yeterince yararlanamadığımız gençleri ve kadınları çalışma hayatına dahil etmeliyiz.

Verimliliğe dayalı rekabetçi mal ve hizmet ihraç eden bir ekonomi yaratmak; teknoloji ve inovasyona dayalı üretime ağırlık vermek zorundayız.

Şirketler olarak da verimliliğimizi ve dolayısıyla rekabet gücümüzü arttırıcı adımlar atmalıyız" dedi

İlgili Sitenin Haberleri