Haber Detayı
Kalıcı oje masum değil
Kalıcı oje artık sadece bir güzellik trendi değil; açık konuşmak gerekirse, sessiz bir sağlık tartışması. Üstelik bu tartışma yıllardır kadınların kulağına bile fısıldanmadan, üstü kapalı biçimde sürüp gidiyor. Avrupa Birliği riskli bulduğu bazı kimyasalları yasaklarken, bizde aynı ürünler hâlâ raflarda duruyor.
PARLAK tırnaklara kavuşmak için o UV lambasının altına elinizi uzattığınızda, “Bu ışık, bu kimyasallar...
Acaba sağlıklı mı?” diye düşünen kaç kişiyiz?
UVA ışınlarının cildimizde bıraktığı izleri konuşan var mı?
Ya da akrilat alerjisinin diş dolgularından eklem protezlerine kadar neye mal olabileceğini bilen kaç kişi?
Trend büyüyor ama risk neredeyse hiç konuşulmuyor.Türkiye’de son yılların en popüler güzellik alışkanlıklarından biri jel ya da kalıcı oje.
Normal ojeden farklı olarak UV veya LED ışığıyla sertleşen bu ürünler, klasik ojeye göre çok daha uzun süre parlaklığını koruyor.“Haftalarca bozulmuyor”, “bulaşık yıkarken çıkmıyor”, “parlaklığı harika”...Çalışan kadın, öğrenci, evde çocukla koşuşturan anne...
Kısacası kalıcı oje modern hayatın hızına ayak uyduran bir kurtarıcı gibi görünmeye devam ediyor.Fakat artık bilim dünyası, bu pratikliğin arkasında daha karmaşık bir tablo olduğunu söylüyor.
Avrupa Birliği’nin yeni yasakları, dermatologların art arda gelen uyarıları, UV lambalarına dair laboratuvar verileri “kalıcı oje” meselesinin düşünülenden daha ciddi olduğunu gösteriyor.
UV LAMBALARI DA RİSK TAŞIYOR Kalıcı oje konusundaki en büyük endişelerden biri yalnızca kimyasallar değil; kurutma işleminde kullanılan UV ve LED lambaları.
Bu lambaların büyük çoğunluğu UVA ışığı yayıyor; yani cilt yaşlanmasından DNA hasarına kadar pek çok mekanizmayla ilişkilendirilen ışık türü.Yakın dönemde yapılan bir laboratuvar çalışmasında, UV oje kurutucularına maruz bırakılan memeli hücrelerinde yüksek düzeyde DNA hasarı, reaktif oksijen artışı, mitokondriyal işlev bozukluğu ve kalıcı genetik mutasyonlar tespit edildi.
Bu bulgular, lambanın altındaki birkaç dakikanın bile hücresel düzeyde iz bırakabileceğini düşündürüyor.Dermatologlar yıllardır bunun “düşük ama mevcut bir risk” olduğunu söylüyordu; artık bu uyarının bilimsel zemini çok daha güçlü.
AB YASAKLADI Yakın zamanda Avrupa Birliği, bazı kalıcı oje formüllerinde bulunan Trimetilbenzoil Difenilfosfin Oksit (TPO) adlı kimyasalı yasakladı.
TPO, UV ışık altında ojenin sertleşmesini sağlayan bir fotobaşlatıcı ve özellikle profesyonel salon ürünlerinde sık kullanılıyor.Bu yasağın nedeni, TPO’nun hayvan çalışmalarında üreme sistemine zarar verebilmesi.
Testislerde yapısal bozulmalar ve doğurganlıkta düşüş gibi etkiler yalnızca yüksek ve ağızdan verilen dozlarda görülmüş olsa da, AB temkinli davranmayı seçti.Bu, bir “kalıcı oje yasağı” değil; fakat TPO içeren ürünlerin artık piyasaya sürülmesi mümkün olmayacak.Öte yandan ABD’de benzer bir yasak bulunmuyor ancak buna rağmen birçok üretici gönüllü olarak TPO’suz formüllere geçmeye başlamış durumda.
BÜYÜYEN BİR SORUN: ALERJİ SALGINI Kalıcı ojenin bir diğer, ancak pek bilinmeyen yönü ise akrilat ve metakrilat içeren bileşenlere karşı gelişen alerjiler.
Bu maddeler, ojenin yapışmasını ve sertleşmesini sağlayan temel yapı taşları.
İngiltere ve İrlanda’dan gelen raporlar bu durumu artık “kontakt alerji salgını” olarak tanımlıyor.
Yapılan testlerde bireylerin yaklaşık %2.4’ünde akrilat alerjisi saptanmış durumda.Bu alerjilerin belki de en dikkat çekici yanı, bir kez geliştikten sonra yalnızca tırnak ürünlerine değil; diş dolguları, tıbbi yapıştırıcılar, eklem protezleri ve takma kirpik yapıştırıcıları gibi bambaşka alanlardaki ürünlere de tepki gösterebilmesi.
Üstelik belirtiler sadece tırnak çevresiyle sınırlı kalmıyor; göz kapaklarında, yüzde, boyunda ya da vücudun herhangi bir bölgesinde döküntüler görülebiliyor.Ev tipi kitlerde risk daha da artıyor çünkü yanlış lamba kullanımı, yetersiz kurutma ve ürünün cilde temas etmesi alerji gelişimini kolaylaştırıyor.Yakın zamanda Latin Amerika’ya kısa bir aile ziyareti yapan bir hastam, dönüşte tüm vücudunda inatçı döküntülerle geldi.
Günlerce tanı koymaya çalıştık.
Güneş mi, yiyecekler mi, hava değişimi mi?
Hayır.Sorun, orada “bir defalık deneyeyim” diyerek yaptırdığı kalıcı ojenin içindeki akrilatlardı.Tırnak için tasarlanan bir ürün, yüzünde ve boynunda tam bir alerji krizine dönüşmüştü.TIRNAKLARA HASAR VERİYOR UV ışınları ve alerjiler dışında, jel ojenin tırnaklara verdiği mekanik hasar da göz ardı edilmemeli.
Çıkarma işlemi sırasında asetonla ıslatma, agresif törpüleme, kazıma ve soyma, tırnak plakasına zarar verebiliyor.
Bu hasarın toparlanması aylar sürebiliyor.Sık jel oje kullanımı tırnakların keratin tabakalarını yavaş yavaş inceltiyor.
Keratin, tırnaklara güç ve şekil veren, parmaklarımızı hasar ve enfeksiyondan koruyan temel protein.
Uzun vadede vücut adaptasyon gösterip bu kaybı telafi edemeyebiliyor; dolayısıyla tırnaklar eski kalınlığına dönemeyebiliyor.
PEKİ UZAK MI DURMALIYIZ İşin ilginç yanı, uzmanların çoğu bu soruya hâlâ “hayır” diyor.
Kalıcı oje en sağlıklı seçenek değil, bu artık açık; ama tamamen bırakılması da şart değil.
Asıl mesele, uygulamanın sıklığı ve nasıl yapıldığı.Dermatologlara göre en temel önlem, UVA maruziyetini azaltmak.
İşlemden yirmi dakika önce yüksek koruma faktörlü mineral güneş kremi sürmek, elleri koruyucu eldivenle kapatmak veya daha düşük UV yayan lambaların kullanılmasını istemek faydalı olabilir.Evde uygulamada ürünü cilde bulaştırmamak, doğru lambayı kullanmak ve talimatlara tam uymak alerji riskini azaltır.Tırnakların dinlendirilmesi, ojeyi soyarak çıkarmamak, tırnak etlerini kesmemek ve işlemi eğitimli profesyonellere yaptırmak uzun vadeli tırnak sağlığı için önemli.Son söz: Güzellik için sağlık ihmal edilmemeli; doğru teknikle risk yönetilebilir.