Haber Detayı

 Enflasyonla mücadelede eksik halka
Dünya# dunya.com
29/11/2025 00:00 (4 hafta önce)

 Enflasyonla mücadelede eksik halka

Türkiye'nin kur artışlarının olumsuz etkilerinden kurtulması ve sürdürülebilir bir ekonomik büyüme yakalaması için üretim yapısında köklü bir dönüşüm kaçınılmaz. Bu yapısal adımların kararlılıkla ve uzun vadeli bir perspektifle hayata geçirilmesi, Türkiye ekonomisinin dış şoklara karşı direncini artıracaktır.

UĞUR GÜNDÜZ (Ekonomist - Bankacı) Son dört yıldır yaşadığımız enflasyonun gerçek nede­nini ortaya koymadan sa­dece talep kısıcı (kredi kartı kul­lanımını engellemeye kadar) politikalarla mücadele etmeye ça­lışıyoruz.

Oysa yaşadığımız açık bir maliyet enflasyonu.

Maliyet­leri artıran en önemli etken de kur.Kurları içimiz titreyerek takip ediyor, biraz kıpırdayınca mali­yet hesaplarına başlıyor, üretici­siyle, tüketicisiyle artmaması için dua ediyoruz.

Enflasyonu dizgin­lemenin en önemli aracı kur kont­rolünü sağlamak ve döviz talebini tetikleyen unsurları engellemek.

Bunun en önemli yolu da faiz ol­duğundan, yüksek faiz/ kur den­gesi yüzünden enflasyonu indir­mede fazla başarılı olamıyoruz.Türkiye ekonomisi, son yıllarda döviz kurlarındaki dalgalanmala­rın etkisiyle üretimde önemli zor­luklarla karşı karşıya kalıyor.

Üre­timde ithal ara malı ve hammadde kullanımı, kur artışlarının mali­yetleri tetiklemesi ve rekabet gü­cünü azaltması gibi sorunları be­raberinde getiriyor.

Kur artışı sa­nıldığı gibi ihracatı uçurmuyor, tam tersi, kur istikrarının olduğu dönemlerde ihracat rekoru kırı­yoruz.

Bu durum, sürdürülebilir bir ekonomik büyüme ve kalkın­ma için üretim yapısında köklü bir dönüşümü zorunlu kılmaktadır.Öyle ki ithalata dayalı, kura du­yarlı üretim yapısı, kur arttıkça üretim maliyetlerini de artırmak­ta, ihracatçının dış piyasalarla re­kabet şansını azaltmaktadır.

Bu nedenle tekstil başta olmak üzere birçok sanayici yurt dışına yatı­rım yapmakta ve işlerini başka ül­kelere taşımaktadır.2024 yılı itibariyle ara mallar ve hammadde ithalatının toplam it­halat içindeki payı yüzde 70 iken 2025 Ağustos itibariyle yüzde 68’e düşmüş, tüketim mallarının payı ise yüzde 15’den yüzde 16.5’a yükselmiştir.

Bu gidişat ithalata dayalı üretimin de tehlikede oldu­ğunu ve daha da kötüsü, doğrudan ithalatçı olmaya doğru gittiğimizi gösteriyor.Bu döngüyü nasıl kıracağız?

Kura duyarlı, ithalata dayalı üre­tim modelini nasıl değiştireceğiz?Yapısal dönüşümün temel ilkeleriKüresel bazda 30 yıllık sürece baktığımızda dünyanın en değer­li şirketlerinin nasıl nitelik de­ğiştirdiğini, banka, petrol ve pe­rakende devlerinden oluşan bir yapının tamamen teknoloji/bilgi­sayar/yapay zekâ tabanlı bir yapı­ya dönüştüğünü görüyoruz.Sanayi devriminde rol alama­yan ülkemizin bu yeni üretim ya­pılanması ve dönüşümünde yer edinmesi, kendisine bir rol biç­mesi şarttır.

Bu dönüşümde dev­letin öncü rolü üstlenmesi, kay­nak dağılımının bu hedef doğ­rultusunda yeniden gözden geçirilmesi çok önemlidir.1-Stratejik sektörlerde yerli üretimin teşviki:Öncelikle stratejik olarak be­lirlediğimiz sektörlerde yerli üretimi desteklememiz gereki­yor.

Bu sektörler, savunma sana­yii, ilaç, petrokimya, tarımsal üre­tim, enerji, gıda ve temel sanayi girdileri gibi alanları kapsamalı­dır.

Yerli üretimi teşvik etmek için uzun vadeli ve öngörülebilir poli­tikalar oluşturulmalı, yatırım teş­vikleri, vergi avantajları ve uygun kredi imkanları sunulmalıdır.Bu sektörleri ithal hammad­de bağımlılığı ve kur baskısından kurtarmadan, sağlıklı bir enflas­yonla mücadele programı yürüt­mek zordur.Bu alanlarda gerekirse devlet doğrudan yatırımcı olmalı ya da nakit teşvik desteği sağlamalıdır.Çinko, nikel, krom, bakır gibi madenleri çıkarıyor, hammad­de fiyatından ucuza ihraç ediyor, üretimde kullanmak için üç ka­tı bedelle ithal ediyoruz.

Oysa bu madenleri kendimiz zenginleşti­rebilmeliyiz.Kamu alımlarında yerli ürün­lere öncelik değil yerli ürün şartı getirilmelidir.

Bu konuda devlet tavsiye edici değil, kendi kullanı­mı açısından, emredici olmalıdır.2-Araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) çalışmalarının güçlendirilmesi:Üretimde katma değeri artır­mak ve dışa bağımlılığı azaltmak için Ar-Ge faaliyetlerine yapı­lan yatırımların artırılması kri­tik öneme sahiptir.

Üniversiteler, sanayi kuruluşları ve kamu Ar- Ge merkezleri arasındaki işbirli­ği güçlendirilmeli, nitelikli araş­tırmacı yetiştirilmesine yönelik programlar desteklenmelidir.Küresel üretim yapısı dönüşü­münde iyi bir yer edinmek ve ge­ri kalmamak için yenilik getiren teknoloji yaratmalı, yani icat çı­karmalıyız!Ar-Ge harcamalarının milli ge­lire oranı en yüksek ülkeler, yüzde 6 ile İsrail, yüzde 5 ile Güney Kore, yüzde 4 ile Tayvan, yüzde 3.6 ile İsveç, bizde bu oran yüzde 1.5 ci­varındadır.Zaten kaynak sıkıntısı çeken sanayi işletmelerinin bu alana fazla harcama yapması beklen­meden ciddi nakit Ar-Ge destek­leri sağlanmalı hatta sektör baz­lı Ar-Ee kurumları tesis edilerek devlet bizzat bu alanda faaliyet göstermelidir.Patent ve fikri mülkiyet hakla­rının korunması, teşvik edilmesi, ciddi hibelerle desteklenmesi, ye­nilikçi ürün ve teknolojilerin ge­liştirilmesini sağlar.3-KOBİ'lerin zamana uyu­mu:Türkiye ekonomisinin önem­li bir aktörü olan KOBİ'lerin üre­timde daha etkin rol alması ve ih­racat potansiyellerini artırması için yapısal dönüşümleri destek­lenmelidir.Katma değer yaratmayan, ge­leceği olmayan iş alanları tasfiye edilerek, geleceğe dönüşüm prog­ramı dahilinde, yeni iş alanları ya­ratılmalı ve maddi/ manevi des­tek verilmelidir.Maliyetli bir iş olan Ar-Ge har­camaları için KOBİ’lere özel des­tek paketleri sunulmalıdır.

Böyle­ce KOBİ’lerin girişimci dinamik yapıları yenilikler ve buluşlarla ekonomiye daha fazla katkı sağ­layacaktır.KOBİ'lerin dijitalleşme sü­reçleri hızlandırılmalı, teknoloji transferi imkanları sunulmalı ve finansmana erişimleri kolaylaş­tırılmalıdır.

Örneğin: KGF kefa­leti seçimlik değil, KOBİ kredi ta­leplerinin asli bir unsuru ve şartı olmalıdır.Ayrıca, KOBİ'lerin ortak hare­ket ederek ölçek ekonomisinden yararlanmaları ve rekabet güçle­rini artırmaları için kümelenme (cluster) çalışmaları desteklen­melidir.4-Nitelikli işgücü yetişti­rilmesi ve mesleki eğiti­min güçlendirilmesi:Üretim yapısındaki dönüşü­mün başarılı olabilmesi için nite­likli işgücü hayati öneme sahiptir.

Mesleki ve teknik eğitim sistemi­nin günümüzün ve geleceğin ih­tiyaçlarına uygun olarak yeniden yapılandırılması gerekmektedir.Meslek okullarını yaratıcılığın ön plana çıkartıldığı, geleceğin iş yapış şekillerini öğreten kurum­lar haline getirmeliyiz.Sanayi ile işbirliği içinde uygu­lamalı eğitim programları gelişti­rilmeli, öğrencilerin staj imkan­ları artırılmalı ve sürekli öğrenme prensibi benimsenmelidir.5- İthalata bağımlılığı azal­tacak hammadde ve ara malı üretiminin desteklenme­si: Türkiye'nin dışa bağımlılığı­nın temel nedenlerinden biri olan ara malı ve hammadde ithalatının azaltılması için stratejik adımlar atılmalıdır.Özellikle petrokimya, de­mir-çelik, tekstil gibi temel sana­yi girdilerinde yerli üretimin ar­tırılması için uzun vadeli yatırım planları oluşturulmalı ve bu yatı­rımlar teşvik edilmelidir.Ayrıca, geri dönüşüm ve atık yö­netimi sistemlerinin geliştirilme­si de hammadde ihtiyacını azalt­mada önemli bir rol oynayacaktır.6 -İhracat odaklı büyüme stratejisinin benimsen­mesi:Üretim yapısındaki dönüşü­mün sürdürülebilir olması için ih­racat odaklı bir büyüme stratejisi benimsenmelidir.

Türk ürünleri­nin uluslararası pazarlarda reka­bet gücünü artırmak için kalite standartları yükseltilmeli, mar­kalaşma çalışmaları desteklen­meli ve yeni pazarlara giriş strate­jileri geliştirilmelidir.Ayrıca, lojistik altyapısının güçlendirilmesi ve ticaretin ko­laylaştırılması da ihracatın artı­rılmasına katkı sağlayacaktır.Sonuç olarak Türkiye'nin kur artışlarının olumsuz etkilerin­den kurtulması ve sürdürülebilir bir ekonomik büyüme yakalama­sı için üretim yapısında köklü bir dönüşüm kaçınılmazdır.Stratejik sektörlerde yerli üre­timin teşvik edilmesi, Ar-Ge eko­sisteminin güçlendirilmesi, KO­Bİ'lerin desteklenmesi, nitelikli işgücü yetiştirilmesi, ithalata ba­ğımlılığı azaltacak üretimlerin desteklenmesi ve ihracat odaklı bir büyüme stratejisinin benim­senmesi bu dönüşümün temel taşlarını oluşturmaktadır.En son yürürlüğe giren Yeni Teşvik Mevzuatı bu amaca yöne­lik olmakla birlikte, önceki teşvik uygulamalarında olduğu gibi pek etkin olacağını düşünmüyoruz.

Etkin olması için doğrudan nakit desteği ve sübvansiyonlar şarttır.Bu yapısal adımların kararlı­lıkla ve uzun vadeli bir perspek­tifle hayata geçirilmesi, Türkiye ekonomisinin dış şoklara karşı di­rencini artıracak ve ulusal refahın yükselmesine katkı sağlayacaktır.

İlgili Sitenin Haberleri