Haber Detayı
Komisyonun İmralı ziyareti: Asıl mesaj nerede saklı? Hande Fırat yazdı
TBMMnin üç milletvekilinin İmralıya giderek Abdullah Öcalanla görüşmesinin ardından kamuoyunda ilk akla gelen soru Ne konuşuldu? oldu. Ancak bir diğer kritik başlık ise şu: SDG konusunda Öcalanın verdiği mesaj ne kadar netti? Hande Fırat, Hürriyetteki köşesinde bu ziyaretin perde arkasına ilişkin dikkat çekici bir yazı kaleme aldı. İşte ayrıntılar
TBMMnin üç milletvekili İmralıya gidip Abdullah Öcalanla görüştüğünde kamuoyundaki ilk soru belliydi: Ne konuşuldu?Benim merak ettiğim ise başka bir şeydi:Ne konuşulmadı?Ya da daha doğrusu: SDG konusunda Öcalanın verdiği mesaj ne kadar netti?Bugün gelinen noktada sorulması gereken soru artık şu:Sürecin kaderini belirleyecek olan SDG adımı gelecek mi, gelmeyecek mi?TBMM Başkanlığı tarafından yapılan yazılı açıklamaya baktığımızda ele alınan başlıklar şöyle:Silah bırakma ve örgütün kendini feshetmesi süreci, sürecin pozitif ilerletilmesi.Bölgesel gelişmeler ve perspektifler.Bundan sonrasına ilişkin atılacak adımlar.Ve asıl kritik yer: SDG sorunu açıklamaya SDG denilmeden, sadece şu cümleyle yansıdı:Suriyede 10 Mart mutabakatının hayata geçirilmesine yönelik sorulan sorular kapsamında detaylı beyanları alınmıştır.Bugün itibarıyla Öcalan ile yürütülen süreç konusunda tüm aktörler memnun.SDG konusuna gelince...
ABD Başkanının da bu sorunun çözümü için verdiği talimatla birlikte hâlâ temkinli bir iyimserlik hâkim.Kısacası Suriye başlığı, yani SDG sorunu sürecin tam göbeğinde duruyor.Ankaranın masasında en kritik başlık artık bu.SESSİZLİK Mİ?
HAYIR.
YANIT VAR PEKİ ADIM OLACAK MI?Öcalana Suriye soruldu mu?Evet.Cevap verdi mi?Evet.Peki açıklamalara neden yansımadı?İşte burada siyaset, diplomasi ve güvenlik bürokrasisinin kesiştiği gri alan devreye giriyor.Kulis bilgilerine göre Öcalan, SDGnin Şama entegre olması gerektiğini açıkça dile getirdi.
Hatta SDGnin Türkiyeye tehdit oluşturmaması gerektiğini de vurguladı.Peki bu kadar kritik cümle neden açıklamaya yansımadı?Cevap basit ama çok katmanlı:Çünkü bu cümle sadece Ankarayı değil, sahadaki bütün aktörlerin dengesini ilgilendiriyor.Ve o aktörler sadece Ankara–Öcalan hattıyla sınırlı değil:ŞamWashingtonİsrailSDGPYDBölgesel denklemİç politika dengeleriİsrailin SDG üzerindeki etkisinin tamamen ortadan kalkmadığı, özellikle İranı çevreleyen yeni güvenlik mimarisinde bu hattın zaman zaman devreye girdiği de unutulmamalı.Bir cümle, yanlış bir yerde açığa çıktığında bütün tabloyu dağıtabilir.GEÇEN İKİ HAFTANIN NOTLARIYLA BİRLİKTE OKUYALIM...Son iki haftada yazdığımız SDG analizlerinde bazı noktalara dikkat çekmiştim.
Hem bunları hatırlatayım hem de edindiğim yeni bazı bilgileri ekleyeyim:SDG–Şam entegrasyonu, yani 10 Mart mutabakatının hayata geçmesi için görüşmeler sürüyor; fakat şimdilik ilerleme yok.SDG, mutabakatta yer alan adımlardan herhangi birini iyi niyet göstergesi olarak atmış değil.PKKnın Türkiyeden silah çekmesi süreci Suriyedeki denklem çözülmeden tamamlanamaz.
Ankara için Suriye sahasının güvenliği öncelikli.ŞARA, BEYAZ SARAYDAYKEN VERİLMEYEN VİZE!Artık ABD, SDGnin eskisi gibi yanında değil.
Trump, CENTCOM ve Tom Barrackı görevlendirerek SDG üzerinde entegrasyon baskısını artırdı.
Bu baskının sınırını veya nereye kadar uzanacağını Trump belirleyecek.
Washingtonda bu dosyaya test dosyası gözüyle bakıldığı konuşuluyor; yani ABDnin yeni Suriye politikasının turnusol kâğıdı.Bu değişimi sadece sahada değil, masada da görmek mümkün.İki hafta önce Suriye Devlet Başkanı, Beyaz Sarayda ağırlanırken Washingtondan vize isteyen bir başka isim vardı: Mazlum Abdi.Kaynaklara göre Abdi bu kez vize alamadı, yani Washington temaslarına izin verilmedi.Bu, zamanı değil mesajının en açık diplomatik versiyonu.GÖRÜŞMELERDE TIKANAN ALAN: KOMUTAABD tarafından ilk kez bu kadar baskı altına alınan SDG, Şam hükümetiyle görüşüyor.Peki neden adım atmıyor?Kaynaklara göre tıkanan alan komuta zinciri:Şam, SDG taburlarının Suriye ordusuna entegre edilmesini kabul ediyor; ancak atamaların Savunma Bakanlığı tarafından yapılacağı konusunda ısrarcı.SDG ise taburların komutasına kendi adamlarını getirmek istiyor.Şam bunu kabul etmiyor; haklı olarak Bir devletin ordusu devlet tarafından yönetilir diyor.ŞİMDİ TOP SDGDEEğer Öcalan gerçekten SDGye Şama dön, entegrasyonu tamamla mesajı verdiyse -ki kulisler bunu doğruluyor- bundan sonrası SDGnin kararıyla şekillenecek.SDGnin önünde üç seçenek var:Şamla entegrasyonu kabul eder.Bu, Ankaranın görmek istediği en rasyonel senaryo.Zaman kazanmaya çalışır.Bu, Ankaranın sabrını zorlar ve sahadaki askeri riskleri artırır.ABDnin yeniden pozisyon almasını bekler ya da İsraille farklı ortaklıklara yönelir.Bu senaryoda entegrasyona yanaşmaz.Bu durumda Ankaranın daha önce defalarca dile getirdiği tek seçenek kalır: Müdahale.Süreç hâlâ kırılgan.SDGnin atacağı adım hâlâ belirsiz.Ankara, Suriye denkleminde artık geri dönülmez bir yol ayrımına girildiğini biliyor.Öcalan görüşmesi bu yol ayrımının tam ortasında duruyor.Ve belki de sürecin en büyük mesajı hâlâ resmen söylenmeyen o tek cümlede saklı:SDG bu sürecin neresinde duracak?Cevabı verecek olan taraf artık Ankara değil.SDGnin kendisi.