Haber Detayı

‘Neden kaçtıysam o geldi beni buldu’
Kelebek hurriyet.com.tr
22/11/2025 07:00 (1 ay önce)

‘Neden kaçtıysam o geldi beni buldu’

Çağla Şıkel’i 1997’de Miss Turkey yarışmasında birinci seçilmesiyle tanıdık. O zamandan beri işleri, ilişkileri, fiziği ve açıklamalarıyla hep radarımızda. Şimdilerdeyse ‘7 Kocalı Hürmüz’ müzikalindeki performansıyla ve jetsurf videolarıyla gündemde. Şıkel’le temsil öncesi buluşuyor; Hürmüz’ü, genç Çağla’yı, spor tutkusunu, anneliği konuşuyoruz.

Çağla Şıkel’in adını yeni duymaya başladığımız yıllarda bir kadın dergisinde (Options) stajyerdim.

Dergi için onunla röportaj yapılmıştı ve muhabir arkadaşın söyleşiden döndüğündeki yorumunu hatırlıyorum: “Çok zarifti…” Yaklaşık 30 yıl sonra, ‘7 Kocalı Hürmüz’ müzikali vesilesiyle oyun öncesi kuliste buluştuğumuzda ben de aynısını düşünüyorum...

Sizi 90’ların sonunda tanımıştık.

O yıllarda aklınızda nasıl bir kariyer planı vardı?Enteresan şekilde ben hayal kuran bir insan değilim.

Türkiye güzeli seçilmeyi de hayal etmiyordum.

Aile kurmayı hayal ederdim ama mesela sunucu olmak da hiç aklımda yoktu, nedense yapamayacağımı düşünürdüm.

Ama zamanla yapamayacağımı düşündüğüm her şeyin tam olarak yapmam gereken şey olduğunu anladım.

Neden kaçtıysam o geldi beni buldu ve o benim en iyi yapabildiğim şey haline dönüştü.

Yıllar öncesine baktığım zaman bugünü belki hayal etmemiş olabilirim ama aslında hep bu yoldan gidiyordum.

Amcam baletti. 5-6 yaşlarındayken evde amcamın fotoğraflarını görürdüm.

Ankara’ya gittiğimizde o fotoğraflara bakar ve hep o tütüleri giymek isterdim.

Çocukluğumda da gençliğimde de hep sahnedeydim aslında.

Şimdi başrolüm belki ama bugün bu sahnede dansçı ya da figüran da olabilirdim.

Bir gün sahnede olacağımı hissediyordum.Genç Çağla bugün sizi görse ne derdi?“Bu kadar istikrar da pes, istikrarına hayran kaldım Çağla” derdi herhalde.

Aradan 40 sene geçmiş.

Hayat beni bir şekilde baleden koparmış gibi olsa da aslında hâlâ tam içinde, tam ortasındayım.‘7 Kocalı Hürmüz’de seyirciyi neler bekliyor?

Bale geçmişiniz Hürmüz’e neler kattı?Aslında bunu seyirciye sormak lazım, benim için cevaplaması çok zor bir soru.

Karakteri nasıl yansıtmak istediğimi çok iyi bilsem de hissettirdiğim şey çok farklı olabilir.

Gelen yorumlara dayanarak söyleyebilirim ki çok uzun bir oyun olmasına rağmen herkes çok güzel zaman geçirdiğini ve zamanın su gibi aktığını söylüyor. 3,5 saate yakın sürüyor… Prova süresince metnin çok uzun olmasından dolayı Müjdat Hoca’nın (Gezen) biraz endişeleri vardı.

Açıkçası metni kırpmayı da deniyordu ama kıyamıyordu.

Oyun sahneye çıkmaya hazır olduğunda biz de anladık ki kıyamamakta çok haklıymış.

Seyircinin bu kadar uzun bir oyunda sıkılmadan oturup izleyebilmesi bizim için en büyük ödül oldu gerçekten, alkışlar kadar kıymetli.Nasıl bir hazırlık sürecinden geçtiniz?

Her şey yazın Müjdat Hoca’dan gelen bir telefonla başladı. “Çağla böyle bir proje var, Hürmüz’ü sen oynar mısın” dedi.

Hiç düşünmeden “Evet” dedim ama diğer zorlukları tam olarak tahmin edemedim.

Hürmüz’ün başkarakter olmasından dolayı hazırlık sürecinin çok yoğun ve zorlu olacağını biliyordum ama itiraf edeyim bu kadarını düşünmemiştim.

Teklifi aldığım andan itibaren hemen metni okumaya ve karakteri yaşamaya başladım.

Müjdat Hoca’yla ‘Cennet Mahallesi’nde beraber çalıştık ama orada rol arkadaşıydık; yanağını sıkar, tatlılığını, esprilerini bilirdik.

Bir hoca olarak kendisiyle daha önce çalışmadığımdan bu yönünü görmemiştim.

Zaten oyunu daha önce de sahneye koymuş, herkes her şeye hâkimdi.

Ekibin geri kalanı da tiyatrocu, çok tecrübeli… ‘Sık dişini Çağla, yaparsın bu işi’ dedim kendime ama çok uzun zamandır, belki de 10 senedir, bu kadar zorlandığımı hatırlamıyorum.Sizi en çok zorlayanlar nelerdi?Müjdat Hoca’nın bende hayal ettiği Hürmüz’ü gerçekleştirebilmek.

İyi bir şey çıkacağını ben de düşünüyordum çünkü gerçekten çok çalıştık, çok emek verdik.

Ben de yapabileceğimin en iyisini, yüzde yüzünü verdiğim için geride hiç aklım kalmadı. 2 aylık süreçte 9 ay doğum sancısı çekmiş kadar zorlandım.Sabahları televizyon yayınlarınız da var...

Evet, sabah yayına gidiyordum, yayından çıkar çıkmaz provaya geçiyordum.

Provadan çıkıp arabaya bindiğimde eksik olan ezberlerimi tamamlıyordum.

Hürmüz’le bu kadar yaşayacağımı düşünmüyordum ama başka türlü olmazmış.

Bana “Bütün o zorlu süreci sahneye çıktığın zaman unutacaksın.

Çok eğleneceğiz” diyordu tiyatrocu arkadaşlarım.

İlk oyunda “Bunu haftada 2-3 gün yapamam herhalde” dedim.

Ekibe “Hani eğlenecektik” diye sordum. “Acele etme, henüz streslisin, biraz zaman ver” diyorlardı.

Ama haklı çıktılar, üçüncü oyunun sonuna doğru bana bir lezzet geldi.

Dördüncü oyunda ne zaman ki sahnede gülme krizine girdim, bütün endişelerimi bir kenara bıraktım.Çok kalabalık bir kadroyla sahnedesiniz.

Usta isimlerle de sahnede olmak nasıl?

Ben hayatta hep şanslı olduğumu bilirim.

Allah karşıma hep çok iyi insanlar çıkardı. ‘Of, nasıl olacak acaba şimdi’ dediğim her şeyde, her yerde çiçek açtı.

Bu bence bir hayatta insanın başına gelebilecek en büyük şanslardan biri.

Sebebi bensem ne mutlu bana.

Hem sahnede hem sahne arkasında çok kalabalık, işini çok severek yapan deneyimli bir kadro var.

Herkes birbirini destekliyor, eksiğini, gediğini kapatmak için çalışıyor.

Tüm ekip gerek prova sürecinde gerekse sahnede bana her konuda destek oldu ve yalnız olmadığımı hissettirdi.

Bu da bana çok fazla güç verdi.

Yani iyi ki her biri var, iyi ki Müjdat Hoca diyebilirim.Kamerayla sahne arasında sizce his olarak en büyük fark ne?

Tabii ki canlı yayın kendi içinde bir adrenalin barındırıyor ama orada konuklarımı evimdeymiş gibi ağırlıyorum, samimiyeti ve rahatlığı da var.

Sahneye ilk adım attığım zamanı hatırlıyorum.

İlkokul 4’üncü veya 5’inci sınıfta Atatürk Kültür Merkezi’nin çocuk balesine seçilmiştim.

Aynı tiyatrodaki gibi; böyle yüzde makyajlar, kostümler, tütüler… Orada ne hissettiysem, hâlâ aynı şeyi hissediyorum.

Sahnede olmak için doğmak diye bir şey var ya, bence ben o insanlardan biriyim. ‘Sörf, hayatımız boyunca bırakmayacağımız tutku’mBoğaz’da jetsurf yaptığınız videolar çok konuşuluyor… Adrenalin sporlarını çocuklarım ısrar etmediği sürece denemedim.

Bundan sonra da gideyim paraşütle atlayayım gibi şeyler planlamıyorum ama benim delirdiğim nokta doğa.

Doğayla, denizle, ormanla bir olduğunu hissetme duygusu...

Çocuklarımın Bali’de “Sörf yapalım mı, deneyelim mi” demesiyle başladı bu hikâye de.

Onlar olmasaydı ben cesaret edemezdim.

Ama şimdi hayatımız boyunca muhtemelen bırakmayacağımız bir tutkumuz haline geldi sörf.

Yayından çıkıp makyajım ve saçımla kafamı dağıtmaya gittiğimi biliyorum.

İnsanın hayatına böyle tutkulu şeyler serpiştirebilmesi onu çok daha dinç, enerjik ve yaşama bağlı kılıyor.

Müzikalin yönetmeni Müjdat Gezen‘Bu benim son Hürmüz’üm’Oyunun öncesinde ‘7 Kocalı Hürmüz’ müzikalinin yönetmeni Müjdat Gezen’le de konuşuyoruz. “Bu benim son Hürmüz’üm.

Daha evvel oyunu Nükhet Duru’yla, sonra da Birce Akalay’la sahneye koyduk.

Nükhet çok güzel sesli, Birce çok disiplinliydi” diyor.

Ona da “Neden Çağla Şıkel” diye soruyorum, şu yanıtı veriyor: “İzle, sonra konuşalım.

Ben bu seçimi yaparken tereddüt edenler olmuştur mutlaka.

Ama Çağla’yla ‘Cennet Mahallesi’nde oynadım ve onun konservatuvar mezunu olduğunu biliyorum.”

İlgili Sitenin Haberleri