Haber Detayı
Sessizce yükselen tehdit: Yeni salgınlar kapıda mı? Bilmeniz gereken yeni 6 virüs…
Orta Afrika’dan başlayan Ebola salgını üzerinden on yıl geçti, ama yeni bulaşıcı hastalıklar sessizce yayılıyor. Uzmanlar, koronavirüs sonrası dünyanın salgınlara karşı daha kırılgan olduğunu söylüyor. Antibiyotiğe dirençli bakterilerden tropik virüslere, yeni tehditler kapımızda bekliyor. Peki hangi hastalıklar daha tehlikeli? İşte dikkat edilmesi gereken 6 yeni bulaşıcı hastalıklar…
Orta Afrika’nın ücra köylerinden yayılan ve çoğu zaman ölümcül olabilen 2014 Ebola salgınının üzerinden 10 yıldan fazla zaman geçti. 1976 yılında keşfedilen Ebola virüsü, tarihinin en büyük salgınlarından birine yol açmıştı.
Ancak uzmanlar, o dönemde edinilen tecrübeye rağmen günümüzde yeni bulaşıcı hastalıklara karşı küresel hazırlığın yeterli olmadığını belirtiyor.
Bulaşıcı hastalıklar konusunda uzmanlaşmış iç hastalıkları uzmanı Dr.
Krutika Kuppalli, ABD’de düzenlenen yıllık IDWeek konferansında yaptığı sunumda, günümüzde ortaya çıkan bulaşıcı hastalık salgınlarına karşı daha önce olduğumuzdan daha az hazırlıklı olabileceğimizi ifade etti. “Küresel sağlık sistemi, aşı ve teşhis alanındaki onlarca yıllık yeniliklere rağmen hâlâ yeni salgınlara karşı kırılgan durumda” diyen Dr.
Kuppalli, bulaşıcı hastalıkların giderek artan bir küresel tehdit oluşturduğunu vurguladı.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), yeni ortaya çıkan bulaşıcı hastalıkları, ilk kez görülen veya yeniden ortaya çıkan ve vaka sayısı veya coğrafi yayılım nedeniyle hızla yayılan enfeksiyonlar olarak tanımlıyor.
Günümüzde, halk sağlığı uzmanları antibiyotiklere dirençli E. coli, dang humması ve Candida auris mantarı gibi yeni tehditleri kayda geçiriyor.
Dr.
Kuppalli, IDWeek’te yaptığı konuşmada, teşhis teknolojisi ve gözetim yöntemlerinin geliştirilmiş olmasına rağmen, iklim değişikliği, artan insan-hayvan etkileşimi, küresel seyahatler ve antibiyotik direncinin salgınları daha kolay yayılan ve tedavisi daha zor hale getirdiğini söyledi.
Covid-19 pandemisinin ardından ise salgın önleme fonlarının azalması dikkat çekiyor. “Salgın sona erdiğinde para genellikle kaybolur.
Ancak önleme için istikrarlı bir fona ihtiyaç var” diyen Kuppalli, gelecekte olası salgınların yönetimi için daha uzun vadeli yatırım çağrısında bulundu.
Business Insider, Dr.
Kuppalli ve diğer uzmanlardan, halkın bilmesi gereken yeni bulaşıcı hastalıklar ve bunların önlenmesi ile tedavisine dair önemli bilgileri derledi.
Karbapeneme dirençli E. coli, sağlıklı insan bağırsaklarında bulunabilen ancak enfeksiyonlara yol açabilen bir bakteri türü.
Dr.
Yohei Doi, el teması, enfekte yaralar ve bakterili dışkı yoluyla yayıldığını belirtiyor.
Nadir vakalarda hayvanlar ve insanlar arasında da geçiş gözlemlenmiş.Sağlık kuruluşlarında tedavi gören hastalar, 5 yaş altı çocuklar, 65 yaş üstü yetişkinler ve seyahat edenler en yüksek risk grubunu oluşturuyor.
Doi, bu bakterinin karbapenem antibiyotiklerini parçalayan NDM adlı bir enzim ürettiğini ve tedavisinin giderek zorlaştığını ifade ediyor.
NTM, toprak ve suda yaygın olarak bulunan mikroplar olup bazı türleri akciğer enfeksiyonlarına yol açabiliyor.
Dr.
Idowu Olawoye, ev ve dış mekanlarda karşılaşabileceğimiz bu bakterilerin astım, KOAH, kistik fibroz veya bağışıklık sistemi zayıf kişilerde ciddi enfeksiyon riski taşıdığını söylüyor.
NTM teşhisi zor; bazı türler laboratuvar ortamında koloni oluşturmak için 10-20 gün gerektiriyor.
Antibiyotik direnci nedeniyle tedavi süreçleri karmaşık ve uzun sürebiliyor. 1980’lerde keşfedilen Mgen, cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlara neden oluyor.
Özellikle prezervatifsiz vajinal veya anal ilişki yoluyla bulaşan bu bakteriyel enfeksiyon, tedavi edilmediğinde kadınlarda pelvik inflamatuar hastalık, kısırlık ve dış gebelik riskini artırıyor.
Mgen’in erkeklerde uzun vadeli etkileri halen araştırılıyor.
CDC’ye göre, Mgen giderek antibiyotiklere direnç kazanıyor ve kontrol altına alınması giderek zorlaşıyor.
Dört farklı türü olan dang virüsü, enfekte sivrisineklerin ısırmasıyla bulaşıyor.
Belirtiler genellikle ısırmadan iki hafta sonra başlıyor; göz, kemik ve kas ağrıları, mide bulantısı, kusma ve kızarıklık gibi semptomlar görülebiliyor.
Yüksek riskli bölgelerde yaşayanlar, enfekte sivrisinekler nedeniyle daha fazla risk altında.
Şu anda kesin bir tedavi olmamakla birlikte, semptomların yönetimi ve komplikasyonların önlenmesi temel hedef. 9-16 yaş arası çocuklar için bazı bölgelerde aşı da mevcut.
Candida auris, tıbbi tesislerde ekipman ve yüzeyler aracılığıyla yayılıyor.
Cilt ve kulak enfeksiyonlarına, ciddi vakalarda ise kan dolaşımı enfeksiyonlarına yol açabiliyor.
Özellikle bağışıklığı zayıf hastalar ve huzurevi sakinleri risk altında.
CDC’ye göre, antifungal ilaçlara dirençli olması tedaviyi zorlaştırıyor ve ciddi enfeksiyonlarda ölüm riski yüksek.
Küften türeyen Aspergillus, havadaki virüsler yoluyla yayılarak aspergilloz hastalığına yol açıyor.
Öksürük, nefes darlığı ve yorgunluk gibi belirtiler görülüyor.
Sağlıklı bireylerde genellikle ciddi hastalığa yol açmasa da bağışıklığı zayıf veya kronik akciğer rahatsızlığı olan kişiler risk altında.
Dr.
Yohei Doi, tarımda mantar öldürücülerin yaygın kullanımı ve antifungal ilaçlara direnç gelişiminin, Aspergillus’un tedavisini zorlaştırdığını belirtiyor.
Dr.
Doi, mevcut ilaçların akıllıca kullanımı ve hasta-klinik işbirliği ile enfeksiyonların daha etkili yönetilebileceğini vurguluyor.
Dr.
Kuppalli ise ülkeler arasında gözetim verilerinin paylaşılması, aşı ve teşhis imkanlarının salgın riski yüksek bölgelere erişiminin sağlanması gerektiğini söylüyor.Uzmanlar, bulaşıcı hastalık belirtileri görülen kişilerin derhal CDC veya sağlık kuruluşlarıyla iletişime geçmesini öneriyor. “Bulaşıcı hastalıklarla mücadele, sadece tedavi değil, aynı zamanda önleme ve küresel iş birliği ile mümkün” diyen Kuppalli, gelecekteki salgınların önlenmesi için yatırımların sürekliliğinin şart olduğunu belirtiyor.Business Insidee'ın Emerging infections you should know about and how to prevent them başlıklı haberinden derlenmiştir.