Haber Detayı
Suriye’de yeni dönem... SDG’ye baskı İsrail’e ayar ve CAATSA’ya çözüm
Ekim ayında yapılan görüşmeler neticesinde gelinen noktada PKK’nın Irak-Türkiye sınırındaki Zap bölgesinden çekileceğini bu köşede paylaşmıştık. Bu adımı PKK açıklama ile duyurdu, Suriye sahasına geçmeden bu konuda bazı önemli bilgileri hatırlatalım:
* TSK ile herhangi bir çatışma yaşanmaması, olası provokasyonları önlemek açısından bu adımın atılması önemliydi.* PKK çekilirken Zap-Metina aralığındaki mağaraları boşaltıyor.
Uzlaşı gereği bu mağaralarda da herhangi bir tuzaklama yapılmamış olması gerekiyor.* Ankara’nın beklentisi çekilme sırasında ağır silahların mağaralarda bırakılması.SURİYE SAHASISuriye sahası uzun zamandır hem büyük güçlerin hem de bölge ülkelerinin satranç tahtasıydı.
Ama bu kez taşlar sadece oynanmıyor, yeniden diziliyor.
Bu dizilişin merkezinde Türkiye var, iki önemli sorun ise sahada varlığını koruyor; SDG’nin geleceği, İsrail’in güneydeki hamleleri...
Geçtiğimiz günlerde Ankara-Washington hattında yapılan görüşmeler ve bu görüşmelerin perde arkasındaki ayrıntılar Suriye’de yepyeni bir dönemin kapıda olduğunu gösteriyor.SDG DENKLEMİNDE KIRILMATürkiye uzun yıllardır SDG’nin arkasında duran, her türlü desteği veren Amerika’nın pozisyonunun sürdürülemez olduğunu söylüyordu. “DEAŞ’la mücadele” gerekçesiyle PKK/YPG’ye verilen uluslararası meşruiyet sahadaki gerçekliklerle artık çelişiyordu.
Çünkü Suriye’de DEAŞ tehdidi azalırken, SDG kuzeydoğuda yeni bir siyasi alan yaratmanın hatta pazarlık gücünü artırmanın derdindeydi.
Suriye’de yeni hükümetin başa geçmesinin ardından Türkiye aslında tüm bölgeyi kapsayacak ve etkileyecek “Terörsüz Türkiye” sürecini başlattı.
Reel politik ve sahada ortaya çıkan gerçek ile Trump yönetiminin bakış açısı birleşince;* Washington da sonunda bu gerçeği kabul etmeye başladı.* Sadece diplomatik bir değişiklikten bahsetmiyoruz; sahayı bizzat takip edenlerin söylediğine göre Trump yönetiminin SDG konusunda politika değişikliğine hazırlandığı ve bunun için de bizzat talimat verdiği bir dönemden geçiyoruz.
Ankara’nın yıllardır yaptığı uyarılar ABD içindeki güvenlik çevreleri tarafından da artık ciddiye alınıyor.
ABD BAŞKANI EKİBİNE TALİMAT VERDİ * Perde arkası temaslarda Türkiye’nin altını çizdiği nokta basit: “Şam’la entegrasyon olmadan SDG sorunu çözülmez.
Silah bırakmadan da entegrasyon olmaz.”* ABD de artık bu çizgiye yaklaşmış durumda.
Trump tarafından hem ABD Büyükelçisi Tom Barrack’a hem de CENTCOM’a verilen talimat net: SDG–Şam hattındaki müzakereler desteklenecek.
Üstelik bu, desteklemenin ötesine geçen baskı yapmak politikası.
Bu baskının sınırını ya da limitini ABD Başkanı belirleyecek.* Süreçte SDG’nin atacağı adımlar, niyet beyanı Türkiye’nin karar verme mekanizmaları açısından önemli olacak.DEAŞ İLE MÜCADELE MEKANİZMASI EL DEĞİŞTİRİYOR* ABD özellikle Kongre özelinde DEAŞ ile mücadele konusunda geri adım atılmasını istemiyor.
SGD’ye yapılan yatırım, ayrılan bütçe de gerekçe olarak gösteriliyor.
Artık DEAŞ ile mücadele koalisyonunda Suriye Hükümeti de yer alıyor.
Üstelik Ankara bu mücadele için birçok mekanizmayı devreye aldı.
Sonuçta DEAŞ ile mücadele mekanizması bir anlamda el değiştiriyor.
Bir örgütten bir devlete geçiyor.
Üstelik bu mücadelede başta Türkiye olmak üzere Suriye’ye komşu ülkeler de bulunuyor.* Suriye’de cezaevlerinde 3 bin ila 4 bin arasında DEAŞ’lı mahkûm, kamplarda ise aileleri var.
Bu mahkûmlar arasında Avrupa da dahil birçok ülkeden Suriye’ye gelmiş yabancı savaşçılar da bulunuyor.
Irak kendi vatandaşlarının büyük bir bölümünü Suriye’deki hapishanelerden aldı ve kendi ceza sistemine dahil etti.
Benzer uygulamanın diğer ülkeler tarafından da hayata geçirilmesi isteniyor.
Kalanlar için ise Şam hükümeti hapishanelerin güvenliğini sağlamaya hazır.* Türkiye’den çekilen, Irak’ta Zap Bölgesi’ni boşaltan örgütün Suriye sahasında işi zamana yaymaya çalışmaları fırsatçılık, alan açma girişimi, bazı aktörlerin etkisinden kaynaklanıyor.
Türk kaynaklarının deyimiyle; “Kavgayla kazandıkları şeyden gönüllü vazgeçme kültürleri yok.”* Ancak Ankara’ya göre Türkiye’de bir metrekare yer işgal etmeseler de diğer ülkelerdeki varlıkları Türkiye’nin güvenliğini, bölgenin istikrarını etkiliyor.* Sözün kısası eğer SDG bir adım atmazsa ya da ilerleyen satırlarda aktaracağımız güçlerin etkisinde kalırsa, gerekçesi ABD tarafından anlaşılmış olan Türkiye’nin müdahalesi de kaçınılmaz olacaktır.
ABD, İSRAİL’İN OYUNUNUN SONUÇLARINI ANLADI: RUBIO’DAN DİKKAT ÇEKEN TESPİT İsrail’in güney Suriye hamlesi tehlikeli bir oyun.
Suriye’nin güneyinde, özellikle Dürzi nüfusun yaşadığı bölgede İsrail’in son dönemde attığı adımların yarattığı risk ABD’de yapılan görüşmelerde hem Şam’ın hem Washington’ın hem de Ankara’nın masasındaydı.* Görüşmelerde Hakan Fidan’ın söylediği şu cümle kritik: “Güneyde bir otonomi olursa kuzey de ister, batı da ister.”* Bu cümle, Suriye’nin nasıl domino etkisiyle parçalanabileceğinin en net anlatımı.
İsrail, İran’ı sınırlama adına güneyde bir baskı hattı kurmaya çalışıyor.
Ama bu hattın Suriye içinde özerklik taleplerini artırma riski açıkça ortada.
ABD Dışişleri Bakanı Rubio’nun aynı görüşmede “O zaman Suriye yeni bir Balkanizasyon sürecine girer” cümlesi ABD’nin tehlikeyi net bir biçimde anladığının da göstergesi.* Bu nedenle ABD Başkanı Trump’ın “Bibi ile bunları konuşacağım” sözü önemli bir adım.* Bu, ABD–Türkiye–İsrail hattında Suriye meselesi için yeni bir masa kurulmakta olduğunun işareti.
Ve Türkiye bu masada “seyirci” değil, “en önemli ve zorunlu aktör.
Kısacası Türkiye olmadan Suriye–ABD–İsrail denklemi kurulamaz.CAATSA’DA ASKI YA DA İSTİSNA ÇÖZÜMÜ Bir diğer başlık, Türk–Amerikan ilişkilerindeki en büyük düğüm: CAATSA.
ABD ile yapılan görüşmelerde Trump, bu konuda bürokrasiye talimat verdi: “Bu CAATSA aramızda olmaması gereken bir şey.
Çözün.”* Sadece S-400 meselesi değil...
Kaan’ın motoru, bekleyen mühimmat dosyaları, savunma sanayisi projelerindeki tıkanmalar...
Hepsinin arka planında CAATSA var.* Ve Trump’ın yakın çevresi artık yüksek sesle şunu söylüyor: “Türk-Amerikan ilişkilerini bu yasayla rehin bırakmak stratejik hata oldu.” Rubio’nun yaptırım metnine dikkati çekerek, “Yaptırımlara çok sert girdik” demesi Washington’ın dilini ele veriyor.* CAATSA’nın esnetilmesi, motor dosyaları ve tedarik zincirinin açılması artık teknik değil, siyasi bir karar.* Dışişleri Bakanı Hakan Fidan AHaber’de “Bu konuda inşallah Cumhurbaşkanımızın da irade koyduğu birtakım çözüm konuları var.
Onları zamanı geldikçe kamuoyuyla paylaşacağız” açıklamasını yaptı.
Peki ayrıntılar neler?* Biden döneminde açık kapı bırakmayan bir metin olarak hazırlanan yaptırımların tamamen kaldırılamasa bile tıpkı Sezar Yaptırımları’nda olduğu gibi askıya alınması ya da bazı maddelere istisna getirilmesi gibi bazı çözüm yolları bulunuyor.
ABD yönetimi bu olasılıklar üzerinde çalışıyor.
SONUÇ Bugün geldiğimiz noktada;* SDG için yolun sonu göründü.* Silah bırakma, entegrasyon ve ABD baskısının çerçevesi çizildi.* İsrail’in güney hamleleri artık masada.Otonomi senaryoları Türkiye ve ABD tarafından reddediliyor.* CAATSA’da çözüm niyeti ortaya çıktı.* Siyasi irade teknik sorunları aşmak için iki formül üzerinde çalışıyor.
CAATSA YAPTIRIMLARI NEDİR * 2 Ağustos 2017 tarihinde yürürlüğe giren ABD’nin Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşılık Verme Yasası (CAATSA), ABD’nin ulusal güvenliğine tehdit olarak değerlendirdiği İran, Rusya ve Kuzey Kore’ye karşı yaptırımlar içeriyor.
Yasadaki “Rusya Federasyonu’nun savunma ya da istihbarat sektörleri ile ya da bunlar adına çalışan kişi ve kurumlar ile önemli düzeyde alışverişte bulunan kişi ve kurumlara yaptırım uygulanmasını” içeren düzenleme de Joe Biden döneminde Türkiye’ye Rusya’dan alınan S-400 savunma sistemi nedeniyle yaptırım uygulanmasının gerekçesini oluşturdu.