Haber Detayı

‘Çoğu kişi acıya tahammül edemediği için gerçeği görmek istemiyor’
Kelebek hurriyet.com.tr
16/11/2025 07:00 (1 ay önce)

‘Çoğu kişi acıya tahammül edemediği için gerçeği görmek istemiyor’

Üzüntümüzü, acımızı, sorunlarımızı meseleye pozitif bakarak çözebilir miyiz? İyi düşünürsek, her şey iyi olur mu? Uzmanlar, araştırmalar böyle olmayacağını, yaşanan her soruna, her sıkıntıya pozitif yaklaşmanın ‘toksik pozitiflik’ olduğunu ve bunun hem bireysel hem de toplumsal açıdan olumsuz sonuçlar doğurabileceğini söylüyor.

Acıların, üzüntülerin, olumsuz giden meselelerin çaresini, o durumu hafife alıp göz ardı etmekte arar olduk.

Eşinden ayrılmış, depresyonun eşiğindeki birine “Üzülme, unut gitsin, geçer” diyebiliyoruz mesela.

Unutsun, üzülmesin, bizi de üzmesin istiyoruz.

Ya da işyerinde mobbing’e maruz kalan birine “Ay kafana takma, iyi düşün, iyi olsun” diye yol gösteriyoruz.

Ama bu tavsiyeler gerçekten şifalı mı?

İyi düşünürsek sorunlar düzelir mi?

İstediklerimiz kucağımıza düşer mi?

Keşke...

Ama uzmanlar öyle demiyor.

Aksine, bir öğreti haline gelmiş bu durumu toksik pozitiflik (toxic positivity) diye tanımlıyor ve üzüntünün, acının, sıkıntının da dile getirilmesi gereken doğal insani özellikler olduğunu söylüyorlar.

Psikiyatr Dr.

Mutluhan İzmir ve klinik psikolog Selin Alkın’la toksik pozitifliği konuştuk.‘TOPLUM DUYGULARINI BASTIRDIĞINDA, BİRBİRİNİ ANLAMAKTAN DA UZAKLAŞIYOR’Klinik psikolog Selin Alkın◊ Toksik pozitiflik nedir?Toksik pozitiflik, insanın yalnızca ‘iyi’ hissetmesi gerektiğini, olumsuz duyguların zayıflık ya da başarısızlık göstergesi olduğunu varsayan bir düşünce biçimidir.

Üzüntü, öfke, korku ya da hayal kırıklığı gibi duygulara alan tanımak yerine, bunların üzeri ‘İyi düşün, pozitif kal’ mesajlarıyla örtülüyor.

Psikolojik açıdan bu, yadsıma (inkâr) ve bastırma gibi savunma mekanizmalarının modern bir formu.

Kişi kendini korumak için gerçeği bastırıyor ama bastırılan her şey, farklı biçimlerde geri dönüyor.

Bazen anksiyete, bazen de bedensel belirtiler, kimi zaman da içsel boşluk hissiyle...

Toksik pozitiflik, aslında kırılganlığa tahammül edemeyen bir toplumun duygusal zırhıdır.◊ Toksik pozitifliğin arttığını söylüyorsunuz; neden?

Günümüz kültürü ‘iyi hissetme’yi bir norm haline getirdi.

Sosyal medya, kişisel gelişim söylemleri, ‘enerji’, ‘frekans’, ‘şükretmezsen kaybedersin’ tarzı mesajlar aracılığıyla hep aynı şeyi fısıldıyor: ‘Negatif olma.’ Bu bakış bireysel düzeyde kişinin duygusal gerçekliğinden uzaklaşmasına yol açıyor.

İnsan kendi iç dünyasında ikiye bölünüyor: Bir yanında acı, hayal kırıklığı, yorgunluk; diğer yanındaysa dışarıya göstermek zorunda hissettiği ‘iyi olma performansı’.

Zamanla kişi artık ne hissettiğini değil, nasıl görünmesi gerektiğini düşünmeye başlıyor.◊ Bireysel ve toplumsal sonuçları neler?Toplumsal düzeyde toksik pozitiflik, kolektif bir duygusal inkâr kültürüne dönüşüyor.

Acıya, yas tutmaya, öfkeye, hatta kırılganlığa tahammül edemeyen bir toplum haline geliyoruz.

Oysa bunlar, insan olmanın en temel deneyimleri.

Bastırıldıklarında yalnızca bireysel değil, toplumsal bağlarımız da zayıflıyor.

Dayanışmanın, birbirine şahit olmanın, birlikte yas tutmanın yerini ‘İyi düşün, kötü enerji çekme’ gibi yüzeysel telkinler alıyor.

Bu toplumun duygusal dayanıklılığını ve empati kapasitesini zedeliyor.

Çünkü dayanıklılık, güçlü görünmekten değil; acıya temas edebilmekten, onu birlikte taşıyabilmekten doğar.

Toksik pozitiflik, umut gibi görünse de duygusal derinliği susturan bir kültürü besliyor.

Ve toplum duygularını bastırdığında, birbirini anlamaktan da uzaklaşıyor.◊ Sürekli ‘İyi düşün, abartma’ denen kişilerde ne tür sorunlar ortaya çıkar?‘İyi düşün, abartıyorsun, pozitif ol’ gibi sözler, farkında olmadan kişinin yaşadığı acıyı yok sayar.

Bu durumda birey, kendi duygularına güvenini kaybeder; hissettiğini değil, hissetmesi gerektiğini düşünmeye başlar.

Zamanla iç sesi karışır, duyguların rehberliği kaybolur.

Kişi ‘Yine negatif bulunurum’ korkusuyla öfkesini, kırgınlığını ya da yasını gizler.

İçsel gerçekliği korumak yerine, ‘iyi olma’ performansına yatırım yapılır.◊ Dertlerin iyi düşünerek çözüleceğine mi inanıyor toksik pozitifler, gerçeklerden mi kaçıyor?Aslında toksik pozitiflik bir inançtan çok bir kaçınma biçimi.

Bazı insanlar gerçekten ‘İyi düşünürsek iyi olur’ gibi basit bir nedensellik kuruyor.

Bu kontrol yanılsamasıdır.

Ama çoğu kişi acıya tahammül edemediği için gerçeği görmemeyi tercih ediyor.

Kişi, kendi üzüntüsüne bakmamak için ‘iyi enerji’ye sığınıyor.

Bu yüzden toksik pozitiflik umutla değil, korkuyla ilgilidir.◊ Bir meseleye olumlu yaklaşmakla toksik pozitif olmak arasındaki fark nedir?Gerçek bir iyimserlik, acıyı inkâr etmeden, ‘Şu anda zor ama bununla kalabilirim’ diyebilmektir.

Toksik pozitiflikse görünürde pozitif ama özünde kaçınmacı bir savunmadır.

Aradaki fark çok temeldir: Pozitiflik duygulara alan açar; toksik pozitiflik duyguları dışlar.

Olumlu yaklaşım, gerçeği kabul ederek yeniden anlam kurar.

Toksik pozitiflikse gerçeği yok sayarak sahte bir huzur yaratır.

Umut, acıyı görmezden gelmekte değil, onunla birlikte yaşamayı öğrenmekte saklı olabilir.◊ Toksik pozitif birini nasıl tanırız?Birçok insan iyi niyetle pozitif olmaya çalışıyor yani gerçekten destek vermek istiyor ama duygusal yakınlık kurmanın ve eşlik edebilmenin yolunu bilmiyor.

Kimseyi toksik olmakla suçlamak doğru değil.

Yani bu bir kötü niyet değil, bir dayanamama halidir.

Gerçek destek bazen yalnızca şunu söylemektir: ‘Seni duyuyorum, bu gerçekten zor olmalı.’‘SUÇLULUK DUYGUSUNU ARTTIRIR’◊ Toksik pozitifliğin bu kadar yükselmesinde ‘The Secret’ gibi öğretilerin etkisi var mı?Evet, 2000’lerin ortasında ‘The Secret’ ve benzeri kişisel gelişim akımlarıyla bu düşünce biçimi kitleselleşti.

Bu öğretiler ‘Düşüncelerinle kaderini yaratırsın’ fikrini öne çıkardı.

Başlangıçta motive edici görünse de zamanla ‘Negatif düşünürsen kötülük senin suçun’ anlayışına dönüştü.

Bu, psikolojik açıdan oldukça tehlikeli bir mesaj: Çünkü kaybı, yas tutmayı, başarısızlığı veya travmayı ‘yeterince pozitif olamadığın için yaşadın’ gibi bireysel bir sorumluluğa indirger.

Bu da hem suçluluk duygusunu hem de yalnızlığı arttırır.

Bu tür söylemler, kolektif olarak ‘acıdan kaçma kültürü’nü inşa etti.

İnsan doğası, yalnızca iyilikten değil, kayıplardan ve eksikliklerden de büyür.

Belki de gerçek pozitiflik, acıya rağmen anlam bulabilmektir.

Toksik pozitifliğin karşısına karamsarlığı değil; şefkati, farkındalığı, yas tutma kültürünü ve gerçek teması koyabiliriz.

İyileşme, iyi hissettiğimizde değil, kendimizi tüm halleriyle duyabildiğimizde başlar.FİZİKSEL SORUNLAR ORTAYA ÇIKABİLİR◊ Bastırılan duygular kaybolmaz; bedende kendine bir yol bulur.

Bu durumda en sık gördüğümüz belirtiler; mide ve sindirim sorunları, kas ağrıları, baş ağrıları, nefes darlığı, uyku bozuklukları ve kronik yorgunluk halidir.

Bunlar çoğu zaman stres ya da tempo gibi dışsal nedenlerle açıklanır; oysa çoğu ifade edilemeyen ve söze gelmemiş düşüncelerin, duyguların bedensel yankısıdır.◊ Kişi ağlayamadığında mide kasılabilir, öfkesini söyleyemediğinde omuzları taş kesilebilir, üzüntüsünü paylaşamadığınde nefesi daralabilir.◊ Uzun vadede bu durum, bağışıklık sistemini zayıflatabilir; kronik yorgunluk, fibromiyalji, psikosomatik ağrılar gibi tabloya evrilebilir.ARAŞTIRMALAR NE DİYOR?◊ Bir araştırma, 30 gün boyunca tutulan duygu günlüğüyle yürütüldü ve üzüntü hissetmemeye zorlanmanın depresif belirtiyi öngördüğünü gösterdi.

Toplum “iyi hisset” derken, birey duygularına yabancılaşıyor. (2017’de Uluslararası Depresyon ve Anksiyete dergisinde yayımlandı.)◊ Araştırma duygularını bastırmaya, “üzülmemeliyim” demeye çalışan kişilerin, aslında daha yoğun ve uzun süreli olumsuz duygular yaşadıklarını gösteriyor.

Toplumsal düzeyde ‘üzülmek zayıflıktır’ mesajı, duygusal iyileşmeyi geciktiriyor. (2012’de Amerikan Psikoloji Derneği’nin Emotion dergisinde yayımlandı.)◊ Harvard Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma, insanların olumsuz duygularını gizleyip sürekli güçlü görünmeye çalıştıklarında, zamanla daha yüksek anksiyete ve daha düşük yaşam doyumu yaşadıklarını ortaya koydu.  (2003’te Amerikan Psikoloji Derneği’nin Emotion dergisinde yayımlandı. )◊ Stanford Üniversitesi’ndeki bir çalışmada, ‘iyiyim’ diyerek duygusunu bastıran ve inkâr eden kişilerin kalp atışlarının hızlandığını, stres düzeylerinin yükseldiğini gösterdi.  (1993’te Amerikan Psikoloji Derneği’nin Kişilik ve Sosyal Psikoloji dergisinde yayımlandı.)‘CANIMIZIN YANMASI BİZİ KORUYAN BİR ŞEYDİR’Psikiyatr Dr.

Mutluhan İzmir ◊ Olumlu duyguların yaşanması güzeldir.

Fakat hep olumlu duyguyu yaşayan insan yaşamdaki bazı şeyleri göremiyor demektir.

Hayat kimse için dümdüz gitmez.

Engebeli bir yol yaşam.

Büyürken canımız yandığı için ciddi olarak önlem almayı öğreniriz.

Canımızın yanması bizi koruyan bir şeydir.

Daha olumsuz koşullara girmemek için önlem almayı öğretir.

Sürekli her şeye pozitif bakarsanız ne gayret edersiniz, ne çalışırsınız ne de önlem alırsınız.◊ Uyumlu olmak güzel bir şey ama her şeye uymak zorunda değiliz.

Aşırı uyum çabası olumsuz giden şeylerin göz ardı edilmesine neden olur.

Gözünü kapatmak, uyum göstermekten çok farklı.◊ Sanki herkesin bütün hayatını bu olumlulukla geçirmesi gerekiyormuş gibi bir doktrine dönüşünce sorun başlıyor.

Bu toplumu uyutmaya ve insanların köşede oturup, kendilerini mutlu hissedip susmalarını öğütleyen bir duruma dönüşüyor.◊ “Kötü giden şeyleri görmüyorum, duymuyorum, söylemiyorum...” Bu çok tehlikeli bir durum.

Toplum açısından da...

Otosansürden tutun, yanlış gidenin görmezden gelinmesine neden olabilir.◊ İnsanız biz; konuşacağız, rahatsızlıklarımızı dile getireceğiz.

Bazen kızacağız, bazen sevineceğiz, bazen seveceğiz, bazen alttan alacağız...

İnsan olmanın gereği bu.

Tabii ki bir insan yok yere negatif düşünüp ortada olmayan sorunlar çıkarıyorsa, bu başka.

Bunu herkes için geçerli bir formüle dönüştürmemek lazım.

Bu çok sakıncalı.

İtiraz etmek, olumsuz bir durumu dile getirmek negatiflik değildir.◊ Aşırı alttan alan; rahatsız, tedirgin olduğunu söylemeyen insanlar da bir yerde aşırı bir öfkeyle karşılık verir.

Öfkenin bu kadar büyümesine izin vermemek gerek.

Öfke büyürse hem öfkeyi duyana hem de karşısındakine zarar verecek boyuta gelir.◊ Aşırı pozitiflik çağımızda insanlar tepkilerini, duygularını dile getirmekten uzak dursunlar şeklinde bir öğreti haline geldi. ‘Ne olursa olsun pozitif bakın doktrini’ insanların sömürülmesine kapı aralıyor.

Kişi pozitif bakmakla uğraşırken hakları, özgürlüğü elinden alınmış oluyor.

İlgili Sitenin Haberleri