Haber Detayı
61 yıldır tuvalin karşısında: Zamansız bir çizgi virtüözü
Sanatında 60 yılın ardından “Tuval karşısında hala sınava girecek öğrenci gibi hissederim” diyen Gülseren Südor, son sergisinde öncüsü olduğu çini tarama tekniğiyle ortaya çıkardığı yapıtlarıyla doğayla hemhal olan bir özyaşam öyküsü sunuyor izleyicisine.
Sanat yaşamında 61. yıla ulaşan ressam Gülseren Südor, “Timeless & Spaceless” adlı son sergisiyle Galeri Diani’de.
Galeri, Cumhuriyet kadınını temsil eden duayen ressamları ele alınacağı seri sergilerine Südor'la başlıyor.
Telga Südor Mendi küratörlüğündeki sergi, kendini bir ‘zaman gezgini ve kaydedicisi’ olarak ifade eden sanatçının, öncüsü olduğu çini mürekkebi tarama tekniğinde çalıştığı doğa ilhamlı yapıtlarını içeriyor. 29 Kasım’a dek açık kalacak sergi pazar ve pazartesi günleri hariç Galeri Diani’de izleyicelerini bekliyor.
Südor’la yeni sergisini konuştuk.Bu serginize “öz yaşam öykümü yazar gibi” hazırlandım diyorsunuz.
Bir anlamda otobiyografik resimler mi bunlar?
Son bir yıldır hemen hemen her gün hatta geceli gündüzlü günlerde bazı nedenlerle aklımı çelen, yaşamın, doğanın bana sunduklarını kompoze ettim.
Ancak tüm kompozisyonlarımda yan yana gelmesi mümkün olmayan nesneler ile izleyenlerde, zamansızlık mekansızlık hissi uyandırmasını istediğim kompozisyonlar elde ettim.
Resimlerimi uzun yıllardır yakından izleyenler bilirler ki insan yaşamının, doğanın içindeki cevheri, değişkenleri resmetmek için yola çıkarım.
Yani bir anlamda öz yaşam öykümü resmederim.Kendinizi anlatmak için doğayı bir tür kişisel dil olarak kullanıyorsunuz.
Bu bir anlamda onunla hemhal olmak mi sizin için?
Görsel sanatçılar doğayı eserlerinde en ön planda tutmakla yükümlüdür.
Nasıl ki bir bestenin yazım elemanı nota ise… Bestecinin doğanın sesinden aldıklarını hayal dünyasında harmanlayarak ondan yararlanmamış olması mümkün değildir.
Edebiyatın, mimarinin velhasıl tüm sanat dallarının birincil çıkış noktaları doğanın kendisidir.“Serginin teması içsel yalnızlığımı yenme arzum” Serginin başlığına taşınan ‘zamansız ve mekansızlık’ izleği yapıtlarınızı nasıl bağlıyor anlatır mısınız?
Bu serginin ana teması, yaşamın bana sunduğu son zamanların içsel yalnızlığını yenme arzum oldu.
Ben her zaman zor anlarımda veya en mutlu anlarımda resim yaparak kendimi ifade ederek bir tür trans halinde çalışırım.
Bu bir yılın sonunda da gerçekten hiç farkında olmadan ne denli çok çalıştığımı gördüm.
Farkına bile varmadan seri halde 50’nin üzerinde resim yapmışım.Bu serginizde de yıllardır öncüsü olduğunuz çini mürekkebi tarama tekniğini kullandığınız yapıtlarınızı görüyoruz.
Ne ifade ediyor bu sizinle özdeşleşen teknik?
Daha ilkokul yıllarımdan bu yana ilginçtir ki çizgi benim için en kolay kendimi ifade biçimidir.
Uzun yıllar içinde giderek her türlü resimsel malzeme ile hep çizdim, taradım.
Herhalde dünyayı bir yün çilesi gibi saracak kadar kilometrelerce sarmal, diagonal, yatay- dikey çizgi kullandım.
Desenlerimde, yağlı boya resimlerimde de hep çizgi elemanını ön planda tuttum.
Hocam Bedri Rahmi “Günde on saat ıslık çalarsanız, ıslık virtüözü olursunuz” derdi.
Ben de galiba zaman içinde çizgi virtüözü oldum.
Bu sergimde de her zaman olduğu gibi özel el yapımı gravür kağıtları üzerine yine çini mürekkebi ve kalemlerle çalıştım.
Tarama tekniği uzun zaman ve çok dikkatli çalışmayı gerektirdiğinden biraz uzun süre ve sabır ister.
Çizgi ile çalışmak ve tarama tekniğinde eser üretmek ressam olarak kendime ait olan bir ifade özgürlüğü sağlıyor bana.100 yıl sonra resmim bir müzede asılıysa ne mutlu bana!Postmodern sonrası günümüz sanat dünyasında geleneksel ve ‘hala var olan’ resim sanatının duayen bir temsilcisi olmak nasıl hissettiriyor size?Bir resme başlamadan önce, beyaz kağıt ya da tuval önüne oturduğumda her zaman kendimi sanki sınava giren bir öğrenci gibi hissederim.
O an hocaların önünde resim yapıyor gibiyimdir.
Sanatımda belki de geleneksel resim tekniklerini çağdaş ekipmanlar/teknikler doğrultusunda yapmıyorum gibi gözükse de bence her sanatçı yaşadığı günlerin çağdaş sanatçısıdır.
Duayen miyim bilemiyorum.
Evet, çok uzun yıllardır hiçbir gün bırakmadan, çalışıp kendimi geliştirmek, ileri gitmek için çalışıyorum.
Eğer yarım veya hatta bir yüzyıl sonra sadece bir adet resmim bir müzenin duvarında asılmış olur ise ne mutlu bana!