Haber Detayı
‘Gündelik hayatta karşılaştığımız ya da kendimizde gördüğümüz kadınların hikâyesi’
Oyuncularından yönetmenine, yazarından koreografına tüm ekibin kadınlardan oluştuğu bir oyun ‘Beyhude’. Maurice Maeterlinck’in ‘Ariane’la Mavi Sakal’ından uyarlanan oyun, yasaklı bir kapının ardında gizlenen birbirinden farklı geçmişlere sahip kadınların öyküsünü anlatıyor. ‘Beyhude’yi ‘kadınlarından’ dinledik.
Epifani Sanat tarafından sahneye konan ‘Beyhude’de 5 farklı kadın karakterle tanışıyoruz.
Her biri kendi yaşam deneyimiyle sahneye geliyor.
Farklı şekillerde hayal kırıklığına uğramış ya da umut etmişler.
Metni ve sahnelemesiyle seyirciyi sınırların ve tercihlerin eşiğine getiren oyun üzerine, yapımcısı, yönetmeni Seranay İduğ ve proje ortağı, oyuncusu Selin Eresin’le konuştuk: “Kadın, özgür olmaya doğru baskılanıyor.
Bu oyun bunu sorguluyor.”- ‘Beyhude’ nasıl bir oyun?Seranay İduğ: ‘Beyhude’de 5 kadın üzerinden aslında hayatın tek bir formu olmadığını anlatıyoruz.
Bu kadınların her biri, sembolik bir figür olan ‘Mavi Sakal’la karşılaşıyor ama bu figürün sabit bir kişiliği, kimliği yok.
Her insanın hayatında bir Mavi Sakal var.
Oyunun merkezindeyse bazı bireysel kararlar görüyoruz: ‘Yasaklı bir kapıyı açmak ya da yasaklı bir elmayı yemek’.Selin Eresin: Oyunculara estetik ve duygusal açıdan yeni yollar açan bir oyun.
Kadının toplumdaki konumuna dair beklentileri de sorgulanıyor.
Kadın özgür olmaya doğru baskılanıyor.
Bu oyun bunu sorguluyor.- Ekibin tamamının kadın olması tesadüf mü?Seranay İduğ: Hayır.
Ekip bilinçli bir şekilde kadınlardan seçildi. ‘Kadınlar birbirleriyle çalışamaz’ algısını yıkmak istedik.
Ufak tefek replik tartışmaları haricinde hiçbir sorun da yaşamadık.
Her şeyi kendimiz yaptık.
Yeri geldi 600 kilo kum da taşıdık.
Dekorundan kurgusuna her şeyi 10-12 kadın, hiç tartışmadan yaptık bunu.- Oyunda ‘erkeklik’ nasıl bir yerde konumlanıyor?Selin Eresin: Oyunda erkeklik somut bir figür olarak yok ama onun zihinsel gölgesi her yerde hissediliyor.
Her adımımızı, her tepkimizi bu zihinsel kalıplara göre şekillendiriyoruz.
Çünkü zaten içimize işlemiş bir korku kültürü var ve bu kültür erkek egemenliğinden besleniyor.
Oyunda da bu durumun izini sürüyoruz.- Oyundaki kadınların arasında nasıl bir ilişki var?Seranay İduğ: Aralarındaki ilişki farklılıklar içinde oluşan bir ‘birleşme’ anı gibi.
Her biri farklı geçmişlerden gelen bu kadınlar, normalde yan yana gelmeyecekken sahnede ortak bir yüzleşmenin içinde buluşuyor.- Gerçek hayattaki kadınlara benziyorlar mı?Seranay İduğ: Kesinlikle benziyor.
Hepsi aslında bizim hayatımızda karşılaştığımız ya da kendimizde gördüğümüz kadınlar. ‘SADECE GÜCÜNÜ HATIRLA’- Oyun hayatınıza dair hangi soruyu sordurdu?Seranay İduğ: Sandığın kadar güçsüz değilsin.
Sadece gücünü hatırlaman, arkasında durman gereken anları fark etmen gerekiyor.
Bazen güçsüz olmanda da hiçbir sorun yok.
Bana bu ikisinin dengesiyle ilgili sorular sordurdu.Selin Eresin: Gitmek mi kalmak mı, görünmek mi görünmemek mi?
Bunların arasında hiçbir şey olmamanın boşluğuna cesaret edebiliyor musun?
Sanırım oyun bana bunu sordurdu.