Haber Detayı

Asıl yapı
Soner yalçın nefes.com.tr
05/11/2025 06:00 (1 ay önce)

Asıl yapı

Ali Koç, Fenerbahçe başkanlığı yaparken sık sık “yapı… yapı” dedikçe, aklıma Fransız düşünür Ferdinand...

Ali Koç, Fenerbahçe başkanlığı yaparken sık sık “yapı… yapı” dedikçe, aklıma Fransız düşünür Ferdinand de Saussure (1857-1913) gelirdi.

Dil bilimci filozof idi.20’nci yüzyıl dil biliminin kurucularından kabul edilir.

Dilde yapılaşmayı ortaya çıkardı.

Buna göre, kültürel olaylar sözlü ve sözsüz işaret sistemlerinden oluşur.

Bu tür sistemler bir “dil” içerir ve bu diller insan aklının ve davranışlarının belirleyici unsuru olma işlevini taşır…Yani:-Dil, sadece kelimelerden ibaret değildir; anlamı üreten bir sistem, bir yapıdır…-Her kelime, tek başına değil, diğer kelimelerle kurduğu ilişkiler sayesinde anlam kazanır...

Mesela:“Biz”, ancak “onlar” olduğu sürece anlamlıdır.

Örneğin; “vatansever” kelimesi, “hain” karşıtlığı sayesinde işler. “Normal vatandaş” tanımı, “tehlikeli öteki” ile var olması gibi…Bu, yapısalcı düşüncenin kalbidir: Anlam, farktan doğar.

Dolayısıyla “düşman dili”, “düşman olmadan” yaşayamaz:“Anlam sadece sistemden değil, sistemin kim tarafından ve hangi güç ilişkisi içinde kurulduğundan da doğar.”Dilin yapısı, iktidarın yapısıyla iç içedir. “Ne söylenebilir” ve “ne söylenemez” sınırlarını “iktidarın dili” belirler.Ali Koç’un “yapısına” döneceğim, ama kendi dilimin altındakini yazayım: İktidarın söylem inşasıBugün medyadan siyasete kurulan “biz-onlar”, “doğru-yanlış”, “ahlâklı-sapkın” gibi zıtlıklar, sadece dilsel tercihler değil, iktidarın söylem inşasıdır… Böylece dil, sadece gerçeği tanımlamaz, gerçeği biçimlendirir!

İktidarın gölgesindeki medya dili, sadece bir “yansıma” değil, bir yapılandırma aygıtıdır: “Biz” ve “onlar…”Tartışmalar “fikir ayrılığı” değil, “kimlik çatışması” ayrımında yaşanır.

Senin kim olduğun, ne söylediğinden önce gelir!Örnekler üzerinde açayım:-“Onlar bizim değerlerimize saldırıyorlar…” -“O kesim yine provokasyon peşinde...” -“Millet şunu istiyor, onlar anlamıyor…”-“O zihniyet zaten hep böyleydi.” -“Onlar milletin değerleriyle dalga geçiyor.” -“Gerçek vatansever bunu yapmaz.”-“Bunlar terör destekçisi...” -“X grubunun maşası bunlar...” -“Bunlar sözde sanatçı/sözde gazeteci...”Bu dil yapılaşmasını ülkemizde her gün yaşıyorsunuz: İktidarından medyasına bu dil ahlaki yargıç rolünü üstleniyor, daima yargılıyor ve hüküm veriyor…İktidar, kendine göre gerçekliği bu yargısal dille üretiyor; “kimin doğru, kimin sapkın olduğuna” iktidarın dili karar veriyor.

İktidar, neyin doğru, kimin doğru olduğunu dil üzerinden belirliyor.

Böylece insan, ister ahlaki isterse cezai olsun daima tehdit altında kalıyor...Gerçek, yaratılan-kurgulanan-etiket içeren imaj tarafından yok ediliyor.

Öyle ki; bir soruşturmada bile her cümle, bağlamından koparılarak “şok… şok” diye sunuluyor!Hedef belli; her bireyi “gerçeği anlamaya çalışan” değil, duygusal bir izleyici haline getirmek…Oysa:Demokratik toplumlarda izleyici pasif tüketici değil, aktif sorgulayıcı.

Otoriter toplumda ise soran-sorgulayan, her türlü cezalandırmaya tabi oluyor.

Türkiye’de “yapı” vardır, sorunların çözümüne öncelikle iktidara güç devşiren bu dil yapılaşmasından başlamak gerek… Ali Koç’u unutmadım:Ali Koç’un diliÖyle zamanlardan geçiyoruz ki:Bir şeyin doğru sayılması için, sadece gerçek olması yetmiyor; iktidarın dilinde meşru sayılması gerekiyor!

Bu medyanın diline de sirayet ediyor.

Mesela:Tanımları benzer; “yerli ve milli”, “dış mihrak”, “üst akıl”, “hain”, “terör destekçisi”, “ahlak dışı”, “din düşmanı…”İktidar üretiyor, medyası yayıyor!Ve bu dil yeterince sık söylenirse, çoğu vatandaş tarafından “gerçekmiş” gibi anlaşılıyor.

İtibarıyla çoğu kişi, artık gerçeği araştırmıyor, “nasıl anlatıldığını” içselleştiriyor…Örneğin:İktidar diyor ki; “kadın cinayetleri bireysel vakalardır.” Aslında bu söylemde yanlış şu; sorunun yapısal olduğunu gizlemek!

İktidar dili, her olguyu kişiselleştirerek sistemini korumaya çabalıyor.

Gerçekliği daraltarak kendi “doğru çerçevesini” kuruyor: “Suçlu iktidar değil, kişi/kişiler!”Bu dil gerçeği saklıyor; “doğruyu” kendi ihtiyaçlarına göre kuruyor, politik meşruiyetini ve iktidarının kimliğini böyle inşa ediyor… İşte Erdoğan ile medyasının dili bu nedenle benzer.

İnsan, dilinin ötesinde düşünemez; dil daraldıkça düşünce de daralır.Hannah Arendt’ın sözü anlamlıdır; “Hakikatle yalan arasındaki farkın önemsizleştiği bir toplum, tiranlığa hazır demektir…”Toparlarsam:Aslında tam ifade edemese de Ali Koç benzerini söyledi. “Yapı” derken görünmez ama davranışları belirleyen güçten bahsetti. “Birey değil, onu kuşatan ilişkiler sistemi belirleyicidir” demek istedi...Vurguladığı “yapı” futbolla sınırlı değil.

İlgili Sitenin Haberleri