Haber Detayı

Cumhuriyete kavramsal yaklaşım - Prof. Dr. Hakan Reyhan
Yazarlar cumhuriyet.com.tr
03/11/2025 04:00 (1 ay önce)

Cumhuriyete kavramsal yaklaşım - Prof. Dr. Hakan Reyhan

Cumhuriyetin kavramsal içeriğinde birbirini tamamlayan unsurlar vardır.

Cumhuriyetin kavramsal i çeri ğinde birbirini tamamlayan unsurlar vardır.

Bu unsurların her biri diğerini tamamlar ve unsurlar birbirlerine bağlıdırlar.

Bir nevi ekosistem mantığıyla çal ışan bu unsurlardan biri bile olmasa kavram b ütünüyle yok demektir.

Cumhuriyet kavram ının unsurlarından biri; egemenliğin, iktidarın ve otoritenin kaynağının, ülkesine yurtta şlık bağı ile bağlı olan halkta olmasıdır.

Dikkat edin, yalnızca egemenliğin kaynağı değil, iktidarın ve otoritenin de kaynağı.

Egemenlik bir ülkedeki belirleyici-etkileyici-ba ğlayıcı h ükümler demektir.

İktidar, bu h ükümlerin uygulamaya geçirilme biçimini anlat ır.

Otorite ise iktidarın kabul edilme, onaylanma, benimsenme yani meşruluk s ürecidir.

EŞİTLİKÇİ ANLAYIŞ Ger çek anlamda cumhuriyet rejiminin olu şabilmesi i çin hem egemenli ğin hem iktidarın hem de otoritenin halka dayandırılmış olması gerekir.

Evet cumhuriyet, monarşinin, yani krallık, padişahlık, hanedanlık, emirlik vs. rejimlerinin tam zıddıdır.

Ama bu yetmez, örne ğin monarşi olmamakla birlikte iktidar ve otorite alanında dini cemaatlerin, din adamları sınıfının belirleyici olduğu, yine devletin, kurumsal yapıların lider ile özde şleştiği ülkelerde de cumhuriyet olamaz.

Cumhuriyet kavram ının bir diğer unsuru; bir ülkede ya şayanların tamamını kapsayacak bir kamusallık i çinde, “herkese ait olan” olmas ıdır.

Yani cumhuriyet bir ülkedeki etnik, dini, mezhepsel, kültürel farkl ılıkları dikkate almadan herkesi kapsayıcı, herkese ait olan eşitlik çi bir anlay ışı ifade eder. ‘KİMSESİZLERİN KİMSESİ’ Temelinde bir ülkenin gerçek anlamda cumhuriyet olabilmesi için laik olmas ı gerekir.

Yalnızca bu da değil; herkese ait olması, herkesi temsil etmesi gereken cumhuriyet rejimi, egemenlik, iktidar ve otorite kullanımını ülke içindeki herhangi bir s ınıf, z ümre, a şiret, cemaat, akraba, parti, sosyete, g üç oda ğı lehine de kullanamaz.

Bunun tek istisnası, dezavantajlı toplum kesimleridir.

Cumhuriyet rejimi yalnızca bu konularda “olumlu ayrımcılık” yapar.

Atat ürk’ün “cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesidir” sözü burada anlam kazan ır.

Cumhuriyet kavramının bir unsuru da bağımsızlıktır.

Bağımsız olmayan hi çbir ülkede cumhuriyet olamaz.

Ancak bu ba ğımsızlık, Atat ürk’ün s ıklıkla vurguladığı gibi “tam bağımsızlık” iradesini ve hedefini i çerisinde bar ındıran bir yaklaşım bi çiminde olmal ıdır.

Yani sadece siyasi değil, özellikle iktisadi ve bunlar ı tamamlayacak şekilde mali, askeri, eğitimsel, k ültürel, tar ımsal, ekolojik...

Her alanda bağımsızlık.

Elbette tam bağımsızlığın b ütünüyle gerçekle şmesi kolay değildir; b üyük çal ışmalar, rasyonel-yurtsever politikalar, eğitim ve iktisat devrimi, sağlam bir halk iradesi ve b ütünle şmiş, bilin çli bir ulus toplulu ğu gerektirir.

Bir ülkede cumhuriyetin olabilmesi için, nihai hedefe ula şılamamış olsa dahi, bu şekilde tam bağımsızlık doğrultusunda bir iradenin etkin olması zorunludur.

DEMOKRASİ İRADESİ Cumhuriyet kavramının başka bir unsuru, demokrasi iradesi ve hedefinin olmasıdır.

Demokrasinin çok farkl ı tanımları vardır ancak her tanım aşağı yukarı şu klişe ifadeyi destekler: Halkın, halk i çin, halk taraf ından y önetilmesi.

Demokrasi, halk egemenli ğinin, halk iktidarının ve buna bağlı olarak ger çekle şen otoritenin belirlenmesi ve uygulanması s üreçlerini ifade eder.

Temelinde yukar ıda belirttiğimiz şekilde b ütün ö ğeleriyle birlikte cumhuriyet kurumsallığı olmadan ger çek anlamda demokrasi i şlemez.

Ayrıca hi çbir rejim, içinde demokrasi ülküsünü bar ındırmadan cumhuriyet olamaz.

Demokrasi hedefi kaybolmuş bir rejim kısa s ürede cumhuriyet olmaktan ç ıkacak; otoriter, faşizan bir y önelime do ğru gitmesi ka ç ınılmaz olacaktır.

Öte yandan cumhuriyetçili ği kaybolmuş bir demokrasi de ancak “neoliberal demokrasi” olur ki o da “demokratik s üreci”te hegemonya kuran sermaye gruplar ının iktisadi baskısını meşrulaştırmaktan başka bir anlam ifade etmez.

Prof.

Dr.

Hakan Reyhan

İlgili Sitenin Haberleri