Haber Detayı
Dünya Üzerindeki son izole topluluklar, YouTuber tehdidi ile karşı karşıya
Dünyanın dört bir yanındaki temas kurulmamış yerli gruplar, "yasallaştırılmış soykırım" olarak adlandırdıkları süreçle savaşıyor. Yeni tehditler arasında, topluluklarla iletişim kurarak para kazanmaya çalışan YouTuber'lar ve evanjelik misyonerler de var. Çözüm, toprak korumasının uygulanması.
Dünya genelinde, modern uygarlıkla henüz hiçbir teması olmayan en az 196 yerli grup varlığını sürdürüyor.
Bu topluluklar, çoğu insanın zorlu bulacağı ortamlarda, kendi kendine yeten ve bağımsız bir yaşam sürüyor.
Ancak, Survival International'ın yayımladığı son rapor, bu grupların varoluşsal bir tehditle karşı karşıya olduğunu ve bazılarının bu durumu “yasallaştırılmış soykırım anı” olarak adlandırdığını vurguluyor.“Temas Kurulmamış Yerli Halklar: Hayatta Kalmanın Eşiğinde” başlıklı kapsamlı rapor, bu halklara yönelik “sessiz, devam eden soykırımı” gözler önüne seriyor.
Tespit edilen 196 grubun yaklaşık %95'i Amazon Havzası’nda yaşıyor ve sadece Brezilya 124 gruba ev sahipliği yapıyor.
Avlanan, toplayıcılık yapan, balık tutan ve karmaşık botanik bilgileriyle sepetlerden ilaçlara kadar tüm ihtiyaçlarını karşılayan bu gruplar, kanıtların gösterdiği üzere saldırı altında olmadıklarında sağlıklı ve gelişen toplumlar olarak yaşamlarını sürdürebiliyor.Rapora göre, bu topluluklar artık birçok farklı taraftan saldırılarla karşılaşıyor.
Günümüzde, bu izole grupların %96’sı hem yasal hem de yasadışı kaynak çıkarımı sebebiyle tehditlerle yüzleşiyor.Madencilikten sosyal medya şöhretine: Artan tehlikelerTemas kurulmamış halklara yönelik en büyük tehditler geleneksel sömürü biçimlerinden kaynaklanıyor.
Örneğin ağaç kesimi...
İzole toplulukların yaklaşık %65'i tehdit altında ve bu durum, genellikle daha derin sömürüye giden ilk adım olarak görülüyor.Madencilik ise diğer bir tehdit; grupların %40'ından fazlası için ciddi bir tehlike oluşturuyor.
Tarım işletmeleri, özellikle sığır çiftlikleri, Amazon ormanlarının yok olmasına ve tüm toplulukların yaşam alanlarının parçalanmasına neden oluyor.Ancak 21. yüzyılda tehlikelerin giderek çeşitlendiği de görülüyor.
Rapor, iki yeni ve büyüyen tehdide dikkat çekiyor:İçerik Geliştiriciler (Influencer'lar): Şöhret peşinde koşan ve iletişim kurulmamış insanlarla temasa geçerek para kazandıracak içerikler üretmeye çalışan sosyal medya kullanıcıları.Misyonerler: Milyonlarca dolarlık evanjelik örgütler tarafından finanse edilen ve bu izole toplulukları Hristiyanlığa dönüştürmeye çalışan misyonerler.Daha önce, dünyanın en izole kabilelerinden biri olan Sentinel halkını tehdit eden olaylar halen unutulmuş değil.
Bir Amerikalı YouTuber'ın adalarına doğru yolculuğunu filme almasının ardından tutuklanması ve 2018’de ABD’li bir Hristiyan misyonerin yasadışı giriş yapıp ok ve yay ile öldürülmesi, bu toplulukların izole kalma konusundaki kararlılığını gösteriyor.Brezilya'daki yerli aktivist Célia Xakriabá şöyle diyor: “Sömürge döneminde bizi öldüremediler, diktatörlük döneminde de bizden kurtulamadılar.
Ama şimdi yasal bir soykırım döneminden geçiyoruz.
Bizi kalem ve kağıtla öldürüyorlar...
Topraklarımızı elimizden aldıklarında hep birlikte ölürüz.”Önlem almak şartSurvival International, temas kurulmamış halkların geleceğini güvence altına almak için daha güçlü arazi korumalarının şart olduğunu savunuyor.
Uluslararası hukukun tanıdığı hakların, ulusal düzeyde daha etkili bir şekilde uygulanması gerekiyor.
Hatta daha sert yasaların olduğu Brezilya gibi yerlerde bile, genellikle yasaların uygulanmaları yetersiz kalıyor ve bu durum, şirketlerin ve hükümetlerin cezasız bir şekilde faaliyetlerine devam edebilmelerini sağlıyor.Survival International Direktörü Caroline Pearce, “Yaklaşan bir felaket var ve bundan kaçınmanın açık bir yolu var” sözleriyle durumun ciddiyetini vurguluyor.
Pearce, endüstrilerin ve hükümetlerin bu devam eden sömürgeciliği durdurmak için hemen harekete geçmesi gerektiğini, aksi takdirde temas kurulmamış grupların yarısının önümüzdeki 10 yıl içinde yok olabileceğini belirtiyor.
Pearce’in belirttiği üzere çözüm, bu insanların kendi hallerine bırakılma konusundaki açık tercihlerine saygı duymak...