Haber Detayı

Oyuncu dedektif gibi olmalı
Yazarlar hurriyet.com.tr
02/11/2025 08:03 (1 ay önce)

Oyuncu dedektif gibi olmalı

Ünlü oyuncu Jeremy Strong, “Springsteen: Hiçlikten Kurtar Beni” filminde müzik yıldızı Bruce Springsteen’in menajeri Jon Landau’yu canlandırdı. Strong’la Los Angeles’ta bir araya gelip oyunculuğa yaklaşımını, karakterlerine duyduğu bağlılığı ve filmdeki performansını konuştuk.

◊ Jon Landau, Rock and Roll Hall of Fame kurumundan ‘Ahmet Ertegün Yaşam Boyu Başarı Ödülü’nü almıştı.

Sizin de filmde bir telefon sahneniz var, orada Ahmet Ertegün’ü arıyorsunuz...- Evet, o doğaçlama bir telefon sahnesiydi.

Filmde Ahmet Ertegün’den bahsetmek istiyordum.

Bu nedenle o kısmın filmde yer alması beni çok mutlu etti.

Jon, Ahmet’ten “bir tür ilham kaynağı” olarak bahsediyor.

Jon kendi hikâyesi henüz anlatılmamış bir efsane.

Onunla çalışmak, onu tanımak büyük bir ayrıcalıktı.BRUCE, JON’A GÜVENDİ ‘BİRLİKTE ÇALIŞALIM’ DEDİ◊ Eğlence dünyasında “sadece parayı düşünen, işin sanatsal tarafını önemsemeyen menajer” klişesi çok yaygın.

Jon Landau ise öyle biri değil.

Bir sanatçı için böyle bir menajere sahip olmak ne kadar önemli?

Hayatınızda böyle biri var mı?- Klişe ama ne yazık ki çoğu zaman gerçekten öyle oluyor: Birçok insan ticari ya da profesyonel anlamda avantaj kazanmaya odaklanıyor.

Bruce’un ilk menajeri Mike Appel, Jon Landau’dan çok farklıydı.

Bence Bruce’un Jon’a “Birlikte çalışalım” demesini sağlayan şey, Jon’un müziğin sanatsal yönünü koruma arzusunu anlamasıydı.

Jon bir menajer değildi, bir yapımcı değildi, bir iş insanı da değildi.

Bruce, Jon’a güvendi.

Ve güveninde de haklıydı, bu işi 50 yılı aşkın süredir birlikte yapıyorlar.

Jon bir bakıma terapist gibi.

İyi bir terapistin yaptığı şey, sizin kendi deneyiminizi yaşamanız için bir alan yaratmaktır.

Jon’un da buna benzer bir yeteneği var.

Bruce Springsteen’in büyüyüp gelişebilmesi için alan yaratabiliyor.

Benim yanımda Jon gibi biri yok.

Yani bana inanan ve benimle zorlukların içine giren birçok insan oldu ama Jon gibisi olmadı.HÂLÂ DERİN BİR BAĞLILIK HİSSEDİYOR◊ Böyle bir karakteri oynarken kendini kaybediyor musun, yoksa günün sonunda eve gittiğinde Jeremy olabiliyor musun?- Günün sonunda eve gittiğimde hep Jeremy’yim.

Tabii bu, birkaç ay boyunca çocuklarıma yatmadan önce hikâyeleri Jon Landau’nun sesiyle okumadığım anlamına gelmiyor.

Jon birçok yönden daha sessiz, içe dönük bir karakter ama bu onu daha az zorlayıcı kılmadı.

Bazen o daha sessiz, daha içe dönük çalışmalar en zor olanlardır.Mesela arkadaşım Edward Norton geçen yılki Bob Dylan filminde olağanüstüydü.

Pete Seeger rolünde ruhani bir aydınlık, manevi bir parıltı yakalamıştı.

Jon Landau’nun da kendine has böyle bir özelliği var.

Geçen gece Bruce, Academy Museum Gala’da sahne aldı ve ben Jon’la birlikte oturuyordum.

Bruce üç şarkı çaldı.

Ve Jon’un -ki neredeyse 60 yıldır Bruce’u izliyor- yüzünde sadece bir gülümseme yoktu, sanki bütün varlığı aydınlanmış gibi bir ifade vardı.

Ağlıyordu...

Hâlâ o kadar derin bir sevgi, bağlılık ve hayranlık hissediyor olması bana inanılmaz geliyor.Role dönersem; yapmaya çalıştığım tamamen karakterin içinde kaybolmak.

Eğer kendini kaybetmiyorsan işte o zaman sorun var demektir.◊ Jon Landau, “Rock and roll’un geleceğini gördüm ve onun adı Bruce Springsteen” sözüyle ünlüydü.

Bu inanç sizin için ne ifade ediyor?- 1974’te Jon, Amerika’nın önde gelen rock eleştirmenlerinden biriydi.

Bruce’un Massachusetts-Cambridge’te verdiği konseri izledi ve şöyle yazdı: “Rock’n’roll’un geleceğini gördüm ve onun adı Bruce Springsteen.” Bu, dünyada yankı uyandıran bir söz oldu.

Hayatlarını öyle bir şekilde değiştirdi ki, bunu önceden tahmin etmeleri mümkün değildi.

Jon ilk zamanlarda şöyle yazmıştı: “Müziği, hayatın gıdasıymış gibi tüketirim.” Müziğe olan bağlılığı tamdı.

Bruce’a olan bağlılığı da öyle.

Jon’un Bruce’a bağlılığında saflık var.

Jon denemelerinden birinde şöyle yazmıştı: “İşe tutku yoksa, bağlılık olmaz.

Eğer işine bağlılık yoksa, hiçbir şey olmaz.

Ne itici güç, ne enerji, ne disiplin, ne yoğunluk ve ne de dürüstlük.” Ben de buna inanıyorum.

Yani, o bağlılık, disiplin, yoğunluk ve dürüstlük trenine ben de bindim.

Olaya kişisel olarak böyle yaklaşıyorum.◊ Jon Landau, Bruce’un gölgesinde kalan ama onun kariyerinde belirleyici rol oynamış biri.

Sizce Landau hak ettiği değeri yeterince görüyor mu? - Bir oyuncu olarak adeta bir dedektif gibi olmalısınız.

Jon Landau’yu bulmak için çıktığınız o yolculukta ipuçları ararken sizi Bruce Springsteen’e yönlendiren bir tabela görüyorsunuz adeta.

Ve işte bu farkındalık, yani her yolun sonunun Bruce’a çıkması benim için çok önemli bir bilgi oldu.

Kesinlikle haklısınız.

Jon pek çok yönden kendi çıkarlarını ya da bireysel kimliğini bir kenara bırakmış ve bunu Bruce’un hizmetine sunmuş.

Aslında ben müziğin hizmetine olduğunu düşünüyorum.

Onları yakından tanıdığınızda, yaptıklarına derin bir ruhsal boyutun eşlik ettiğini görüyorsunuz.

Elbette insanları eğlendirmek, duygulandırmak istiyorlar ama bunun da ötesinde, çok daha derin bir şey yapıyorlar.

Bence bu, insanları bir araya getirmekle ilgili, özellikle de bu kadar bölünmüş bir dünyada.

Bruce tarafsız biri; herhangi bir grup ya da kesim için çalmıyor.

Bu müziği herkes için yapıyor.Jon’un geçmişine baktığımızda, onun da müzikle benzer bir bağ kurduğunu görüyoruz.

Gençliğinde gitar çalardı, müzisyen olma hayalleri vardı.

Jon bir efsane.

Ama egosunu ve özlemlerini bir kenara bırakıp kendini Bruce’un hizmetine sunmuş.SETE ADIM ATTIĞIMDA JON LANDAU’YDUM◊ Oynadığınız rollerde kendinizi kaybettiğinizi söylediniz.

Canlandırdığınız kişiyle konuşabilmek işi biraz zorlaştırıyor mu diye merak ettim.

Kurgusal bir karakter olduğunda, bir rolde kaybolmak daha mı kolay?- Oyuncu olarak göreviniz, kendinizde bir inanç duygusu da yaratmak.

Ben sete adım attığımda Jon Landau’yum.

Ama gerçek Jon Landau sette karşımda durduğunda biraz kafa karıştırıcı oluyor.Eğer yaptığın şeye tamamen odaklanmışsan, etrafındaki her şey zaten kaybolur.

Bu yüzden, Bruce ve Jon setteyken bile, aslında onların orada olduğunun pek farkında değildim.Mesela bir sahnede, senaryoda yazılandan daha fazlasını söyledim, çünkü daha fazlasını söylemem gerektiğine dair güçlü bir his vardı içimde.O sahne için filmde yer almayan ama okuduklarımdan, öğrendiklerimden edindiğim izlenimlerden yola çıkarak bir tür monolog yazdım.

Yönetmenimiz “Bruce yapmanı istemiyor.

Çok abartılı görünüyor” dedi.

Ben de senaryoya göre bir çekim daha yaptım.Sonra kalkıp Bruce’un yanına gittim.

Jon da yanındaydı ama ben Jon gibi konuşuyordum. “Söylediklerime katılmak zorunda değilsin.

Ve bunun abartılı olduğunu düşünebilirsin ama ben düşünmüyorum.” Ben, Jon’um ama aslında gerçek Jon oradaydı ve filmde olmasını istediğim şeyi dinliyordu...

İlgili Sitenin Haberleri