Haber Detayı

ABD sağı bunu tartışıyor: Kıyamet kopmadan kapitalizm bitmeli
Kayahan uygur odatv.com
02/11/2025 07:28 (1 ay önce)

ABD sağı bunu tartışıyor: Kıyamet kopmadan kapitalizm bitmeli

ABD’de açıkça görülmekte ki kapitalist egemen sınıf belirgin bir şekilde ikiye bölünmüş ve bir kısmı değişiklik isterken diğerleri eski neoliberal düzenin devamından yana.

Kapitalizm yıkılıp yerini başka bir sosyal ve ekonomik düzen mi alacak?

Bu evrim gerçekleşecekse ne zaman olacak?

Bu soruları soranlar Marksistler, sosyalistler değil.

Silikon Vadisi'nin Big Tech (Büyük Teknoloji) milyarderleri gündeme getiriyor...

Ancak “meseleyi” duymak bile istemeyen, hafif düzeltmelerle çarkın eskisi gibi döneceğini savunanlar da var.

ABD’de açıkça görülmekte ki kapitalist egemen sınıf belirgin bir şekilde ikiye bölünmüş ve bir kısmı değişiklik isterken diğerleri eski neoliberal düzenin devamından yana.Bunlardan statüko karşıtı kesimin temsilcisi olan Palantir’in kurucusu (PayPal şirketinin ilk ortaklarından) ve 2016 yılında Donald Trump'ı destekleyen ilk Silikon Vadisi milyarderi liberteryen Peter Thiel o kadar radikal bir değişim öngörüyor ki yakında kıyametin kopacağını düşünüyor.

San Fransisco’da bu konuda dört konferans verdi.

Anlattıklarının özeti “Guardian” ve “Washington Post” gazetelerinde yayınlandı.

Thiel resmen İncil’de anlatılan kıyametten söz ediyor, onu günümüz koşullarına adapte ederek alametlerini anlatıyor.Thiel, ABD’nin yeni egemen sınıfı yüksek teknoloji milyarderlerinin akil adamı.

Şu anki ABD Başkan Yardımcısı J.

D.

Vance'i yetiştiren akıl hocası da odur.

Şaşırtıcı belki ama şu anda ABD’de en etkili iş insanı da o.

Elon Musk’tan bile önemli pozisyonlarda.New York Times (NYT) onu muhtemelen "son yirmi yılın en etkili sağcı entelektüeli" olarak değerlendiriyor.

Thiel aynı zamanda jeopolitik planda da çok kritik konumda bir insan.

Yapay zeka temelli yazılımları hemen tüm Batılı devletlerin istihbarat örgütleri ve silahlı kuvvetleri tarafından kullanılıyor.Thiel, NYT’de Ross Douthat’a verdiği röportajda fikirlerini açıkça söylüyor; ona göre yapay zeka bir tür heyecan verici unsur: "Her türlü ilginç şey olabilir.

Belki askeri bağlamda insansız hava araçları yapay zeka ile tam olarak birleştirilebilir.

Bu korkutucu, tehlikeli ve distopik.

Ancak yapay zekayı ortadan kaldırırsanız, hiçbir gelişme olmaz."Kıyamet konulu dört konferans veren Peter ThielTRANSHÜMANİZM DOKTRİNİNE PEK UZAK DEĞİLThiel, risk alınmasından yana.

Geleceğin tehlikelerine karşı durgunluk içinde olduğumuzu düşünüyor.

Örneğin Avrupa kıtasında: "Gelecek, şimdiki zamandan farklı görünen bir gelecek fikridir: Avrupa'da sunulan üç seçenek ekoloji, şeriat ve totaliter komünist devlettir." Thiel mevcut insanlığın bir süre sonra kıyamet benzeri bir olayla karşılaşacağını ve o olay gerçekleşene kadar beynine yapay zeka eklenerek geliştirilmiş yeni insanlık ortaya çıkmazsa buna karşı direnişin mümkün olmadığını savunuyor.

Thiel, Transhümanizm doktrinine pek uzak değil.Odatv’de bu yıl 11 Mayıs’ta “ABD’nin yeni egemen sınıfı kendine bir düşünür seçti: René Girard etkisi” başlıklı bir yazım yayınlanmıştı.

Girard’ın hayranı olan ABD milyarderlerinin en önemlisi Peter Thiel aslında bu sözleriyle onun Hristiyan ilahiyatı kökenli kıyamet teorisini de doğruluyor.

Yalnız, “Ahir zamana” hazırlanmak için önce Batı kültüründe “antéchrist” olarak bilinen bizdeki deccala yani “sahte kurtarıcılara karşı mücadele gerek” diyor.

Bu deccal de Thiel’e göre sol liberal woke ideolojisi.Thiel şöyle diyor:"1969 yılının Temmuz ayında Ay'a ayak bastık.

Woodstock (dönem ABD gençliğinin aşırı liberal yaşam tarzına uygun müzik festivali) üç hafta sonra başladı.

Geriye dönüp baktığımızda, ilerleme o anda durdu ve hippiler kazandı."Silickn Vadisi milyarderleri için deccal, “sol liberal” olarak kabul ettikleri ABD Demokrat Partisi ve dünyadaki küreselci liberaller.

Deccal, daha somut olarak kişileşmiş haliyle ele alınırsa küresel bir dünya devleti kurup başına geçmeyi planlayan örneğin Soros gibi biri.

Kısacası eskiden çoğunluğun “komplo teorisi” deyip geçtikleri fikirleri şimdi ABD egemenleri ve karar vericiler tekrarlıyor.Yapay zeka+nöron linki=yeni insanLİBERALLERİN YENİ İDOLÜ SCHUMPETERKapitalist egemen sınıfın geleneksel küreselci kesimi ise siyasal planda Trump’ın temsil ettiği akıma şiddetle karşı.

Burjuvazinin bu parçalanması sistemin devamından yana olan kurumların tepkilerini de beraberinde getiriyor.

Onlar da kendilerine göre yeni teoriler geliştirmek peşindeler.

Son yıllarda Nobel ekonomi ödüllerinin Avusturyalı ekonomist Joseph Schumpeter’in “yaratıcı yıkım” teorisi çerçevesinde araştırmalar yapmış kişilere verilmesi elbette rastlantı değil.

Kapitalist sistem hakkında aşırı iyimser umutlar saçan çalışmalar bunlar.

Bize de egemenlerin diğer fraksiyonu ne düşünüyor, onu açıklıyor.Schumpeter, inovasyonu yani yenileşimi kapitalizmin itici gücü olarak görmekteydi, Marx’ın kapitalizmde üretici güçlerin hızla gelişmesiyle, kar marjlarının azalacağı, bunun da bunalımlara yol açacağı teorisini örnek alan bu “heterodoks” ekonomist, geliştirdiği modelde her yeniliğin eskinin yıkımına yol açtığını ancak bunun da başka yeniliklerle aşılacağını öngörmekteydi.

Sosyalist düşünceden farklı olarak kapitalizmde ortaya çıkacak sorunların yenilikçilik çerçevesinde çözülebileceği görüşündeydi.

Böylece kapitalizm asla yıkılmayacaktı, yerini başka bir sistemin alması da söz konusu değildi.Yaratıcı yıkım örneğin dizel motorun ortaya çıkmasıyla buharlı makinalarla çalışan şirketlerin yok olmasıydı, ya da iş idaresindeki yeni yöntemler nedeniyle eski firmaların ortadan kalkmasıydı.

Her yenilikçi şirket başlangıçta bu işten neredeyse tekel durumu gibi iyi paralar kazanır ancak bir süre sonra daha yenisi ortaya çıkınca yıkım sırası ona gelirdi.

Tabii bu arada sosyal bunalımlar olur ve akıllı devletler bunlara zamanında çözüm bulurlarsa ayakta kalırlardı.

Ancak sistem asla yıkılmazdı.

Bill Gates gibi iş dünyasının eski kurdu olan kişilerin bile basit ve sıradan buldukları bu Schumpeter yorumları neoliberal ekonomistler tarafından çok tekrarlandı ve bu gevezelikler onlara ödüller bile getirdi.Sistemin tökezlemeye başladığı, küreselci düzenin yıkılıp yeni arayışların ortaya çıktığı bir dönemde Nobel Komitesinin bu tür moral verici görüşleri desteklemesi elbette olağandı.

Oysa kapitalizmin asıl sorunu Schumpeter’in Marx düşüncesinin özü olarak gördüğü yükselen teknolojiyle kâr marjlarının düşmesi değil meta fetişizminin akla gelebilecek hatta gelmeyecek tüm alanları kapsaması ve insanı doğrudan yabancılaştırmasıydı.

Asıl bunalım yenileşme ve ona ayak uyduramayanların tasfiye olmasında değil kapitalizmin kendisindeydi."Deccal" söylemi gündemdeKAPİTALİZMİN SINIRLARISchumpeter’in görüşlerine karşı olanlar, ki bunların hepsi Marksist ya da sosyalist veya Peter Thiel gibi liberteryen sağcı değiller Nobel Komitesinin ekonomi ödülü tercihlerini beğenmiyorlar, Schumpeter ekolünden olanların “yaratıcı yıkım” teorisindeki teknolojik yenilik çözümünün 3 alanda hiç etkili olmadığını söylüyorlar.

Ham maddelerin yetersizliği, dünyanın ekolojik dengesi, enerji sorunu.

Yenilik olsa da olmasa kapitalizm en azından bu alanlarda tabiri caizse “çuvallıyor”.

Sıkıntıları yenilikle aşması olası değil.Nitekim, petrol savaşları en azından görüntüde belki eskisi kadar şiddetli değil ama “nadir elementler” konusu ABD ile Çin’i karşı karşıya getirecek kadar önemli.

Kısacası, her yenilik aynı sınırlılıkları değişik alanlarda yaşıyor.

İklim değişikliği, kuraklık, doğanın yok oluşu ve yerkürenin insanlar için giderek yaşanmaz hale gelmesi gibi.

Enerjinin en azından bu gezegende tükenmesi gibi.Ancak bence kapitalizmin sonunda gelip takıldığı yahut eninde sonunda aşamayacağı en önemli dördüncü bir engel daha var: Ekonominin asıl aktörü sayılması gereken insanın bizzat kendisi.

Her şeyi metalaştıran, nesnelerin ya da hizmetlerin gerçek kullanım değerini, insani anlamını değil de değişim değerini ön plana çıkaran ticarileştiren kapitalizm antik çağların dört temel maddesi toprak, hava, ateş ve sudan sonra insanı doğumundan ölümüne kadar ilgilendiren her alanı kendisine sömürü konusu yapmış durumda.Meta fetişizminin inanılmaz gelişimine örnekler verecek olursak tüp bebekten, başkası adına hamileliğe, çocuk bakımından, eğitime, sağlığa, yaşam koçluğuna, organ ve kan nakline, cinsiyet inşasına, cenaze işlerine kadar uzanmak gerekir.

Ancak bu alanlardan en sonuncusu ve en önemlisi insan aklının meta fetişizminin konusu haline getirilmesidir.

Yapay zeka işte budur.

Schumpeter böyle bir inovasyon düşünmüş müydü?

Bu tür bir yaratıcı yıkımda, yaratılan nedir, yıkılan kimdir?

Sakın insanlığın kendisi olmasın.Yapay zeka ve uygulamalarının ortaya çıkaracağı tüm insani, felsefi ve sosyal sorunları burada ele alacak değilim.

Ancak bence en önemlilerinden biri bu konuda tekel olan Silikon Vadisi şirketlerinin güvenlik ve istihbarat kurumlarıyla ve değişik devletlerin ordularıyla yaptıkları işbirliğidir.

Büyük bir kültürel değişimin yansıması olarak, Meta, OpenAI veya Google gibi Amerikan “Big Tech” şirketleri artık bu sektörlerde faaliyet gösteriyor ve öncü şirketler Palantir veya Anduril'e katılıyorlar.Pratik olarak bu ne ifade ediyor?

Çok basit olarak herkesin izlenebilmesi, dinlenebilmesi, kamera kayıtlarının alınabilmesi, sosyal medyadaki tüm faaliyetin arşivlenebilmesi, değerlendirilmesi, herhangi bir nedenle polise düşmüşlerin, poliste şikayetçi olanların veya sadece yanlış yerde yanlış zamanda bulunanların yapay zeka kullanılarak fişlenmesi ve kategorize edilmesidir.

Askeri olarak dünyanın herhangi bir noktasında yapay zekanın tehdit olarak değerlendirdiği bir hedefin yine yapay zeka tarafından yok edilmesidir.2025 yılında New York Times, Wired ve CNN, Palantir firmasının Foundry yazılımı kullanılarak farklı federal kurumlardan elde edilen verileri bir araya getiren, Amerikan vatandaşları hakkında merkezi bir veri tabanı oluşturmayı amaçlayan gizli bir hükümet projesini paylaştı.

Sivil toplum kuruluşu Center for Democracy & Technology bu durumdan endişe duyuyor: "Hükümet, ABD'deki tüm vatandaşların hayatlarını tam olarak görebilir hale gelirse, bu bilgileri nasıl kullanacağı belli olmaz" diyor ve haklı.

Kısacası önceki yazılarımda da vurguladığım gibi dünya şu anda öyle bir noktada ki yaşadığımız baskı ve kontrol düzeni 1984 romanın yazarı Orwell’in aklından bile geçmezdi.

Dünyayı yok mu edecekler?NÜKLEER DENEMELER 33 YIL SONRA YİNE BAŞLIYORABD egemenleri arasındaki tartışmalar kapitalizmin içinde bulunduğu çıkmazı ve telaşlı arayışı göstermekte .

Gerçi ona karşı eskiden olduğu gibi kapsamlı bir program geliştirmiş seçenekler de sunulamıyor.

Dolayısıyla ortaya pek de olumlu olmayan bir tablo çıkmakta.

İşte tam da bu ortamda Trump’ın ABD’nin 1992 yılı Eylül ayında son verdiği nükleer denemelere 33 yıl sonra yeniden başlayacağını Çin Başkanı Şi Cinping’le görüşme öncesinde açıklaması endişe uyandırıyor.

İnsanlara “29 Ekim 2025 tarihinin bir dönüm noktası olup olmadığı sorusunu sorduruyor.Halbuki, 1996 yılında nükleer denemelerin tamamen yasaklanmasına ilişkin anlaşmanın imzalanmasından bu yana Kuzey Kore dışında hiçbir ülke nükleer deneme yapmamıştı.

Ve Trump bu yılın Şubat ayında yaptığı bir konuşmada “Yeni nükleer silahlar üretmemiz için hiçbir neden yok.

Zaten yeterince silahımız var," diye açıklıyor ve ekliyordu: "Dünyayı 50 kez, 100 kez yok edebiliriz."Yeri gelmişken Putin’in televizyonda övündüğü "yenilmez", "sınırsız menzilli" ve "mevcut ve gelecekteki tüm savunma sistemlerinden kaçabilen" silah olarak ilan ettiği “Burevestnik” adlı füzeyle ilgili çalışmalar bir nükleer deneme sayılmıyor.

Bu silah nükleer başlıklı değil sadece nükleer enerjiyle hareket ediyor.

Tıpkı yine Rusya’nın 3 gün önce ilan ettiği insansız denizaltı aracı Poseidon gibi.

Bu silahlara Çin’in 1 Ekim Ulusal Gününde sergilediği gözdağı niteliğindeki resmigeçit eklendiğinde Trump’ın nükleer denemelere neden yeniden başlamak istediği anlaşılabilir.Aslında 33 yıllık duraklama Washington ve Moskova’nın konuşlandırdığı stratejik saldırı başlıklarını 1.550 ile sınırlayan New Start silahsızlanma anlaşmasıyla ilgiliydi.

Taraflar deneme yapmayarak bu anlaşmaya ilke olarak bağlı kalmaya devam ettiklerini gösteriyorlardı.

Şimdi bu statüko bozuluyor.ABD Pandora’nın kutusunu açarsa Çin ve Rusya da aynı yolu izlemeye yönelebilir. “Bulletin of Atomic Scientists” dergisinde uzmanlar "Bir ABD denemesi, kontrol edilemeyen bir dizi olayı tetikleyebilir, diğer ülkeler kendi nükleer denemelerini yaparak tepki verebilir, bu da küresel güvenliği istikrarsızlaştırır ve yeni bir silahlanma yarışını hızlandırır" diye uyarıyorlar.Görüldüğü gibi önümüzdeki günler büyük karışıklıklara gebe.

Çıkarlarını tehlikede gören krizdeki kapitalizmin temsilcileri her türlü macerayı göze alabilirler. 20’inci yüzyıl her ne kadar bitmiş sanılsa da oradan kalan problemlerin çoğu çözülmedi.

Felakete sürüklendiğimiz 1’inci ve katılmayarak çok iyi yaptığımız 2’inci savaşlardan dersler çıkarıp temkinli olmalıyız, kimsenin savunma ya da saldırı planlarının dolgu maddesi haline gelmemeli, boş vaatlere de kanmamalıyız.Odatv.com

İlgili Sitenin Haberleri