Haber Detayı
AB’nin yeni genişleme modeli: ‘İkinci sınıf üyeliK
Avrupa Birliği, Ukrayna’nın üyelik sürecinde Macaristan vetosunu aşmak için ‘kademeli üyelik’ formülünü tartışıyor. Siyaset bilimci Doç. Dr. Deniz Tansi’ye göre, AB’nin kendi iç çelişkileri büyürken Ukrayna ve Moldova’nın tam üyeliği kısa vadede gerçekçi görünmüyor
Avrupa Birliği Ukrayna üyeliğinde Macaristan’ın vetosunu engellemek için ‘Kademeli üyelik’ formülünü orta attı.
Birlikte ‘Kademeli üyelik’ ve veto hakkının sınırlandırılması tartışılıyor.
Kabul edilecek yeni üyelerin tam oy ve veto hakkı olmadan Avrupa Birliği’ne katılmaları gündemde. 23 Ekim’de toplanan AB Liderler Zirvesi’nden bu konuya dair bir karar alınmadı.
Ancak konunun ilerleyen zamanlarda AB liderlerinin gündemini meşgul etmesi bekleniyor.
Yeditepe Üniversitesi Öğretim Üyesi, siyaset bilimci Doç.
Dr.
Deniz Tansi bu konuda Aydınlık Avrupa’ya açıklamalar yaptı.
Türkiye ile AB ilişkilerini değerlendiren Tansi Ukrayna ve Moldova’nın üyelik süreci hakkında konuştu. ‘KADEMELİ ÜYELİK SİSTEMİ VE TÜRKİYE’ Kademeli üyelikle ilgili ne düşünüyorsunuz?
Avrupa Birliği aslında kendi içinde ciddi çelişkilerle boğuşuyor.
Ekonomik ve sosyal seviye farkları var.
Birliğin nasıl geliştirileceği bir soru işareti.
Ama bir yandan da bir takım ülkeleri dışlamak istemiyorlar.
Türkiye’nin özellikle Avrupa Birliği müzakere sürecine bakarsak; 2005 Müzakere Çerçeve Belgesi’nde Türkiye’ye ifade edilen bir üyelik tarifi vardı.
Bu üyelik tarifine bakıldığında tarımsal fonlardan yararlanma konusunda bize sürekli derogasyon getiriyorlardı.
Serbest dolaşımla ilgili de sürekli derogasyon getiriyorlardı.
Ve ortak dış politika öngörüyorlardı.
Benim gördüğüm kadarıyla bu tasfir konusunda ciddi problemleri var.
Özellikle serbest dolaşım konusunda zaten istemiyorlar.
Ve bunlardan arındırılmış bir Avrupa Birliği üyeliği, açıkçası bir oyalamaca anlamına gelir. ‘AVRUPA BİRLİĞİ’NİN BİZE DAHA ÇOK İHTİYACI VAR’ AB’nin savunma kapsamında aldığı Avrupa Güvenlik Eylemi ‘SAFE’ adlı yeni düzenlemeyi bakalım.
Türkiye, Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası’ndan, komuta kademesinde olmadığı için ayrılmıştı.
Şimdi SAFE programında da benzer bir durum var.
Ben Türkiye’nin komuta kademesi olmadığı bir çerçevede katılmasını doğru bulmuyorum.
Ama sanki Türkiye’nin böyle bir şeye ihtiyacı varmış gibi pazarlanıyor.
Halbuki Avrupa Birliği’nin bize bu durumda daha çok ihtiyacı var.
Bu nasıl bir algı yönetimidir, gerçekten üzerine düşünmek lazım. ‘LİMANDA DUR AMA KARAYA ÇIKMA’ Dolayısıyla böyle bir kademeli üyelik olursa sadece Türkiye değil, diğer ülkeler de alınırken bugünkü AB mevzuatı içinde alınmayacaklar. “Kademeli üyelik” adı altında sanki daha fazla üyeye sahipmiş gibi görünecekler ama birliğin kendi içindeki ekonomik ve siyasi imtiyazlardan yararlandırılmayacaklar. 2004 Aralık’ta Helsinki’de Türkiye’ye müzakere tarihi verilmişti; ama “ucu açık” bir şekilde, garanti edilemez biçimde.
Orada “Avrupa kurumlarına çipalanma” (anchoring to the European institutions) diye bir tabir vardı.
Yani “sen limanda dur ama karaya çıkma”.
Yalnızca oraya demirle.
Bu kademeli üyelik fikri de biraz onunla bağlantılı aslında.
Avrupa Birliği içerisinde oy birliği esası var.
Dolayısıyla ben kademeli üyelik fikrini, kendi üyelerine de gösterilmekle beraber esas olarak Türkiye gibi üye olmayan ülkelere yönelik bir “pazarlama stratejisi” olarak görüyorum. ‘UKRAYNA VE MOLDOVA’NIN KADEMELİ ÜYELİK İHTİMALİ’ Ukrayna ve Moldova kademelik üyelik modelinde nerede duruyor?
Burada Rusya’ya rağmen AB’nin böyle bir adım atabileceğini çok zannetmiyorum.
Zaten öyle olsaydı, NATO üyeliği söz konusu olurdu.
Ama işte bir mahçup AB üyeliği, ikinci sınıf bir AB üyeliği gibi bir formül sunabilirler mi?
Onda bile Rusya’dan bir ‘olur’ almaları gerekir.
Ancak Moldova’yı farklı değerlendirmek gerekebilir.
Moldova için belki farklı bir çerçeve düşünülebilir, ama Ukrayna konusunda kalıcı bir mutabakat olmadan Avrupa Birliği’nin Rusya’ya rağmen hareket etmesi gerçekçi değil.
Eğer Ukrayna ile Rusya arasında, Donetsk, Luhansk ve Kırım gibi dondurulmuş ihtilaf bölgelerinde fiili durumun kabul edildiği bir anlaşma olursa, belki o zaman ayrı bir formül gündeme gelebilir.
Çünkü burada fiili bir durum var, Donetsk, Luhansk ve Kırım’da Ukrayna’nın fiilen bir kamu yönetimi ya da devlet varlığı yok.
Ama burada zaten özellikle Trump’ın da Rusya Ukrayna arasındaki görüşmelerde Zelenski’ye “fiili durumu kabul et” baskısı var.
Tabii AB bu çerçeveyi kabul eder mi, bu tartışmalı. ‘Ukrayna, taşıma suyla değirmen döndürmeye çalışıyor’ Rusya–Ukrayna–AB üçgenindeki son durumu nasıl görüyorsunuz?
Trump bu işi çok çabuk bitirmek isteyen bir ajandayla geldi ama bu o kadar kolay değil.
Ukrayna toprak bütünlüğünü koruyacak bir anlaşma peşinde ama bu gerçekçi değil.
Rusya’nın kabul edebileceği bir anlaşma, Donetsk, Luhansk ve Kırım’daki Rus varlığının kalıcı olmasa da dondurulmuş bir ihtilaf veya uzun süreli ateşkes bağlamında tanındığı bir çerçeve olabilir.
Ukrayna şu anda taşıma suyuyla değirmen döndürmeye çalışıyor.
Amerika bugün silah veriyor, yarın vermiyor.
Avrupa’nın da ABD’ye rağmen farklı bir politika izleyebilmesi inisiyatif alması kolay değil.
Biden dönemi ayrıydı.
Biden döneminde ABD, Avrupalıları desteklemeye teşvik ediyordu, ama Trump bu konuda Rusya ile ilişkileri gereksiz yere derinleştirecek bir çatışma çerçevesini kabul etmiyor.
Bir yandan da Zelenski’ye baskı yapıyor. ‘PUTİN ANCAK İMZA ATMAYA GELİR’ Bir yandan Putin’le müzakerelerde bir araya geliyorlar, tıpkı Alaska’da olduğu gibi.
Sonra “Macaristan’da buluşalım” deniyor, ama o da gerçekleşmiyor.
Ben hep şunu söyledim: Kalıcı bir antlaşma olmasa bile, kalıcı bir ihtilaf alanının kabul edilmesi zemininde Putin böyle bir konuya ancak imza atmaya gelir, müzakere etmeye gelmez diye düşünüyorum.
Ukrayna İçin ‘Kademeli Üyelik’ formülü “Avrupa Birliği’ndeki ‘kademeli üyelik’ girişimi hangi ülkelere yönelik?” sorusuna Gaziantep Üniversitesi Öğretim Üyesi Doçent Ali Fuat Gökçe yanıt verdi.
Gökçe, AB’nin kademeli üyelik formülüyle Ukrayna’nın AB üyeliğine giden yolu açma niyeti olduğunu vurguladı.
Gökçe şunları söyledi:AB "Kademeli üyelik" formülüyle Ukrayna'nın AB üyeliğine giden yolunu açmak istemektedir.
Rusya Devlet Başkanı Putin 2022'de ve geçtiğimiz günlerde Alaska'da yapılan Trump-Putin Zirvesinde Ukrayna'nın AB üyeliği konusuna herhangi bir itirazlarının olmadığını belirtmişti.
Ancak Macaristan'ın Ukrayna'nın AB üyeliği hakkında veto hakkını kullanma ihtimali ve AB'nin genişleme politikası kapsamında özellikle dış politika ve genişleme konularında tek bir üye ülkenin vetosuyla süreçlerin kilitlenmesi, AB’nin etkinliğini zayıflattığı gerekçesiyle eleştiriliyor.
AB içinde uzun süredir, karar alma süreçlerinde oybirliği yerine nitelikli çoğunlukla karar verilmesine yönelik reform önerileri tartışılıyor. ‘TÜRKİYE AÇISINDAN KADEMELİ ÜYELİK SİSTEMİ’ Kademeli üyelik formülünün esasını oluşturan "tam oy ve veto hakkı olmadan" üyelik statüsü elde etme konusu Türkiye açısından da ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendirilmeli.
Ekonomik anlamda zaten Türkiye ile AB arasına Gümrük Birliği Anlaşması var.
Dolayısıyla fazla getirisi olur mu?
Tam belli değil.
Ayrıntılara bakmak lazım.
Ancak siyasi ve askeri açıdan bakıldığında Birliğin herhangi bir tehdit durumunda Türkiye'nin karar alma süreçlerine katılamadığı bir durumda alınacak kararların öznesi durumuna düşme ihtimali oldukça yüksektir.
AB kendisine Rusya'yı tehdit olarak görmektedir.
Rusya'ya karşı özellikle askeri yapılanma konusunda sıkıntılı süreçten geçen AB, Türkiye'yi kendisinin karar veremediği bir siyasi sonuçla karşı karşıya bırakabilir.