Haber Detayı
Moliere'e saygı duruşu: 'İnsandan Kaçan'... Yalan ve ikiyüzlülüğe tiyatro aynası
Metin Boran yazdı...
Tiyatro tarihinin en üretken ve etkin komedi yazarı olarak bilinen Moliere (1622-1673) Fransa’nın en çalkantılı döneminde oyunlar yazdı, sahneledi.
Toplumsal eleştiri, mizah ve yergi türünde yazdığı oyunlarla bağnaz ve tutucu çevrelerin tepkisini çekti, oyunları yasaklandı, kiliseden aforoz edildi, sahnede öldü, törensiz gömüldü, mezar yeri bilinmiyor.Moliere cesurca yazdığı oyunlarla yaşadığı çağa ayna tutmuş, özellikle soyluların ve saray çevresinin yalan, entrika ve ikiyüzlülükle örülü ahlaksızlığına dikkat çekerek yaşadığı dönemde insanın, idarenin ve toplumun kusurlarını tarafsız bir gözlemle sahneye taşımış klasik komedyanın en önemli temsilcisi.İstanbul Devlet Tiyatrosu, Moliere’in olgunluk dönemi eserlerinden olan "İnsandan Kaçan" (Le Misanthrope) adlı oyununu deneyimli yönetmen Cem Emüler’in rejisiyle sahneye taşıyor.
Bedrettin Tuncel’in çevrisiyle sahnelen oyunun dekor ve kostüm tasarımını Ayçın Tar’a ışık tasarımı ise Yakup Çartık’a ait.Gösterinin özgün müziklerini Burak Erkul, koreografisini ise Pınar Ataer yapmış.
Oyunda Alceste’de Emre Ön, Plilente’de Evren Akyürek, Oronte’de Sertel Uğur, Basgue’de Abdulhamit Mutlu, Celimene’de Fatma Nazlı Kurbal, Eliante’de Türkü Deyiş Çınar, Arsinoe’de Fatoş Ece Koroğlu Önalp, Acaste’de Selim Ata Polat, Atlas Karan Tumluer, Ege Eraslan ve Burhan Yıldız görev alıyorlar.Yönetmen Cem Emüler oyunun sahne yorumunda, soyluların şatafatlı hayatlarının gerisinde var olduğu bilinen yapay insan ilişkilerini, sahte sevgi gösterilerini, yalan ve ikiyüzlü davranışlarını merkeze alarak sade ve ve anlaşılır bir dille özenli bir gösteri ortaya koymuş.
Sade bir salon tasarımı ve klasik müzik melodisiyle aktarılan hikayenin başat unsuru, oyunculuk ve hareket tasarımı olarak belirlenmiş.Yeri gelmişken söylenmeli ülkemizde son yıllarda oyunculuk eğitiminde bir kalitesizlik ve düzey düşüklüğü gözlenmekte.
Bu durumu maalesef bu oyunda da fark ediyoruz.
Oyuncular sahnede rollerini yansılarken gerçekten emek veriyor, çaba sarf ediyor, alın teri döküyor ama karakter oluşturma, anlam üretme ve oynadığı rolün iç dünyasını, içsel çatışma ve çelişkilerini bütünlüklü olarak ortaya koymakta yetersiz kalıyorlar.Sahnede sahici olmak, doğal konuşma, içten söylem, ölçülü hareket ve özenli davranış içeren hünerli ve yetenekli oyunculuk pratiği neredeyse unutuldu sanki ülkemizde.
İnsandan Kaçan’da görev alan oyuncular yazarın yaşadığı ve oyunun geçtiği çağın ruhunu yakalamış olarak açtılar oyunu, her bir oyuncu başlangıçta ortak duyguyla oluşturulmuş, ölçülü davranış ve içselleşmiş izlenimi veren zarafetle çıktılar izleyicinin karşısına ancak bu takım ruhunu oyun boyunca tutarlı bir çizgide sürdürdüklerini söylemek zor.
Klasik komedi oynamak oyuncuyu zorlar bu biliniyor, metot gerekiyor.Fakat bütün eksikliği ve yetersizliği ile rejisör Cem Emüler’in görsel yorumuyla hikayenin içeriği sahici bir anlatımla ortaya konuluyor.
Akıl, bilim, felsefe ve inanç çağı olan on yedinci yüzyıl aynı zamanda erdemsizliğin de yüzyılı olarak çıkarılıyor karşımıza sahici olarak.
Şatafat, gösteriş, yapaylık, yalan ve iki yüzlülükle bezenmiş toplumsal hayat ve sahte inançla ortaya çıkan saray soyluları...Yönetmen Emüler metnin içeriğinden süzdüğü bu ahlaksız ve kötücül erdemsiz ilişkiler ağını zımni ve sarih olarak zekice güncelliyor ve bugünün gerçeği ile buluşturarak bir sanatçı duyarlılığı ile çağımıza da göndermelerde bulunuyor.Oyunda belirgin olarak vurgulanan ahlaksızlığın bir çığ gibi insanlığın üzerine düştüğü çağda yalan ve entrika ile insan bozulur, toplum çürürken Moliere bu kokuşmuşluğa aklını devre dışı bırakmış, romantik sevgi dolu acemi aşık Alceste ile itiraz eder.Fakat çıkış yolu göstermez oysa aynı yüzyılda yaşadığını bildiğimiz ve insanlığı ilerletmek için çırpınan Descartes’in, Pascal’ın, Corneille’in, Racin’in, Cyrano de Bergerac’ın bilim, sanat ve felsefe alanında yapıtları da insanlığa umut ışığı oluyordu.Alceste oyunun finalinde aşık olduğu Celimene’nin ikiyüzlü ve riyakar ilişkilerini yürüttüğü masayı hayal kırıklığı içinde öfkeyle dağıtır.
Bu tavır aslında ahlaksızlığın ortamını imhaya yönelik bir edim ve eylemdir.Çünkü çevresindeki herkes yaşanan kokuşmuşluğun kıyısından köşesinden ortağıdır.
Değiştirmeye uğraşmaz, gücü yoktur.
Ama bir mefhum olarak insanı tanır, anlar, içinde debelendiği toplumsal kokuşmuşluğu fark eder.
Sonra kaçar ve karanlıkta kaybolur.Devlet Tiyatroları, ele aldığı konu ve anlatım tarzı olarak İnsandan Kaçan’da olduğu gibi insanlığın temel toplumsal sorunlarına vurgu yapan, yerli ve dışarıdan yazarların iyi yazılmış, anlatım derinliği olan ve gösterim olanakları açısından nitelikli oyunları daha çok seyircisiyle buluşturması gerekiyor.
Çünkü üslup ve içerik olarak çeşitlendirilmiş repertuar tercihi kaliteli tiyatronun önünü açar ve daha çok seyircinin ilgisine mazhar olur.
Emeği geçenlere teşekkürler.Odatv.com