Haber Detayı
Cemil Meriç, Nurettin Topçu, Sezai Karakoç, Alev Alatlı... Sağcı değil solcular
Soner Yalçın yazdı...
Filozof Nietzsche, felsefi ve edebi düşüncelerini dile getirmek için çoklukla “çöl” benzetmesi yaptı.“Çöl” sembolizmi, yoksunluğun, yalnızlığın, tükenmişliğin, çürümenin olduğu kadar kurtuluşun, yaşamın yeniden yaratılmasının mekânıydı...Ülkemizdeki “düşünsel çölleşmeyi”, hayatın yeniden yaratılmasına nasıl dönüştürebiliriz?Düşünen üreten aydına ihtiyacımız var.
Öğrenme isteği bunun ilk adımı…Son kitabım “Solcular/Sessizliğe Söz Düşenler” tartışma çıkarır sandım, yanıldım.
Sadece bir gazeteci arkadaş “Cemil Meriç, Nurettin Topçu, Sezai Karakoç solcu mu yani” dedi!Tartışılmasını istediğim tam buydu: Türkiye’de kim sağcı kim solcu?Hürriyet gazetesindeki yazılarımdan itibaren bu soruya yanıt vermeye çalışıyorum.
Son kitapta da belirttim, kaba “iki mahalle kavgası” temelsiz… Öyle ki, “cehalet çuvaldızını” kendi mahalleme batırayım:Kerim Sadi, Abidin Nesimi, Melami Şeyhi Mecdi Tolun (ki Mustafa Suphi’yi komünist yapandır), Şeyh Hacı Ömer Lütfü Paçariz, Abdülbaki Gölpınarlı’yı tanımıyor…Dr.
Hikmet Kıvılcımlı’nın “Allah Peygamber Kitap” eserinde neler yazdığını bilmiyor.
Ki sosyalist partisi din propagandası yapmaktan kapatıldı!Mihri Belli-Doğan Avcıoğlu’nun, R.
Garaudy’nin “Sosyalizm ve İslamiyet” kitabını çevirdiğini biliyorlar mı?Tarikat mensubu Şeyh Bedrettin’i sadece Nazım Hikmet’in şiirinden tanıyorlar…Ne Marks’ın ne de Rosa Luxemburg’un din yazılarına tam vakıflar…Ne Ali Şeriati ve Mustafa Sıbai’ye, ne de Harici, Mutezile veya Karmatiler’e gireyim…“Çölleşmeyi” aşmak zorundayız…“SAĞCI” DENİLİP YOK SAYILANSokak röportajlarında insanlara soruluyor; “bunu tanıyor musunuz” diye…“Medeniyetin kanunlarını yazan” İbn Haldun sorulsa bilenler sadece “bir üniversite adı” diyecektir!Peki, bizim mahalle ne kadar tanıyor?
TKP’li Sevim Belli’nin “Mukaddime” eserini çevirip Marksist yayınevi Onur yayınlarının bastığını bilir mi?
Din bilgini Turan Dursun da tercüme etti...İbn Haldun üzerinde sıklıkla duran düşünürlerin başında Cemil Meriç geldi; 1974 yılında yayınladığı “Umrandan Uygarlığa” kitabında İbn Haldun düşüncesine detaylı biçimde yer verdi…Siyasal İslamcılar İbn Haldun’u çok geç tanıdı.
Belki bunda İkinci Abdülhamit’in “Mukaddime” eserini yasaklaması sebep olabilir.
Namık Kemalleri etkileyen kitabı nasıl yasaklamasın!
Ki, 1377’de basılan bu eserin Osmanlı tercümesi 1730’da oldu, hayli geç geldi…Şuraya varmak istiyorum:İster Cemil Meriç, ister Nurettin Topçu, ister Teoman Durali, ister Alev Alatlı veya Sezai Karakoç olsun, solun bu fikir insanlarına soğukluğunun temelinde kaba pozitivizm var.Bu nedenle devrimci İslam’ı da “sağcı” sanıp, inanca yüzeysel yaklaştılar. “Bilim bilim” diye Batı’nın ideolojik sömürüsüne boyun eğdiler.
İş gelip “hangi Batı” sorusuna takılıyor yani…Oysa isimlerini yazdığım “sağcı” denen düşün insanları; Doğu-Batı ilişkisi, medeniyetler arası farklar, modernleşme ve Batılılaşma süreçlerine farklı baktı.
Batı aydınlanma ideolojisinin, sorgulanamaz/“doğrusu budur” denen buyurgan otoriter dayatmasına karşı çıktılar.Özetle; Batının ahlaki çöküşünü ve Doğunun entelektüel suskunluğunu sorguladılar…Bu sebeple, “Solcular” kitabımda yazdım; “sağcı” bilinen şair Cahit Zarifoğlu, solcu şair Cemal Süreya’ya “ortak eve çıkalım” teklifinde bulundu. “Ortak ev” sembolü, yurdumuz…Birbirimizi tanımak zorundayız.
BATICI SOLİbn Haldun, Batının Montesquieu’sundan üç asır önce tarih felsefesini kurdu; biz ise onu bir ‘eski Arap tarihçisi’ sandık!Sadece bu mu?
İslam düşüncesinde toplumu ilk kez bilimsel bakışla çözümleyen İbn Haldun’u bizim sol, “mistik”, “feodal” ya da “dinsel” olarak görüp ciddiye almadı.
Bu kültürel hafızanın körleşmesiydi.Her farklı görüşü modernizme karşı görüp “bilim dışı” diye reddeden solun kendi topraklarına yabancılaşmasıydı…İdeolojik içerikten ziyade tarihsel, kültürel ve kimliksel aidiyetlere göre “sağcı” ve “solcu” dendi/deniyor insanlara…Hâlâ şu basitlikler yaşanıyor:Bir yazarın dine olumlu bakması “sağcı” ve devleti eleştirmesi “solcu” etiketiyle sonuçlanıyor!
Bunu aşmak zorundayız:Yaşıyoruz ülkemizde; fikir üretimi yerine kimlik savunuculuğu, diyalog yerine kutup siyaseti, düşünce yerine duygusal refleksler hâkim…Bu konuda Cemil Meriç’in tespiti çok anlamlı; “Bizde sağ da, sol da burjuvadır.” Türkiye’deki kaba ideolojik bölünmenin düşünsel üretimi engellediği bir gerçek.
Bu sebeple “sağcı” sanılan düşün insanlarını “Solcular/Sessizliğe Söz Düşenler” kitabıma koyarak farkındalık yaratmak istedim, çıt çıkmadı!
Oysa insanın öğrenme isteği vazgeçilmez olmalı…Atilla İlhan gibi “Batılılaşma” kavramını sorgulayan yazarları unutmamak gerek, salt “Batı’ya özenme” salt taklit ile sonuçlandı/sonuçlanıyor.Solun bir türlü iktidar olamamasının sebebi de bu; halka soğuk bakış…Soner YalçınOdatv.com