Haber Detayı

Bir reklam hikayesi: Duşakabin ve Deniz
Politika yeniasir.com.tr
23/10/2025 06:50 (2 ay önce)

Bir reklam hikayesi: Duşakabin ve Deniz

Konuk yazar Selahattin Gezer yazdı... Sıradan bir stüdyo çekimi yerine duşakabinleri Ege’nin serin sularıyla buluşturan bu reklam hikayesi, hayal gücünün bir işte ne kadar büyük bir fark yaratabileceğinin en güzel delilidir. Gazete ve dergilerde çalıştıktan sonra uzun bir süre reklamcılık da...

Konuk yazar Selahattin Gezer yazdı...

Sıradan bir stüdyo çekimi yerine duşakabinleri Ege'nin serin sularıyla buluşturan bu reklam hikayesi, hayal gücünün bir işte ne kadar büyük bir fark yaratabileceğinin en güzel delilidir.

Gazete ve dergilerde çalıştıktan sonra uzun bir süre reklamcılık da yapmıştım.

Yaklaşık 23 yıl öncesinde, bir gün, duşakabin satışı yapan bir arkadaşım beni telefonla aradı.

Yanında duşakabin imalatı yapan iki kişinin bulunduğunu, benimle tanışmalarını istediğini söyledi ve beni acele iş yerine çağırdı.

Ben de hemen arkadaşın dükkânına gittim.

Arkadaşımın tanıştırdığı o iki kişi, toptan duşakabin aldıkları imalatçı firmanın sahipleriymiş.

Değişik bir çalışma, dikkat çekici bir katalog arıyorlarmış ve bu yüzden bir reklam ajansı araştırıyorlarmış.

Arkadaşım da beni tavsiye etmiş; güzel işler yaptığımı, ilginç fikirler ortaya koyduğumu ve memnun kalacakları bir katalog hazırlayacağımı söyleyince onlar da tanışmak istemişler.

Tanıştık, benden fiyat istediler, fiyat verdim ve kabul ettiler.

Stüdyoda fotoğraf çekim günü için anlaştık.

SEFERİHİSAR FİKRİ Reklam ajansı demek, müşterisi olan firmaların röntgenini çekip onların gerçekten neye ihtiyacı olduğunu ortaya koymak, profesyonel çalışmalarla satışlarını artıracak ve markalaştıracak fikirler ortaya koyması demektir.

Sürekli düşünüyordum: 'Farklı bir çalışma nasıl yapabilirim?' diye.

Arkadaşım iddialı konuşmuştu ve benim de o iddianın karşılığı olarak gerçekten ses getirecek bir çalışma ortaya koymam lazımdı.

Karabağlar'daki fabrikaya gittim.

Müşterilerim bendeki durgunluğu fark edince merakla sordular: 'Hayırdır, bir sıkıntı mı var?' Ben de onlara herhangi bir sıkıntının olmadığını, işe yoğunlaştığımı, kafamda bir takım şeyleri şekillendirmeye çalıştığımı söyleyince onlar da, 'İnşallah güzel bir katalog olur' diyerek teşvik edici bir karşılık verdiler.

Hâlâ aradığım ilhamı bulamamıştım ve içimden stüdyoya gitmek gelmiyordu.

Hareket ettik.

Birden kafama yıldırım gibi bir fikir düştü.

Ana yola çıkmak üzereyken şoföre kamyoneti Seferihisar'a doğru sürmesini söyledim.

Duşakabin ortakları şaşırdılar: 'Neden abi?' dediler. 'Kardeşim, Seferihisar'a gideceğiz.

Çekimleri orada yapacağım.' Şaşkınlıkla yüzüme baktılar.

Tekrar itiraz ederek, 'Neden Seferihisar'a gidiyoruz, ne işimiz var orada?' dediklerinde, 'Lütfen beni düşüncelerimle baş başa bırakın ve kamyoneti oraya doğru sürün.

Göreceksiniz ne yapacağımı' dedim.

E, tabii onlar da bir şey demediler.

Arkadaş benim için o kadar iddialı konuşunca, 'Dur bakalım ne yapacak,' dercesine önlerine döndüler.

Ben Seferihisar tatbikat alanına kadar sessiz kaldım, onlar da sessiz kaldılar.

Sadece arabada konuşan müzikti.

ÜZÜNTÜ VE SEVİNÇ Seferihisar'a vardık.

Deniz kenarında, tatbikat alanının olduğu yerde, denizin içerisinde irili ufaklı, üzerleri düz bloklar vardı.

Allah'tan daima makinem yanımdaydı ve mutlaka çantamda diya bulunduruyordum.

Duşakabinleri bloklar üzerine koyup dalganın gelmesini beklerken düşmemesi için yardım istedim.

Parmaklarıyla duşakabinin kenarından tutuyorlardı.

Ben deklanşöre basmadan önce sesleniyordum; parmaklarını çekiyorlardı ve duşakabinleri bu şekilde birer birer çektik.

Dalga geliyordu, duşakabine çarpıyordu, köpükler ve damlacıklar oluşuyordu.

O şekilde çekmiş oluyordum.

Dalgalar ve duşakabin...

Tam da istediğim muhteşem fotoğraflar!

Duşakabini ummanla buluşturarak muazzam bir görsel elde etmiştik.

Seferihisar'dan döndük.

Ben hemen filmleri banyoya verdim.

Filmleri aldıktan sonra heyecanla ajansa geri döndüm.

Işıklı masa üstüne koyduğum 36'lık film cam gibiydi.

Lupla bakarken gördüğüm renklerin doğallığı, duşakabine çarpan dalgayla fırlayan damlalar ve oluşan köpükler tam istediğim gibi olmuştu.

Diğer 36'lık filme bakınca dondum kaldım.

Hiçbir şey yoktu, hiçbir şey çıkmamıştı.

Çıldıracak gibiydim.

Uzunca bir düşünme süreci sonucunda anladım ki, ikinci filmi takarken makinenin dişlilerine film oturmadan ben boşa çekmişim.

Firmaya telefon açtım, iki ortağı da ajansa çağırdım.

Hem çok üzülmüş hem de çok sevinmiştim.

En azından filmlerin yarısı istediğim gibi çıkmış ve muhteşem bir netice almıştık.

Dünyada bir ilki yapmıştım çünkü sonrasında araştırmıştım, hiç böyle bir duşakabin çekimi yapılmamış, stüdyo çekimliydiler.

Müşteriler geldiğinde önce ilk filmi gösterdim.

Adamlar mevcut fotoğrafları görünce ne diyeceklerini şaşırmışlardı, adeta ağızlarının suyu akmıştı.

Çok farklı bir çekim olduğunu bana defalarca teşekkür ederek dile getirdiler.

Çekilemeyenlerin durumunu kendilerine izah edince de pek üzülmediler.

İkisinin de sevinçten gözleri parlıyordu.

Benim üzgün halimi görünce: 'Canın sağ olsun.

Tekrar çekeriz' dediler. 'İyi' dedim, 'Bunda da bir hayır var.

Kalan kısmını da gidip Çeşme'de çekeriz.' EMEĞİN SONUCU Birkaç gün sonra tekrar yola çıktık ve Çeşme'ye vardık.

Hava sakin ve rüzgâr yoktu.

Ayaklarımız ıslanacak şekilde, kumlar üzerine duşakabinleri tek tek yerleştirip çekmeye başladık.

Deniz sanki Seferihisar'daki çekimlerimizden haberdar olmuş, 'Ben de bir güzellik katayım' dercesine öyle tatlı tatlı dalgalar gönderiyordu ki...

Dalgaların eteği dantelli idi.

Sanki uzaktan çeyizlerini alıp alıp geliyor, kıyıya seriyordu.

Dantel sökülünce -köpükler kaybolunca- yenilerini getirmek için çıplak kalan dalga geri çekiliyor, bizim diğer ürünü rahatlıkla çekebilmemiz için hazırlık yapıyor gibiydi...

Çekimi bitirip yola koyulduk.

Döndükten sonra müşteriyi tekrar ajansa çağırdım.

Geldiler ve ışıklı masa üzerinde, kum ve denizle dans eden duşakabinlerin pırıl pırıl fotoğraflarını görünce oturdular. 'Söylenecek bir söz bulamıyoruz' dediler. 'Teşekkürler, teşekkürler' diye kalkıp bana sarıldılar.

Sonunda muhteşem bir katalog ortaya çıkmıştı.

Evet, emek verilince, severek yapılınca ortaya güzel şeyler çıkıyor.

Önemli olan başta kafayı yorup, 'Güzel bir şey çıkarmalıyım' diye kendimizin tatmin olacağı bir fikir ortaya koymak ve onun peşinden koşmak.

Aldığım paradan çok, böyle bir fikri, düşünceyi gerçekleştirmiş olmaktan dolayı çok mutluydum ve unutamadığım güzel çalışmalarımdan birisi olmuştu.

Günümüzde insanların yaptığı işten keyif almaması, severek yapmamalarından kaynaklanıyor.

Severek yapılan işe hayal de iştirak eder, ilham da koşa koşa gelir.

Hangi iş olursa olsun, sonunda enfes neticeler çıkar.

Belki de asıl sermayemiz hayallerimiz ve güzel fikirler elde etmemizdir.

Bunlar olduktan sonra, peşine de gayret ve aşk ile çalışmak gelir ise, eseri ortaya koyan da, eserin sahibi de, müşteri olan da mutlu olur.

Neticelenen hayaller dileğiyle...

İlgili Sitenin Haberleri