Haber Detayı
Erhürman’dan Türkiye’ye sımsıcak mesajlar
KIBRIS seçimlerine hiç girmedim yazılarımda.
Seçimden önce...- Ne Tatar’ı övdüm ne Erhürman’ı.- Ne Tatar’ı yerdim ne Erhürman’ı.Tabii ki kimsenin umurunda olmaz, bunu biliyorum ama yine de “aktif tarafsızlık politikası” uyguladım kendi kendime.*Seçim sonuçlandı:Tufan Erhürman, Ersin Tatar’a neredeyse iki misli fark atarak KKTC’nin yeni cumhurbaşkanı seçildi.*Seçilir seçilmez Erhürman’ın verdiği iki mesaj şu oldu:*- BİR: Bizim hiçbir cumhurbaşkanımız, Türkiye ile istişare etmeden dış politika belirlemedi.
Ben de öyle yapacağım.*- İKİ: Türkiye ile ilişkiler bizim için yaşamsaldır.
Türkiye Cumhuriyeti ile doğru zeminde çok iyi ilişkiler devam edecek.*Bu iki sımsıcak mesaj:- Dostlarda iyimserliğe, düşmanlarda hayal kırıklığına yol açtı.- Tatar ve Erhürman arasındaki devamlılığının sigortası sayıldı.- İsrail’in Kıbrıs üzerinde oynadığı oyunları boşa çıkardı.- Erhürman konusunda kaygı duyanların kaygılarını biraz yatıştırdı.*Kendi adıma konuşuyorum:İyi ki seçimden önce “Erhürman gelirse felaket olur, Kıbrıs davası biter” falan diye ahkam kesenlerden olmamışım ve aktif tarafsızlık politikası izlemişim.MUHALEFETTE KIBRIS MORALİHATIRLIYORUM:Ali Koç, Aziz Yıldırım’ı yenip Fenerbahçe’ye başkan seçilince...Muhalefet acayip moral bulmuştu.“Fenerbahçe başardı, sıra bizde, AKP gidiyor” falan diyorlardı.*Kıbrıs’ta Erhürman kazanınca da...Muhalefetin yine benzer bir duyguyla dopdolu olduğunu görüyorum.*Yadırgamıyorum: Moral ihtiyacıyla dopdolu olmanın doğal sonucudur bu.Ama fazla kaptırmasalar sanki daha iyi olacak.*Çünkü bazen Kıbrıs’ta olan Türkiye’de olmayabilir.Tıpkı Fenerbahçe’de olanın Türkiye’de olmadığı gibi.*Motto şu olmalı: Beklentiyi düşük tut.
Çıkarsa muazzam olur.
Çıkmazsa hayal kırıklığı yaşamazsın.
Çünkü artık bir hayal kırıklığı daha kaldırılamaz.BUNUN FİLMİNİ BEKLİYORUMLOUVRE Müzesi soygunun temel özelliklerine bakalım:*7 dakika sürmüş.
Duvara merdiven dayamak gibi eski moda usuller takip edilmiş.
Soygun güpegündüz gerçekleşmiş.
Hırsızlar inşaat işçisi kılığında müzeye girmişler.
Planları kusursuzmuş.
Napolyon ve eşine ait mücevherleri çalmışlar.
Motosikletle kaçmışlar.
Kaçarken kraliçenin tacını düşürmüşler.*Bir olay sinematografik olur da bu kadar mı olur!Fransız sineması atak davranamaz ama Hollywood şimdiden çalışmalara başlamıştır.Filmi dört gözle bekliyorum.*Tek bir ricam var:Jean Reno’ya bir rol verilebilir mi acaba bu filmde?EDREMİT’TEKİ KATİLE SERİ KATİL DENİR MİMUSTAFA Emlik isimli bir cezaevi firarisi...- Balıkesir Edremit’i birbirine kattı.- Önüne gelene ateş açtı.- Önüne geleni ölürdü.- En sonunda polisle çatıştı ve ölü ele geçirildi.*Bu adama “seri katil” denilebilir mi?*Bu adamın bir planlaması yok, bir gizemi yok, bir muğlaklığı yok.Bu adam bildiğin önüne geleni öldürmeye çalışan dümdüz bir katil.*Gerçi seri katil olsa ne olacak?Çok mu önemli işin bu kısmı?Ne yani?
Katil, bir “değer” mi kazanacak?Tabii ki hayır.Sonuç da seri katil de olsa plansız katil de olsa...
Katil katildir.Gözü dönmüş canilerde tabii ki nitelik aranmaz.*Benimki literatür açısından bir yaklaşım.
Sadece şunu söylemek istiyorum:Edremit’teki cani, literatür anlamında pek seri katil profiline denk düşmüyor.BARİ GÜZEL BİDAT OLSASOSYAL medyada görüntülerini gördüm:Bir hanımefendi için umre kınası düzenlenmiş.Janjanlı Kâbe pastaları, duvara asılmış “Umre Kınası” yazısı, zorlama dinsel unsurlarla süslenmiş absürt bir tören havası.*Dinde yok, kitapta yok, sünnette yok, gelenekte yok.Tamamen uydurma bir şey.İslami literatürde buna “bidat” deniliyor.Dini açıdan bidatın da iyisi kötüsü oluyor galiba.Bu düpedüz kötü, gereksiz, zorlama, görgüsüz ve gösterişçi bir bidat.*Bidatın bile iyisini bulup çıkarmaktan aciz bir kültürel donanım eksikliğiyle karşı karşıyayız.İncelik ve görgü eksikliğidir bu.Her eksiklik giderilir ama bunu gidermek çok zor.ÜÇ BABALAR DESTANININ SONUNA NASIL GELDİKAL Pacino / Dustin Hoffman / Robert De Niro...Bu üç babanın çektiği son filmleri izlerken...Filmlere bir türlü ısınamıyorum, rollere asla ikna olamıyorum, oyunculuklar beni bir türlü kandıramıyor.*Neden acaba?*Galiba şundan:*Al Pacino / Dustin Hoffman / Robert De Niro...Bu üç baba: Her rolde sonsuz döktürmüş, her rolün hakkını fazlasıyla vermiş, her role müthiş ikna edici biçimde bürünmüş.Üçü de canlandırdıkları sayısız karakterle bütünleşmiş.Bunun kaçınılmaz sonucu olarak da...Yepyeni karakterler söz konusu olduğunda...
İnandıramıyorlar, kandıramıyorlar, ikna edemiyorlar.