Haber Detayı
Doğa olayları ve politikanın gölgesinde zeytin hasatı başladı
Türkiye zeytin hasatında rekor beklenirken, don ve kuraklık gölgesinde üretim düşüşleri, ihracat engelleri ve devlet desteğinin çekilmesiyle sektör sessiz bir çığlık atıyor. Bu altın madalya mı, yoksa zincir mi?
Zeytin üretiminin kalbinin attığı bölgelerde, sonbahar rüzgarlarıyla birlikte hasat telaşı başladı.
Ancak bu yıl, zirai don olayları ve uzayan kuraklık döneminin yarattığı baskı, geçen yıla kıyasla üretimin yaklaşık yüzde 40 oranında gerileyeceği öngörülerini masaya yatırdı.
Üreticiler ve ihracatçılar, her dalda meyve sayısını tartarken bir yandan da rekolte belirsizliğinin yarattığı tedirginlikle boğuşuyor.
Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi ile Tarım ve Orman Bakanlığı'nın ortak yürüttüğü saha incelemeleri tamamlandı; veriler il müdürlükleri üzerinden Ankara'ya ulaştırıldı ve nihai değerlendirmeler için masaya yatırıldı.
Ne var ki, bu süreçlerin hasat sezonunun ortasında, hatta sonuna doğru sonuçlanması, sektörde uzun süredir yankılanan eleştirileri alevlendirdi.REKOLTE TESPİTİRekolte tahminleri, sadece sayısal bir veri değil; fiyat dinamiklerinin, piyasa dengesinin ve ürün dağılımının anahtarı konumunda.
Ne kadar zeytin elde edileceği bilindiğinde, sofralık tüketimle yağ üretimi arasındaki denge daha net çiziliyor.
Oysa Türkiye'de bu verilerin sezon öncesi ilan edilmesi gerekirken, gecikmeler tartışmaları körüklüyor.
Küresel ölçekte İspanya lider konumunu korurken, İtalya, Yunanistan ve Tunus gibi rakiplerde kuraklık izleri silikleşti; normal bir hasat sezonu öngörülüyor.
Türkiye'de ise 2024-2025 dönemi için Türkiye İstatistik Kurumu'nun 3,75 milyon tonluk genel tahminine karşın, ilk tespitler 3,6 milyon ton seviyesinde durdu.
Bunun 750 bin tonu sofralık olarak ayrılırken, 475 bin ton zeytinyağı üretimi hedefleniyor.
Geçen sezondan devreden 100-150 bin tonluk stokla birlikte, toplam zeytinyağı arzı 600-700 bin tona ulaşıyor.Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği'nin verileri, parlak bir tablonun gölgesinde sert gerçekleri gözler önüne seriyor. 1 Kasım 2023-30 Eylül 2024 döneminde 265 bin ton zeytinyağı ihraç edilerek 470 milyon dolar gelir elde edilmişken, bu sezon aynı aralıkta rakamlar 49 bin tona ve 244 milyon dolara geriledi.Miktarda yüzde 24, değerde ise yüzde 48'lik küçülme yaşandı.
Sofralık zeytin ihracatında ise umut ışığı parlıyor: 78 bin tondan 100 bin tona sıçrama yaparak 210 milyon dolardan 255 milyon dolara yükselen gelir, en azından bu segmentte moral veriyor.
Yine de, 2023-2024'te litre başına 7,22 dolara ihraç edilen zeytinyağının fiyatı 4,96 dolara indi; kur baskısı ve rekabet dezavantajı, ihracatçıları köşeye sıkıştırdı.KISITLAMALAR VE DESTEK AÇIĞIİhracattaki bu daralmanın baş suçlusu, dış ticaret politikalarındaki dalgalanmalar. 2021-2024 arasında dört kez devreye sokulan kısıtlamalar –dökme ve varilli yağ yasağı, fon uygulamaları, kota sınırlamaları– sektörü adeta felç etti.
Üretici tarafında maliyetler fırlarken (işçilik, gübre, sulama), devlet desteğinin seyrelmesi durumu vehametini artırdı. 1998'de kilogram başına 40 sent olan destek primi, 2024'te 3 sente indi; 37 sentlik erozyon, çiftçiyi yalnız bıraktı. 2025'te zeytinyağı, planlı üretim kapsamından çıkarıldı; stratejik ürünlere ayrılan paydan (ayçiçeği, kanola gibi) nasibini alamadı.
Dekar başına 244 liralık genel destek ve yeni bahçe kurulumuna 310 liralık teşvik var, ama mevcut ağaçlar ve üretim için somut bir yardım yok.
İhracatta da fonlar çekilse bile, kaybedilen pazarlar geri kazanılmak için yılları gerektiriyor.200 milyon zeytin ağacıyla dünya arenasında iddialı bir konuma gelen Türkiye, ne yazık ki bu potansiyeli değerlendirmede tökezliyor.
Taklit ve sahtecilik vakaları zirve yaparken, tüketiciler ürünün saflığından şüphe duyuyor.
Marmara Birlik ve Tarım İşletmeleri gibi kurumlar fiyat açıklamalarında gecikince, piyasa kaosa sürükleniyor.
Temmuz'daki torba yasayla zeytin ağaçlarının sökülmesi ve taşınması kolaylaşınca, varlıklar tehdit altına girdi.
Üretici, sanayici ve ihracatçı üçlüsü maliyet yükü altında ezilirken, sektörden yükselen sesler zayıf kalıyor.
Ege Birliği'nin ara sıra yayınladığı raporlar dışında, geniş çaplı bir lobi faaliyeti yok.
Zeytin hasat festivalleri ve şenlikleri, bu platformlarda sorunların masaya yatırılması için bir fırsat sunsa da, gündem genellikle butik konularla sınırlı kalıyor –erken hasat sohbetleri, oysa asıl mesele destek ve istikrar.BİRLEŞİK ÇABA ŞART, YOKSA STOK DAĞLARI YÜKSELİRBu sezonun rekor vaadi, ironik bir şekilde sevinç yerine kaygı doğuruyor.
Stok eritme stratejisi, ihracat engelleri ve iç piyasa dalgalanmalarıyla birleşince, yeni sorunlar ufukta beliriyor.
Sektörün el ele vererek politika yapıcılara baskı uygulaması, destek mekanizmalarını yeniden yapılandırması ve küresel rekabete odaklanması elzem.
Aksi takdirde, dikilen milyonlarca fidan boşa gidecek; İspanya veya İtalya'nın aksaklıklarını bekleyerek değil, proaktif adımlarla zirveye oynanmalı.
Hasat şenlikleri, bu tartışmaların ateşleyicisi olabilir –zira zeytinin altın damarları, ancak kolektif bir iradeyle akmaya devam eder.Odatv.com